Özkan Saçkan ile Haftanın Kitapları – 3 Mart 2025
Edebiyat dünyasının kapılarını aralıyoruz! Her hafta Özkan Saçkan’ın seçtiği, okurları büyüleyen kitaplarla tanışmaya hazır olun. Yeni çıkanlardan zamansız klasiklere, kitap kurtları için ilham dolu öneriler burada...
Heyecan, macera ve eğlence hepsi bir arada
AHMET Zeki Yeşil’den İSKELET İSMET- Kuyruksuz Kedilerin Esrarı. Mahallenin en zayıf çocuğu İskelet İsmet, çelimsiz görünüşüne karşın aşırı hareketlidir. Hızlı koşar, durduk yerde çekirge gibi zıplar. Gün gelir, üç arkadaşıyla birlikte nefes kesen bir maceraya girişir. Mahallesindeki kedilerin kuyruklarını kimler ve neden kesiyor? Bunu yapan canileri bulabilecek mi? Soruların yanıtları kitapta. 87 SAYFA. (MÜHÜR KİTAPLIĞI)
Bu hikâyede gerçek dostlukların değeri keşfedilecek
BARIŞ Bulut’tan RANZA. Henüz hayatının başındaki on bir yaşındaki bir çocuğun dönüm noktası olarak adlandırabileceği yatılı okulda kalma serüvenini konu alan bu roman, aile sıcaklığının tanıdık dünyasından uzaklaşırken, hayatın inişli çıkışlı yollarının insan üzerindeki etkisini ve yeni bir hayata adım atmanın heyecanıyla bu eşikte kendini bulma mücadelesini konu alır. Romanda arkadaşlık duygusunun detaylı anlatımı, hayatın ince çizgisinde dalgalı bir şekilde ilerlerken, zorbalarla mücadele ve olgunluğa erişme savaşında yol gösterici olacaktır. Yatılı okulun ranzaları arasında, bir çocuğun kendi keşfetme çabası, okurların kalplerini yumuşatacak ve bu keşifte herkes kendinden birer parça bulacaktır. İnsanın büyürken yaşadıklarının psikolojik olarak bünyeye etkisi, kayıplar ve özlemler hikâyeye derinlik ve anlam katacaktır. Bu sıcak hikâyede hem gerçek dostlukların değeri keşfedilecek hem de geçmişin izleriyle döşenmiş geleceğe açılan bu kapıdan ilerlerken, aidiyet duygusunun ne demek olduğu öğrenilecektir. 328 SAYFA. (TİLKİ KİTAP)
Aileler dağılıyor, çocuklar yetim kalıyor, toplum çöküyor
MURAT Ağırel’den KİRLİ ÇARK. “Sanal bahis ilk bakışta basit bir oyun gibi görünebilir. Bir tıkla değişen oranlar, ekranda dönen renkli simgeler... Ancak bu cazip görünen dünyanın yüzeyini kazıdığınızda, altından organize bir suç ağı çıkar. Aslında her bahis, kaybetme zincirinin ilk halkasını oluşturur. Bu sistem, oyuncuları adım adım kendine bağlar. Başlangıçta yalnızca basit bir üyelik ve küçük bir yatırım gerekir. Hatta ilk başta kazandırır gibi görünür; ancak bir süre sonra kayıplar başlar. Her kayıp, oyuncunun kazanma arzusunu daha da körükler. Kaybettikçe daha fazla oynarsınız. Oynadıkça batarsınız. Bu tip oyunlarda kasa daima kazanır ve kayıplar yalnızca para ile sınırlı kalmaz. Umudun en büyük tuzaklardan biri olduğunu unutmayın. Bazen gözlerinizi kapattığınızda size kazandıracağını düşündüğünüz bu umut, aslında kayıplarınızı daha da derinleştiren en büyük hırsızdır.” “Türkiye’deki yoksulluk artık vatandaşın ruhuna işlemiş vaziyette. Bir de o ruhu emen yasadışı sanal bahis örgütleri gibi yapılar oldu mu garibanı koruyan kimse kalmıyor.
Ha eskiden garibanı koruyan mı vardı o da ayrı bir konu. Fakat görüyoruz ki enflasyonla birlikte son yıllarda yoksulluğun pençesine kapılmak çok daha ıstırap verici bir hal aldı. Üstüne bir de adaletsizlik, eşitsizlik, haksızlık binince insanın haykıracak bir nefesi bile kalmıyor.
Maalesef acı sonlar tek çıkış yolu olarak görülüyor. Aileler dağılıyor, çocuklar yetim kalıyor, toplum çöküyor.
İşte istedim ki bu kitap haykıracak bir nefesi bile kalmayanların sesi olsun. İstedim ki çarkın dişlileri arasında ezilenlerin isyanı olsun.” 352 SAYFA. (KIRMIZI KEDİ YAYINLARI)
Suçla bilim arasındaki o tuhaf ilişki
HALİS Dokgöz’den KUSURSUZ CİNAYET. Kriminoloji ve kriminalistik şüphesiz ki en özgün iki bilimsel alandır. Özgündür çünkü öteki bilimlerden farklı olarak güncel olanla çok sıkı bir bağı vardır. İşlenen her cinayet, gerçekleşen her suç bu iki bilim alanının inceleme alanındadır. Ve failleri bulmak için kriminalistik biliminin yani adli tıbbın yardımına ihtiyaç vardır. Çünkü kriminoloji tıptan hukuka, biyolojiden antropolojiye, jeolojiden farmakolojiye kadar farklı bilimlerin toplamından oluşur. Suçlunun neden bu suçu işlediğini anlamak için de kriminoloji devreye girecektir. Yani suçun sosyolojik ve psikolojik geri planının analizi ancak kriminolojinin yardımıyla yapılabilir. Bu iki bilimsel alan özellikle de kriminalistik son birkaç yüzyıldır muhteşem bir ilerleme göstermiş, bilim ve teknolojik alandaki bütün gelişmelerden de yararlanmayı sürdürerek suç ve suçla mücadelenin vazgeçilmez bir alanı olarak ortaya çıkmıştır. Elinizdeki kitap, işte bu olağanüstü bilim alanının dünyadaki ve ülkemizdeki tarihini, gerçek olaylardan alınmış sarsıcı örneklerle anlatmakta, suçla bilim arasındaki o tuhaf ilişkiyi aydınlatıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir. Her polisiye severin kütüphanesinde bulundurması gereken bu önemli çalışmayı mutlaka okumanızı öneririm.” Ahmet Ümit. “Kusursuz Cinayet” kitabında insan bedeninde, olay yerinde, bir imzada, belki hücrede failin arandığı gizem yolculuğuna çıkıyoruz. Bilimin ışığında gerçeğin peşinde koşmanın yöntemlerini okuyoruz. Ne de olsa; adli bilimler çok küçük detaylarda ipuçlarının arandığı polisiye maceralardır. Adli Tıp Uzmanı Halis Dokgöz, sade bir anlatım ve tarihsel süreçlerle bugüne ulaşıyor, geleceğe bakıyor. “Kusursuz Cinayet Var mıdır?” sorusunun peşinden gidiyor… Timur Soykan. 160 SAYFA. (A7 KİTAP)
Aşçı adaylarının da faydalanacağı bir içeriğe sahip
BURAK Arpak’tan MİRAS- Türk Mutfağı Teknikleri Cilt 1. “Türk Mutfağı teknikleri adını verdiği beş yüz sayfayı aşan bu çalışma, yeterince anlatılamamış büyük bir mutfağın hakkını vermek için çok önemli bir ilk adım. Neyi, nasıl ve neden yaptığımıza odaklanan, tariflerden değil pişirme tekniklerinden yola çıkan, o teknikleri şemalarla, ek bilgilerle açıklayıp tariflerle sonuçlandıran, kısacası konusuna doğru açıdan yaklaşan farklı bir kitap. Yemeklerin yapım aşamalarını fotoğraflarla gösteren, hatta QR koduyla videolarına da erişim sağlayan Türk Mutfağı Teknikleri, doğru bıçağı nasıl seçip ne şekilde kullanacağınızdan tutun, hangi yemeği nasıl bir tencerede pişirmek gerektiğine kadar sayısız yararlı bilgiyle amatörler kadar aşçı adaylarının da faydalanacağı bir içeriğe sahip olma özelliğini taşıyor.” 598 SAYFA. (İŞBANKASI KÜLTÜR YAYINLARI)
Gündelik yaşam içinde İstanbul odaklı bir yolculuk
SAİT Faik Abasıyanık’tan SON KUŞLAR. “Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.” Sait Faik öykücülüğünde bir dönemeci oluşturan kitap, toplumda yerini bulamamış insanların dünyalarına ayna tutar. Anlatıcının yaşamından izleri de taşıyan öykülerde gündelik yaşam içinde ada ve İstanbul odaklı bir yolculuğa çıkar okur her bir öyküde. Değişen, dönüşen dünyanın habercisidir burada Sait Faik. “Kitapta karşımıza çıkan öykülerinde ada/deniz insanının duyuşu, yaşayışı, çalışma koşulları, hayata bakışları, etkili biçimde anlatılır. Öyle ki, okurun karşısına yer yer anlatıcı Sait Faik de çıkar; böylece onun yazma ve yaşama kaygısı satırların arasından usul usul duyulur.” Feridun Andaç. 120 SAYFA. (REMZİ KİTABEVİ)