MİT Başkanı Kalın: Çok kutuplu dünya

ERGENEKON-BALYOZ OPERASYONLARIYLA NE ALAKASI VAR?

Jeopolitik merkezin Atlantik’ten Asya coğrafyasına yönelimi ile bir kez daha kendini hissettiren iki kutuplu dünyadan çok kutuplu dünyaya geçiş süreci kapsamında Millî İstihbarat Teşkilatı, yeni iş birliği imkânlarının geliştirilmesine de ağırlık vermiştir.”

Bu tespiti; Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın yaptı. MİT’in yayımladığı 2024 yılı faaliyet raporunun sunuş bölümünde dünyayı ve Türkiye’yi tanımlayan Kalın’ın “çok kutuplu dünya” vurgusu önemli. Bu vurgudan nereye mi geleceğim?

18 yıl önce…

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 43. Münih Güvenlik Konferansı’nda yaptığı konuşmada “ABD ve NATO”yu eleştirmişti. 10 Şubat 2007’deki zirvede, “Günümüz dünyasında, tek kutuplu dünyanın kabul edilemez olmasının yanı sıra, aynı zamanda imkansız olduğu kanaatindeyim” görüşünü dile getirmişti. Uluslararası hukukun temel ilkelerinin her geçen gün artan bir şekilde küçümsendiğinin görüldüğüne işaret eden Putin şu görüşteydi: “Ve aslına bakılacak olursa, bağımsız yasal normlar, gittikçe bir devletin hukuk sistemine benzemektedir. Bu tek devlet, en önemlisi ve en başta ABD, her yönden ulusal sınırlarının ötesine geçmiştir. Diğer uluslara dayattığı ekonomik, siyasi, kültürel ve eğitimsel politikalar bunun kanıtıdır. Peki, bundan kim hoşnut?” Şimdi gelelim bir ayrıntıya: Putin’in konuşmasının tam metni 15 Şubat 2007 yılında Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinde yer almıştı. O dönem Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’tı. O günlere dönelim.

“Ergenekon” ve “çok kutuplu dünya”

Bir soruyla devam edelim: “Çok kutupluluğu” savunan ve “ABD ve NATO’yu eleştiren Putin’in konuşma metnini yayımlayan Genelkurmay’ın yüzünü Atlantik cephesinden Asya’ya/Orta Doğu’ya çevirmesinden kimler hoşnut olmamıştı? 15 Şubat 2007’den dört ay sonra 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda başlayan “Ergenekon” sürecini başlatanlar! “Faili meçhuller” üzerinden adım adım Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve “Kemalist Devrim”le hesaplaşmaya varan operasyonları izledik. O dönem “çok kutuplu dünya”ya karşı çıkanların yarattığı karanlık yıllar!

Makarayı 2007’den dört sene öncesine saralım.

O dönem; 10 Temmuz 2003 tarihinde, MİT’in başındaki isim Şenkal Atasagun, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök’e ‘çok gizli’ ibareli bir dosya sunar. Dosyanın ön yazısında şöyle denir: “Müsteşarlığımıza 3 Temmuz 2002 tarihinde intikal eden ancak kaynağı tespit edilemeyen isimsiz bir mektup ve 6 adet CD’nin incelenmesi sonucunda… İddialara konu 69 şahıstan 2’si (Eşref Bitlis ve Gülçin Telci) halen hayatta bulunmamaktadır. Diğer şahıslar ise, 14 politikacı, 13 basın mensubu, 19 işadamı, 3 itirafçı, 9 mafyayla bağlantılı olduğu ileri sürülen eski ülkücü, 9 TSK mensubu, 1 yazar, 1 emniyet mensubu konumundadır.” Şema ve bu yazı Özkök’ten sonra 19 Kasım 2003’te Başbakanlığa yollanır. Sonra ne mi olur? 19 Ocak 2006’da MİT Müsteşarı Emre Taner sözde ‘Ergenekon’ ile ilgili şemayı ve raporu yeniden Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunar, herkesin bildiği süreç başlar… İki kritik isim Şenkal Atasagun ve Emre Taner’in bu konuda yani “şema” hakkında doyurucu açıklama yaptığını hala duymadık. Neyse…

Evet…

Nereden nereye geldik değil mi? Bugün MİT Başkanı Kalın’ın “çok kutuplu” dünya vurgusunun altını döne döne çizmekte fayda var. Yine bir hatırlatmayla devam edelim.

Yeni çözüm sürecinde uyanık olmak

Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ, “Ergenekon’dan Çıkış” kitabını yazdı ve sonrasında 16 Şubat 2019’da net konuştu:

“… AKP - FETÖ ilişkisini 5 safhada ele alıyorum. Birinci safha; 2002 - 2007 arası dönemdir. İktidar, FETÖ’nün bürokrasideki gücünden, Türkiye içindeki ve dışındaki bağlantılarından istifada etmiştir. İlişkiler güçlüdür. O dönemde AKP, orduyla doğrudan çatışmamıştır. Bu işi Avrupa’ya ve liberallere bırakmıştır. İkinci safha; 2007 - 2011 dönemidir. 2007 yılında hem Ergenekon süreci, hem de açılım projesi başlamıştır. Bu dört yıllık dönemde, iktidar ve FETÖ arasında çok sıkı işbirliği vardır. Ordu karşıtı tertipler, komplolar devreye sokulurken, iktidarın olurunun alındığını düşünüyorum.

“… Üçüncü safha; 2011 - 2013 dönemidir. FETÖ’nün MİT Müsteşarı’na yönelik hamlesi, iktidarın dershanelere ilişkin kararı bu dönemdedir. O safha, 17 - 25 Aralık operasyonlarıyla sona ermiştir. Dördüncü safha; 17 - 25 Aralık 2013’te başlamış, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimiyle bitmiştir. İki yapının tamamen birbirinden koptuğu dönemdir. Beşinci safha ise darbe girişimiyle başlamıştır ve sürmektedir. Çatışma safhasıdır. Ben dördüncü safhadan itibaren, FETÖ ile mücadelede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yalnız bırakıldığını söylüyorum. Toplumda bu mücadelenin her alanı içermesi gerektiğine ilişkin güçlü ve ortak bir beklenti var.”

SONUÇ: “Yeni bir çözüm sürecinin” başlangıcındayız ve uluslararası dengelerle birlikte “Atlantik” cephesinden gelecek saldırılara karşı uyanık olmalıyız.

SON DAKİKA HABERLERİ

Aytunç Erkin Diğer Yazıları