‘Önümüzdeki üç ay kritik, çünkü süreç yeni başladı’
İlk süreç dönemine bakın. O dönem yaslanılacak bir içtihat, tarihsel arka plan yoktu. Kriz çıktığında ‘ne yapabiliriz’ sorusuna verilen yanıtta da sadece kendi düşüncelerimiz vardı. Kriz yönetimi, mutabakata varılmış bir süreç hak getire. Döke saça, el yordamıyla, hata çerçevesinde değerlendirilmeyecek bir şekilde yüründü. Cumhuriyet tarihinde bir ilkti. Devlet de acemiydi diğer taraf da acemiydi. Bugün artık 15 yıllık bir deneyim var. Sonuçlarını ağır maliyetlerle ödedi bütün toplum. Onun için bu yeni dönem elde referanslar, içtihatlar var. Bir şey olduğunda ‘bu yol yol değil’ cümlesi kurulabiliyor iki taraf da.”
Evet… Yazımın girişindeki cümleler süreci yakından takip eden önemli bir siyasetçiye ait.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısıyla başlayan ve geçen perşembe günü Abdullah Öcalan’ın “Örgüt kongre toplasın, kendini feshetsin” açıklamasıyla devam eden süreçle ilgili dün PKK da “Ateşkes ilan ettiğini” açıkladı.
DEM kaynaklarının son durumla ilgili düşüncelerini araştırdım ve şu bilgilere ulaştım:
“İmralı görüşmelerine devam edilecek. Bu üç ay kritik. Silah bırakma süreci, onun bir protokole bağlanması. Bu tarafta da yasal düzenlemeler, demokratikleşme adımları. Öcalan’ın çalışma koşullarının düzelmesi gibi konular var.”
Sonuçta… Sürecin daha yeni başladığı konusunda bir mutabakat var ve bundan sonrasının daha önemli olduğunun altı çiziliyor. Bir kaynak da şuna dikkat çekti:
“Üç İmralı görüşmesi sonucunda finale ulaşmak önemli. İki buçuk aylık bir sürede Kandil’le, Suriye’nin kuzeyiyle ve Avrupa’yla görüşüldüğü anlaşılıyor. Ki bu görüşmelerin de propagandası yapılmadan yapılması dikkat çekici. Bu görüşmelerin de Öcalan’a aktarıldığını anlıyoruz. Ki DEM ve Kürt siyaseti içinde ‘silahlı yöntemin bittiğini’ savunanların, demokratik mücadelenin hakim kılınmasını savunanların daha öne çıktığını gördük ve onların diğer tarafı ikna ettiğini fark ediyoruz.”
Peki bu süreçte “üçüncü göz yani uluslararası müdahale var mıydı?” sorusuna ne yanıt veriliyor?
Konuştuğum kaynakların şu cümlesi ilginç: “Ne kadar olabilirse o kadar varlar. Eşya ve tabiat denkleminde bu iş. Maksimum başkalarını karıştırmadan yürüyen bir süreç bu. Başkaları, bu işin sırf güvenliği için ne kadar muhatap alınabiliniyorsa o kadar muhatap alındı. Şunu net ifade edebiliriz: Şu anki süreçte üçüncü göz yok. Hazırlanırken, diplomasi yürütülürken elbette görüşülen yerler oldu ama buradaki temel yaklaşım, onların süreç için tehdit oluşturmasının önüne geçmekti. Bu yol ve yöntemlerin nasıl olduğunu ileride tarih yazar ama kesinlikle ve kesinlikle hiçbir üçüncü göz yok, Ankara merkezli. Bir tarafta İmralı heyeti bir tarafta MİT Başkanı İbrahim Kalın, AKP’den üst düzey bir yetkili, eski çözüm sürecindeki bir devlet yetkilisi. Küçük küçük adımlarla bugüne gelindi.
Yine Ankara koridorlarını yakından takip bir isim de şu bilgileri verdi:
“Bu süreci dar bir siyasi alana hapsetmek doğru olmazdı. Bunun en iyi anlayan da Devlet Bahçeli oldu. İşi hamasetinden arındırdığında yüzlerce Gazze olma potansiyeli taşıyor. İster haklı ol haksız. Küresel sistemin tek muradı buranın kendiyle meşgul olması. Bu işlerin kazananı yok. Merminin yatağındaki sessizlik gibi. Ne zaman, neyle paylatacak? Ne ben öngörebilirim, ne sen ne de devlet. Ne de bu işi örgütleyenler. Bir aklıselim gerekiyordu o da Bahçeli oldu!”
SONUÇ: Anladığım; süreç yeni başlıyor. Daha ortada yanıtını bekleyen çok soru var. Özellikle Suriye’nin kuzeyinde yani PKK’nın Suriye kolu YPG’nin “Bu açıklama bizi kapsamıyor” değerlendirmesi izaha muhtaç. Devletse, Öcalan’ın “Tüm gruplar silah bıraksın” çağrısının muhataplarından birisinin de YPG olduğunun altını çiziyorlar. Bir diğer konu da “üçüncü göz” yani emperyal kuvvetlerin bu sürece nasıl müdahil olacağı! Yazımın içinde de var: Önümüzdeki üç ay kritik. Neden mi? Göreceğiz!