Böyle emperyalist (!) sömürüye can kurban
İRONİ
Ukrayna devlet başkanı Zelenski’yi Beyaz Saray’da haşlayan Trump her şeye rağmen bu ülkedeki nadir elementlerin çıkarılması için yapılacak anlaşmayı imzalayacağını söylüyor.
Zaten ağır fırça yiyen Zelenski de bu anlaşmanın iptalini istemiyor tam tersine Trump’a mektup yazarak görüşmelerin sürmesini istedi.
Amerika Ukrayna’dan ne istiyor ne veriyor?
Şu sıralar dünyada en büyük rağbet özellikle batarya yapımında kullanılan lityuma yönelik.
Ukrayna’nın şu an itibarıyla lityum üretimi yok, bu konuda Brezilya, Arjantin, Çin ve Amerika başı çekiyor.
Ancak Ukrayna’da henüz hiç el değmemiş lityum yatakları var.
Lityum dışında nadir element olarak bilinen bazı madenler de Ukrayna toplarında var ve henüz ciddi bir üretim yok.
İşte Trump bu madenlere talip ve diyor ki “Madenlerin gelininin yüzde 50’si sizin yüzde 50’si bizim olsun.”
Bizim medyamızda bu anlaşma talebi için “İşte vahşi kapitalist emperyalizmin çirkin yüzü,” yorumları yapıldı.
Oysa tam tersine keşke “Böyle emperyalizme can kurban olsun” diyebilselerdi.
Çünkü Trump Ukrayna’ya yüzde 50 veriyor, buna karşı Türkiye’de yabancıların çıkardığı madenlerin kârının sadece yüzde 4’ü devlete kalıyor gerisi ise yabancı şirketler tarafından götürülüyor.
Ukrayna’ya teklif edilen bize sunulsa maden gelirimizin 10 kattan fazla artacak.
Meraklısı için yazayım; şu an Türkiye’de 598 maden ruhsatına sahip 113 yabancı şirket var.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Ergenekon döneminde bile çadır vardı
Henüz gidip görmedim ama Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ’ın 21 ocaktan bu yana tutulduğu Silivri hapishanesi ziyaretçi akınına uğruyor.
Özel izin alanlar Özdağ’ı ziyaret edebiliyor, buna karşı binlerce kişi de cezaevinin uzağındaki bir tarlada nöbet tutan Zafer partililerle toplantılar yapıyorlar.
Zafer Partisi yönetimi bu amaçla Silivri’de boş bir tarlayı sahibinden kiraladı.
Buraya önce bir çadır kuruldu, ama jandarma gelip bu çadırı söktü.
Nöbet tutanlar aşırı soğuğa karşı bu kez ağaçlar arasına naylon perdeler gerdi, jandarma bunları da söktü.
Son çare olarak daha kolay örülen strech filmler kullanıldı jandarma bunları da kaldırdı.
Zafer Partisi gönüllüleri şimdi açık havda sürdürüyor nöbetlerini.
Bu arada tarla sahibi de jandarma tarafından “neden burayı kiraya verdin?” diye sorgulandı.
Böyle bir baskı ortamı Ergenekon Balyoz davasında bile oluşmamıştı.
O zaman hapiste tutulanların yakınları ve duruşmalara gelen halk hapishanenin kapısının tam karşısındaki çadırda kalabiliyordu.
ŞAŞIRDIM
Bir anda dilleri çözülüverdi
Suriye’de terör örgütü HTŞ işbaşına geldiği günden bu yana özellikle Lazkiye bölgesindeki Alevilere karşı korkunç katliamlar yapılıyor.
Her gün bölgeden gelen vahşi cinayet görüntüleri insanın tüylerini diken diken ediyor.
Youtube konuşmalarımda bunu defalarca dile getirmeye çalıştım ancak “Teyit edilmemiş görüntüler bunlar, Türkiye’de medya hiç ilgi göstermiyor, açıkçası iktidarın Colani’ye desteği nedeniyle bunları anlatmaya biraz çekiniyorum” dedim.
Son iki gündür Lazkiye çevresindeki Aleviler karşı atağa geçtiler, vahşi cinayetler işleyen HTŞ terör örgütüne karşı direnişe geçtiler.
Bizim yandaş medya bir anda ayağa kalktı.
“Esed zulmü yeniden başladı” manşetleri atılmaya başladı.
Birkaç aydır “kör-sağır-dilsiz” rolü yapanlar şimdi Aleviler direnmeye başlayınca telaşa kapıldılar.
ÇOK GÜLDÜM
Soğuk olanından alayım lütfen
Pazar gününün fıkrasını yine Yıldırım Tuna gönderdi;
Sarhoş adam eczaneye girip, ilacın adını vererek bir ‘İştah şurubu‘ istemiş, eczacı ilacı raftan alıp tam adama uzatırken birden durmuş, “Olmaz!” demiş, “Siz sarhoşsunuz.. Bu şurubun içinde de yoğun alkol var. Onun için alıyorsunuz değil mi?”
Adam “Saçmalamayın” diye cevap vermiş ciddileşerek, “Böyle bir şeye tevessül edebilecek bir insan tipi mi var bende? Rica ederim”
Eczacı “Tamam, tamam, özür dilerim, buyurun, alın” demiş üzülerek ve şişeyi adama uzatmış, Teşekkür eden adam şişeyi eline almış, “Affedersiniz” demiş nazikçe, “Buzdolabında bunun soğuk olanlarından var mı?”
HER GÜN DEM’E DESTEK VEREN BİRİNİ ARAYAN BAHÇELİ CHARLİE’NİN MELEKLERİNDEKİ HİÇ GÖRÜNMEYEN CHARLİE GİBİ OLDU...