Yelkenler suya iniyor

ANALİZ

PYD konusunu Erdoğan kamuoyuna şöyle açıklıyor; “Ya silahlarını gömerler ya da kendileri gömülür.”

Oysa gerçek durum bu değil.

Saray iktidarı PYD’nin Avrupa Birliği, NATO ve en önemlisi Amerika tarafından desteklendiğini burada önce bir özerk bölge sonra da devlet kurulması için çabalandığını biliyor.

Ve bildiği asıl gerçek ise buna engel olunmasının çok güç olduğu.

Bu nedenle iç kamuoyuna farklı dışa ise farklı konuşuyorlar.

Erdoğan ülke içinde şahinlik yaparken, Hakan Fidan PYD’ye dokunulmayacağını söylüyor.

Ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılmış olan Abdullah Öcalan kartının öne sürülmesinin altında yatan da bu.

İktidar “kaçınılmaz” olduğuna inandığı PYD devletine halkın da “makul gözle” bakabilmesi için yine bir “açılıma” soyundu.

Gözler içerde “barış” nutuklarına çevrilirken “Apo’yu Suriye’ye göndeririz, onlar da terörden vazgeçtiklerini açıklar” söylemi ile PYD devletini legal hale getirmenin çaresi aranıyor.

Her ne kadar Erdoğan “gömeriz” tehdidini yapıyorsa da iktidar sözcüsü gazeteciler yelkenleri suya indirmeye başladı.

Yandaş kanallardaki konuşmacılar elde telefon “operasyon başladı başlayacak” algısı yaratmaya çalışıyordu oysa şimdi “Operasyon neden olmayacak” söylemi başladı.

Meğer paradigma değişmiş, HTŞ Suriye topraklarında ayrışmaya izin vermeyecekmiş, PYD’den de silah bırakmasını isteyecekmiş, PYD giderek yalnız kalıyormuş.

Daha ne sürprizler göreceğiz bekleyin biraz.

Bİ SOR BAKALIM

“Silah bırak” demek çözüm mü?

İktidar açılımı “silah bırakma” şartına bağladı.

Hesapta “PKK silah bıraktığını açıklamalı” diyorlar ama asıl PYD’nin hedef alındığı bir gerçek.

Ancak terör örgütü diyorsanız PYD’nin silah bıraktığını açıklaması çare olmaz. Çünkü HTŞ de bir terör örgütü ancak Şam’da yönetimi ele geçirince legal kabul edilmeye başlandı ve hiç kimse HTŞ’den silah bıraktığını açıklamasını istemiyor.

PYD de yakın bir
gelecekte HTŞ ile anlaşıp bölgesel özerklik alırsa “silah bırakma” konusu da etkisini kaybeder.

PYD’nin silahları da tıpkı HTŞ gibi kendi güvenliğinin yasal bir parçası haline gelir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Tarım arazisine otel kondurdular

Antalya yerel medyasında ve sosyal medyadaki bir haber çok dikkatimi çekti.

Türkiye’nin doğa harikası yerlerinden biri olan Antalya Kumluca Adrasan bölgesinde tarım arazisine kondurulan bir otelin inşaatı iki kere mühürlenmesine rağmen bitirilmiş ve hizmete açılmış.

Otelin sahibi halka açık bir enerji şirketi olan CW Enerji.

Şirketin yönetim kurulu başkanı Tarık Sarvan AKP’lilerle çok yakın bir isim olarak biliniyor.

CHP’li belediye oteli
mühürlerken “İstediklerini yapsınlar bana engel olamazlar” dediği öne sürülüyor.

Sonuçta amacına ulaşmış oteli hizmete açmış.

Oysa otelin yapıldığı arazi birinci sınıf tarım arazisi.

Üzerine sera bile kurulamıyor.

Ama halka açık bir şirket üstelik CHP’li belediyeye rağmen otel inşaatını bitiriyor ve hizmete açıyor.

Antalya medyasında çıkan haberlere göre halka açık bir şirketin şirket parası kullanarak yaptığı her yatırımı KAP’a bildirme zorunluluğu var ama bunun da yapılıp yapılmadığı bilinmiyor.

Dönem “gemisini yürüten kaptan” dönemi olunca bu tür şeylere kimse aldırmıyor.

Zaten şirket de hakkında çıkan onca habere rağmen şimdiye kadar tek satır açıklama bile yapmamış.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

O fakirle bu fakir aynı değil

Gazeteci Erdem Beliğ Zaman’dan gelen iğnelemeleri ilgi ile okuyacağını sanıyorum;

AKP ve MHP iktidarı, muhaliflerinin “öd”ünü koparıp, onları “ev” hapsine almayı düstur edinmiş… Bu yaptıklarını “ödev” olarak mı algılıyorlar ne?

***

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ayasofya’yı ibadete açmak bu fakire nasip oldu” dedi… Bu cümledeki “fakir”, “ben” anlamına geliyor… Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarında çeyrek asır yaşamaya çalışmak da biz fakirlere nasip oldu… Bu cümledeki fakir ise son emekli maaşı zamlarından sonra bildiğiniz fakir anlamına geliyor!

SON DAKİKA HABERLERİ

Can Ataklı Diğer Yazıları