AK Parti’nin büyük değişimi!

AK Parti kongresinden çok AK Parti’nin yeni transferleri konuşuldu.

Yazıya başlamadan önce “Muhalefet partisine geçenlere bir şey demiyorsunuz, iktidar partisine geçince sorun görüyorsunuz” eleştirisine yanıt vermek istiyorum.

Şahsen iki durumda da aynı tepkiyi gösteriyorum.

Bir milletvekili, aday olduğu partinin seçmenleri tarafından seçilip TBMM’ye gönderiliyor. TBMM’ye girdikten sonra parti değiştirmek her şeyden önce seçmene saygısızlıktır.

Hukuki açıdan sorun olmayabilir ama etik açıdan sorunlu bir durumdur.

Seçmenin hakkı, hukuku açısından da sorunludur.

***

Şimdi gelelim AK Parti’nin transferlerine...

Öncelikle şunun altını çizmek gerek:

Transfer edilen isimlerin paraşütle AK Parti yönetimine girmesi, her şeyden önce yıllardır AK Parti’de siyaset yapıp o yönetim kurullarının önünden geçemeyen AK Partililere haksızlık.

İkinci olarak da değişimin niteliğine bakalım:

Ben şahsen “çok bir şey değişmedi” diye düşünsem de AK Partili önemli bir isim, benim göremediğim büyük değişimi anlattı:

1 - Parti “zenginlerin partisi” olma özelliğini pekiştiriyor. Artık partide Söylemezler, Gökçekler, Ayaydınlar dönemi başladı. Diğer taraftan Kütahya Seramik, Kalyon gibi büyük şirketlerin varisleri partide önemli yerleri dolduruyor. Büyük ihtimalle zenginlerin öne çıkacağı Trumpvari bir yeni yönetim anlayışı oluşuyor. Parti yönetiminden diskalifiye olanların ortak özelliği ise yoksul halk kesimlerinden, tabandan geliyor olmaları.

2 - Parti MHP’nin sahasına girmeye başladı. MHP ittifak ortağı olarak orada dururken, AK Parti’nin eski MHP’lileri çatısının altında toplaması başka ne anlama gelebilir ki?

3 - Terör örgütü PKK’nın lağvedilip Kürt siyasetine alan açılacağı konuşulan bir dönemde parti Kürt siyasetinden uzaklaşıyor. Bunu sadece milliyetçi kadroları safına katarak yapmıyor. Aynı zamanda partideki Kürt siyasetçilerin niteliğini değiştiriyor. Örneğin yeni transfer Salim Ensarioğlu sağcı bir siyasetçi ve kimlik siyaseti yapmıyor. Diğer taraftan Orhan Miroğlu’nun yönetimden çıkarılması, Kürşat Zorlu’nun yönetime girmesi önemli bir gösterge.

***

AK Parti kongresindeki bu değişimlerin bir başka unsuru da TBMM aritmetiğini değiştirme çabası.

Kongredeki katılımlardan sonra TBMM’deki sandalye dağılımı şöyle oldu:

Gördüğünüz gibi olası bir anayasa değişikliğini destekleyecek iktidar ittifakında 321 milletvekili var.

Bu sayının 360 olması gerekiyor.

Aynı şekilde Erdoğan’ın bir daha aday olabilmesinin önünü açacak “TBMM’nin seçimlerin yenilenmesi” kararı alması için de 360 oy gerekiyor.

Kongredeki büyük transferlere rağmen iktidar bloğu 321’de kaldı.

Bu da şunu gösteriyor.

Transfer arayışları sürecek.

***

Biz CHP’deki gelişmelere, Ekrem İmamoğlu’na açılan soruşturmalara odaklanmışken, AK Parti’deki büyük değişimi ve Erdoğan’ın aday olamama ihtimalini ıskalıyoruz.

AK Parti bir taraftan DEM Parti’nin desteğini arıyor, diğer taraftan Kürt siyasetiyle arasını açıyor.

AK Parti bir taraftan İYİ Parti’nin desteğini arıyor, diğer taraftan İYİ Parti’yi bölüyor.

AK Parti bir taraftan eski Milli Görüşçülerin desteğini arıyor diğer taraftan onların TBMM’de oluşturduğu grubu bozacak transferler yapmaya niyetleniyor.

Bu koşullar altında 2026 Mayıs ayından sonra gündeme getirilecek hiçbir erken seçim senaryosu için 360 oy bulunamayabilir.

Bu da Erdoğan’ın Anayasa gereği yeniden aday olamayacağı anlamına gelir.

***

Ülkedeki ekonomik kriz nedeniyle oy oranı yüzde 30 sınırına düşen AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önünde bu defa gerçekten zor bir sınav var.

Bakalım AK Parti Trumpvari yöntemlerle parti kadrolarını zenginleştirerek, milliyetçileştirerek ve Kürt siyasetine mesafe koyarak aşabilecek mi?

SON DAKİKA HABERLERİ

Deniz Zeyrek Diğer Yazıları