Şara bizimkileri, Abdi DEM’lileri atlattı
9 Mart 2025 günü ajanslar Türkiye, Ürdün, Irak ve Lübnan’ın Amman’da gerçekleştirdiği Suriye konulu toplantının haberini geçiyordu.
Haberde, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “Bugün yaptığımız görüşmeler neticesinde, DAEŞ’e yönelik ortak bir operasyon ve istihbarat mekanizması kurulması konusunda anlaştık” sözlerine yer veriliyordu.
Bu önemli bir gelişmeydi. Türk diplomatik kaynaklar, bu kararın “DAEŞ’le mücadele” adı altında ABD’nin desteğini alan (terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu) YPG’yi ve SDG’yi boşa düşüreceğine dikkat çekiyordu. Böylece Amman’da alınan karar aynı zamanda SDG’nin (YPG’nin de) Suriye’den temizlenmesi sonucunu doğuracaktı.
Haliyle bu başlığı gündemimizin en üst sıralarına koyduk.
***
Gelin görün ki 10 Mart 2025 Pazar günü bambaşka bir gelişme yaşandı.
DSG’nin başındaki Mazlum Abdi, önce ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) Michael Kurilla’yla buluştu. Ardından da ABD ordusuna ait Apache model bir helikopterle Şam’a gitti ve geçiş dönemi Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’yla görüştü. Görüşme sonrasında ikili, dünya kamuoyuna bir anlaşma imzaladıklarını duyurdular.
Sekiz maddeden oluşan anlaşmanın öne çıkan unsurlara göre,
- Suriye’de çatışmalar duracak.
- DSG, Suriye devlet savunma kurumunun bir parçası olacak.
- Kürt toplumu, Suriye devletinin asli bir unsuru olarak kabul edilecek ve vatandaşlık hakları ile anayasal hakları güvence altına alınacak
- Sınır kapıları ve petrol ve gaz sahaları dahil olmak üzere Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumlar Suriye devlet yönetimiyle birleştirilecek.
***
Anlaşmanın genel çerçevesi böyle ama detayları oluşturulacak komiteler tarafından belirlenecek. Komiteler 2025 sonuna kadar uygulama modellerini belirleyecek. O süre boyunca YPG ve SDG kendi bölgelerinde tam kontrolü sağlayacak.
Yaptığım görüşmelerden anladığım kadarıyla hedeflenen yapı, Irak’takinin bir benzeri. Irak’ın kuzeyindeki Kürt bölgesine benzer bir yapı Suriye’nin kuzey doğusunda da oluşacak. Sınır kapılarında Suriye devletinin bayrağı dalgalanacak, güvenlik güçleri Suriye ordusu üniforması giyecek ama SDG kendi hiyerarşik yapısını da bozmayacak (anlaşmada SDG’nin Suriye’nin savunma kurumunun bir parçası olacağı ifade ediliyor). Büyük ihtimalle Şam hükümetinde SDG’ye bakanlıklar verilecek.
***
Anlaşmaya bakıldığında iki tarafın da geri adım attığı ve orta noktada buluştuğu görülüyor. Öyle anlaşılıyor ki arabuluculuk yapan ABD, iki tarafa da ciddi baskı yaparak tarafların geri adım atmasını sağlamış.
YPG federatif bir yapı yerine Suriye devletinin bir parçası olmayı kabul etmiş. Şara da Kürtleri Anayasal bir ortak olarak kabul etmiş.
Anlaşma YPG’nin siyasi kanadı PYD’nin başındaki isim, Salih Müslim’e de sorulmuş. Bakın Müslim “Bu anlaşma ile Rojava Devrimi perçinlendi diyebilir miyiz? En azından bölgesel anlamda Rojava statü kazandı diyebilir miyiz?” sorusuna ne yanıt vermiş:
“Evet, perçinlendi diyebiliriz. Biz bu kadar savaştık ve bu kadar mücadele ettikten sonra sonuçta artık her şeye ortak oluyoruz; bunu diyebiliriz. Bu devletin her şeyine ortak oluyoruz. Yönetimine, anayasasına, yaşamına, ekonomisine, her şeyine ortak oluyoruz.”
***
Şu anda HTŞ kökenli yeni Şam yönetimi Esad’a karşı devrim yaptığını söylüyor.
Salih Müslim de son anlaşmanın terör örgütü YPG/PYD’nin hedefindeki “Rojova Devrimi”ni pekiştirdiğini iddia ediyor.
İki taraf da devrimini perçinlediğine inandığına göre ABD’nin tarafları bir çeşit “kazan-kazan” durumuna ikna ettiği anlaşılıyor.
Anlaşılan bir şey daha var.
Amerika’yla anlaşırken Şara, kendisinin Ankara’nın sözünden çıkmayacağına inanan Türk yöneticileri, SDG de DEM’lileri fena atlatmış.
Müsaadenizle yazımı asıl sorulması gereken soruyla bitireyim:
“Silahları bırakacaklar mı bırakmayacaklar mı?” diye tartıştığımız YPG, Suriye’nin ortağı olurken Türkiye bu işten nasıl karlı çıkmış oluyor?