Tam “nereden nereye” diyecektim...
Bu aralar terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, ülkenin en önemli siyasi figürlerinden biri gibi yansıtılmasına şahit oluyoruz.
Ben bunlara şahit oldukça Öcalan’ın geçmişte gördüğü muameleyi hatırlatan bazı trajikomik olayları anımsıyorum.
İzin verirseniz bazılarını sizinle de paylaşayım:
- İlk haber 2001 yılından. Radikal Gazetesi’nde yapılmıştı. Habere göre Zeytinburnu’ndaki bir ocakbaşı çalışanı, çarşıda gördüğü tuzlukları aşçısına benzeterek şaka olsun diye satın aldı. Tuzluklar masalara dağıtıldı. Bir süre sonra sürekli müşterilerinden sivil polisler, tuzlukların terör örgütü lideri Öcalan’a benzediğini iddia ederek lokanta sahibini gözaltına aldılar, tuzluklara da el koydular. Zeytinburnu İlçe Emniyet Müdürü polislere tepki göstererek lokanta sahibini serbest bıraktı.
Bu olayın basına yansımasından sonra tuzlukların popülaritesi arttı. Tuzlukları yabancı turistlerin Saddam Hüseyin’e benzettiğini ama Öcalan’a benzediğini ilk defa duyduklarını anlatan üretici firma yetkilileri 1999’da tasarladıkları “aşçı tuzluk” modelinin yurt içi ve yurt dışında 1 milyondan fazla satıldığını açıkladı.
Bu trajikomik olay haliyle dünya basınının da gündemi oldu. Reuters ilgili haberinde şu satırlara yer verdi:
“Sivil giysili polisler, restoran sahibini gözaltına alırken, 12 adet şişman tipli, bıyıklı, gür kaşlı ve şapkalı tuzluğa el koydular. Polis, tuzlukların Apo’ya benzediğini savunurken, kebapçının getirildiği karakolun amiri, ‘bu ne biçim suçlama. Apo duysa güler’ diye işgüzar polislere çıkıştı.”
***
- İkinci haber 2007 yılından. Malumunuz o tarihte AK Parti iktidardaydı ve RTÜK’te AK Parti çoğunluğu vardı.
Bakın RTÜK ilginç bir karara imza atmıştı.
Bir RTÜK toplantısında, ünlü bir türküde geçen “imranlı” sözcüğünü (Sivas’ta bir ilçe adı) Öcalan’ın cezasını çektiği “imralı” diye anlayan uzmanının raporu görüşülmüştü. Kurul, rapor nedeniyle Ankara’nın sevilen radyolarından Çağdaş Radyo’ya 6 ay kapatma cezası vermişti. RTÜK uzmanının raporunda Türküde “imralım bir yana dünya bir yana” sözlerinin yer aldığı öne sürülerek “Bölücübaşına methiyeler düzen müzik parçası” ifadesi kullanılmıştı.
- Üçüncü olay da 2009’dan. Ankara’da yaşanmış, Radikal Gazetesi’nde Mesut Hasan Benli tarafından haber yapılmıştı.
Ankara Barosu avukatlarından Levent K. 1993 yılında kaybettiği babasının fotoğrafını masasının karşısındaki duvardaki Atatürk portresinin yanı başına astı. Ancak polise yapılan “Bürosuna Öcalan’ın fotoğrafını asmış” ihbarı üzerine Terörle Mücadele Ekipleri 26 Mart 2009’teKarakaş’ın bürosunu basmıştı. Polisler fotoğraftaki şahsın baba Hasan K. değil Öcalan olduğuna kanaat getirdi ve tutanak düzenledi. Bunun üzerine savcılık Levent K. hakkında soruşturma başlattı ve Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nden alınan izinle avukatın Gölbaşı ilçesindeki bürosunda kapsamlı arama yapılmıştı. Saatler süren arama sonrasında polisler Levent K. ve sekreteri Gülşen G.’nin kullandığı bilgisayarların harddisklerine el koymuştu.
Neticede uzun bir yargı sürecinin ardından fotoğrafın baba Hasan K. olduğu anlaşılmıştı.
***
Bu aralar Öcalan’ın DEM Parti’lilere, iktidar partisi liderlerinin de kendi tabanlarına adeta tek ses olup “sürecin sabote edilmesine izin vermeyin” mesajı verdiğini görünce ve biraz önce tek tek yazdığım olayları anımsayınca “nereden nereye” diyesim geliyor.
Ancak diyemiyorum.
Zira hepsinin konjonktürel hedeflere odaklandığını görüyorum.
Şimdi size 2025 yılından, iki gün önceki Evrensel Gazetesi’nden bir haber aktaracağım: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Kürt yazarlar Mevlüt Aykoç, Sami Tan ve Ronayi Önen’in 2010 yılında çıkan bandrollü Kürtçe eğitim kitabı “Hinker” gerekçesiyle gözaltına alındığı ortaya çıktı. Sabah saatlerinde yapılan ev baskınlarında Mevlüt Aykoç İstanbul’da, Sami Tan Urfa’da, Ronayi Önen ise Diyarbakır’da bulundukları evlerden gözaltına alındı. Urfa İl Emniyet Müdürlüğünde tutulan Sami Tan’ın ifadesi talimatla alındı. Üç yazara gözaltında kitabın neden basıldığı, kitapta kullanılan fotoğrafların kime ait olduğu gibi sorular sorulmuş. Kıssadan hisse siz siz olun, siyasi çıkarlar üzerinde şekillenen konjonktürel gelişmelere bakıp hemen “nereden nereye gelmişiz” gibi iddialı cümleler kurmayın!