Trump, Erdoğan’ı neden övdü?
İktidar medyası ABD’nin seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın Suriye ile ilgili sözlerini cımbızlayıp “Erdoğan’ı övdü” kısmıyla servis etti.
Oysa Trump, o konuşmasında iki önemli mesaj verdi.
Birinci mesaj: HTŞ’nin ve Esad’ı deviren grupların arkasında Türkiye var.
İkinci mesaj: Suriye’de yarın finalde ne olacağı belli değil.
***
Trump’ın bu iki tespitinden ve “askerlerimizin ölmesini istemiyorum” sözlerinden, ben şu iki sonucu çıkardım:
- Birinci nokta şu: Trump, Erdoğan’ı göklere çıkaran cümleler kurup HTŞ’nin Türkiye’nin kontrolünde olduğunu söyleyerek, Türkiye’ye yine bir jandarmalık görevi vermiş. Bizimkiler de malum, azıcık pohpohlanınca, azıcık gaz verilince önünü arkasını düşünmeden hemen ortaya atılıyor.
Hatırlayın milyonlarca göçmenin yükünü “Siz ensar bir milletin çocuklarısınız” diye, diye bize çektirmişlerdi.
- İkinci nokta da şu: 1996’da Rusya yanlısı Afgan yönetimini devirmek için Taliban’a destek veren ABD, 11 Eylül 2001 tarihinde can evinden vurulmuş ve sorumlu olarak Afganistan’daki Taliban’ı ilan etmişti. Ardından Afganistan’ı işgal ve küresel terörle mücadele konsepti. Şimdi de Esad’ı deviren HTŞ’nin yanındalar. Yarın HTŞ kendilerine ters bir iş yaptığında anında HTŞ’yi terörize edecekler ve yeni müdahale gerekçesi yapacaklar. Arada bizi de HTŞ’ye destek vermekle suçlayacaklar.
Trump’ın “finalde ne olacağı belli değil” sözleri de bu gerçeğe işaret ediliyor.
Bunları daha önce yaşadık mı?
Yaşadık.
***
Şunu unutmamak lazım: Bugünün doğruları/doğru gibi görünenleri, yarının sorunlarının kaynağı olabiliyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ekibi bunu unutmamalı.
Suriye’de bugün yaşananlar Erdoğan’a “oy getiriyor” gibi görünebilir.
Golani bugün iktidar destekçilerinin “umudu” gibi görünebilir.
Yarın ise ülkemizin çıkarlarına ters düşen oyun planlarının parçası olduğu ortaya çıkabilir.
Trump’ın da dediği gibi finalde ne olacağı belli olmaz.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, gelişmeler karşısında ihtiyatlı davranmak zorundadır.
Gaza gelip ABD’nin jandarmalığına soyunmak bu ülkeye hiçbir zaman yarar sağlamamıştır. Bundan sonra da sağlamayacaktır.
Vural: İlkesizlik büyük tehlike
NEFES’in dünkü sayısındaki yazımın başlığı “gitti cüzdan, geldi siyaset” idi. Dilimin döndüğü kadarıyla yargının vicdandan uzaklaşıp siyasetin etkisi altında kaldığını ve kötülük içeren kötü kararlar verdiğini anlatmıştım. Deneyimli siyasetçi, hukukçu Oktay Vural, dünkü yazımla ilgili şu değerlendirmeyi yapmış. Çok beğendiğim için sizinle de paylaşmak istedim:
“Maalesef hem de ilkesiz bir siyaset. Yazınızda ‘Siyaset camiası, özellikle de iktidardaki siyasetçiler rakiplerine, kendilerini eleştirenlere kötülük yapmayı düşünebilir, isteyebilir, hatta kötülük yapabilir’ demişsiniz. Ancak unutmayalım ki Türk devlet geleneğinde ‘Devlet bir hukuk ve ahlak kurumudur; hile ve kurnazlık edemez, kimseyi tongaya bastıramaz, kimseye kızmaz, öfkelenmez, garez ve kin taşımaz, kendi vatandaşına pusu kurmaz.’
Makyavel’in ‘ahlak ve yasaların kısıtlamalarının dışında duran özgül politik çıkarların gözetilmesi’ ve ‘yöneticilerin davranışlarının ussal olmaktan ziyade etkili olması’ anlayışı Türk devlet geleneğini ifade edemez.
Politikanın araç olmaktan çıkıp amaç haline geldiği yerlerde, diğer her şey iktidarın aracı haline gelir ve araçsallaşır.
Politika hayata anlamını veren şeylerin belirleyiciliğinde olmadığı sürece nihai bir amaca dönüşür ve insanları kendi kendilerine yabancılaştırır. Temel ilkeden mahrum politik eylemin amaç, hedef ve anlamını kaybetmesi bizleri adeta dünyasız bırakmıyor mu? Siyasetin her türlü ilkeden uzak olması büyük bir tehlike. Belki de şu soruyu da sormak lazım: acaba siyasette esas ilke mi yoksa siyasi ya da bireysel çıkar mı olmalı?
İyi Pazarlar Bol Nefesler...”