Zirai eziyet

Allah'tan bu Türkiye Kupası organizasyonu var da yerli oyuncularımızın bir kısmı sezon içinde 3-5 maç oynayabiliyor. Yoksa milyon Euro’lara kenarda roman yazmaya devam edecekler. Bu vesile ile veteran yabancılar da biraz soluklanmış oluyor.

Üç gün önce ülkede hayatı durduran derbinin iki takımından birisinin Gaziantep’teki maçında tribünlerin yarısının bile dolmaması, bize halkımızın spor kültürü ve sporun neyi ile ilgilendiği hususunda da fikir verdi.

Formda Fenerbahçe, rakibin üstünlüğ ünü baştan kabullenmiş zayıf Antep karşısında 10 dakikaya sığdırdığı 3 golle skoru garantileyip geri kalan sürede maçtan zevk almaya çalışmak yerine, bitse de gitsek moduna girdi. Devre arasında TV’deki spor kanallarının hepsini dolaştım. FBTV dahil, bir tanesinde bırakın ilk yarı değerlendirmesini, maçtan bahsedilmedi bile!

Keşke bu tip maçlarda bazı branşlarda olan sayı tuşu ya da havlu atma gibi kurallar olsa da maçlar eziyete dönüşmese. Hatta Ziraat Türkiye Kupası’na harcanan tüm paralar bir fon da toplanıp (çalınmaması kaydıyla), ziraatla uğraşan borç batağındaki çiftçilere destek için eşit olarak dağıtılsa, daha büyük hayır işlenmiş olur!

İnanın sahada bir top peşinde koşan oyuncular topluluğunu yorumlamak yerine Gaziantep’in şanlı tarihini yorumlamak daha kolay.

Çünkü sahada En-Nesyri’nin jeneriklik golü ve Mourinho’nun sık sık cezalı duruma düşüp soğuk havada maçları yukarıdan kapalı sıcak bir yerde izlemesi (!) ve Gaziantep’in kaleci İrfan Can’a antrenman yaptırması dışında kayda değer hiçbir şey yoktu. Bu manasız mücadele beklenen şekilde sona erdi.

SON DAKİKA HABERLERİ

Fatih Söylemezoğlu Diğer Yazıları