Ekonominin kaçınılmaz kaderi!
Olanlardan sonra ekonomi yazmamın var mı bir anlamı? Piyasalar farklı… Onlar düşer çıkar… Zira ekonominin daha iyiye gidemeyeceği aşikar…
Bu benim görüşüm değil maalesef… Bilimsel bir gerçek!
2024 Nobel Ekonomi Ödülü’nü, Türk Prof. Dr. Daron Acemoğlu önderliğindeki gruba verildi. Elbette Türk olması en büyük avantajıydı… Memleket öyle kötü yönetiliyor ki, adam “Yapmayın, etmeyin!” dedikçe, iş taa Nobel’e kadar vardı.
***
Acemoğlu’na Nobel’i getiren neydi? “Ekonomi sadece rakamlardan ibaret değildir” düşüncesi… Kurumların oluşumu ve refaha etkileri üzerine çalışmaları…
Ama bana sorarsanız, asıl ödülü hak eden başka biri vardı! “Faiz sebep, enflasyon netice; nas ekonomisi çare” teorisiyle Erdoğan, bu ödülü sonuna kadar hak etmişti. Resmen hakkı yendi!
***
Gelelim Nobel ödüllü kitaba… Orijinal adı “Why Nations Fail” yani “Uluslar Neden Başarısız Olur?” Kitap, şu soruya yanıt arıyor: Neden bazı ülkeler zenginleşirken bazıları sürekli yoksul kalıyor?
Verilen örnek ise oldukça çarpıcı… Nogales, Arizona ve Nogales, Sonora…
Birbirine komşu ama farklı ülkelerde yer alan iki şehir. Bir adım attığınızda ABD, bir adım geri gittiğinizde Meksika… Aynı coğrafya, farklı kaderler…
***
ABD tarafında daha yüksek yaşam standartları, düzenli sokaklar ve büyük alışveriş merkezleri var. Zenginlik, her adımda kendini hissettiriyor.
Meksika tarafında ise manzara tamamen farklı… Sefalet, çeteler, uyuşturucu kartelleri ve can güvenliği olmayan bir hayat... Yoksulluk her köşede kendini gösteriyor.
Aynı toplum, aynı toprak, aynı iklim… Ama iki ayrı dünya… Peki, farkı yaratan ne? İşte kitap tam da bu sorunun peşine düşüyor.
***
Araştırıyor, sorguluyor ve cevabı buluyor; Kurumların işleyişi…
Zenginlik, refah ve huzura giden yol, toplumun geniş kesimini kapsayan, herkese eşit fırsatlar sunan kurumlara duyulan güvenden geçiyor. Bu kurumlar, insanların yeteneklerini ve yaratıcılıklarını ortaya çıkarabilmeleri için gerekli özgürlüğü ve destekleyici ortamı sağlıyor.
Güçlü bir hukuk sistemi, fikri mülkiyet haklarının korunması ve rekabetçi bir piyasanın canlı tutulması, bu yapının temel taşları... Böyle bir düzende herkes kendi çabalarıyla başarıya ulaşabiliyor ve ülkenin zenginliğini artırıyor.
***
Peki ya kurumlar kötüye kullanılırsa?
Güç ve kaynaklar az sayıda kişinin elinde toplanıyor, siyasi ve ekonomik kontrol belli bir elit grubun tekelinde kalıyor. Çoğunluk, ekonomik fırsatlardan mahrum bırakılıp; toplumun geneli yerine, küçük bir kesimin menfaatleri gözetiliyor.
Hedef kendi çıkarları için mevcut güç yapısını korumak. Sonuç? Yolsuzluk, adaletsizlik ve eşitsizliğin her geçen gün daha da artması…
***
İşin ilginç tarafı, kitapta kurumların nasıl kötüye kullanıldığını anlatan bölümlerden ülke isimlerini silip yerine Türkiye’yi yazsanız… Sırıtır mı sizce?
Bakmasını bilene laboratuvar gibi ülke… Tabii denekleri biz olmasak iyiydi de… Bilim için feda ediyoruz kendimizi diye düşün, üzülme… Işık tutuyoruz insanlığın geleceğine…