Her şeyi biliyoruz da hiçbir şey bilmiyoruz

Özgür Özel ‘süreç süreci’ diyor. Haklı.

Süreç sulandırılmasın, sürece taş konmasın, herkes sahip çıksın, tarihi fırsat tarihi an vb…

Öcalan’ın PKK’ya bu sefer kongresini toplayarak silah bırakmasını söylemesi elbette önemli. Ancak zaman içinde ortaya çıktı ki, iki şeyi bilmiyoruz. Bir, süreçte pazarlık var mı? İki, çağrı Suriye’yi de kapsıyor mu?

Süreci büyük ölçüde de sırtlanan DEM partiye göre süreç demokratikleşme adımlarını beraberinde getirecek, terör örgütü silah bırakınca zaten baskıya da gerek kalmayacak, ortam yumuşayacak.

İktidar ise hiç öyle bir şey demiyor.

İktidar bir önceki çözüm sürecinde 2015’te, Türkiye’nin demokrasi ve yargı alanında sorunları olduğunu, bu sorunların çözülmesi gerektiğini söylüyordu. Bu sefer ise durum farklı. Erdoğan da her konuşmasında vurguluyor, Türkiye’de ne haklar ne hukuk ne de ekonomi açısından bir sorun yok. Sorun var; düzelteceğizden, sorun yok ki aşamasına geçtik.

***

İktidar çevreleri özellikle şunu vurguluyor, ortada pazarlık yok. Terör örgütü silah bırakacak o kadar. Zaten ülkede meclis var, yargı var. Değiştirmek istedikleri yasa şu bu için getirirler meclise tartışılır. Değiştirebilirse değiştirirler.

Bu noktada eski Başbakan Binali Yıldırım’ın 66’ıncı maddede Türklük tanımında değişiklik olacak açıklaması konuşuldu. Sarayda danışman olan bazı isimler sert bir dille bunu yalanladı. Mahallesine geri dönmek ve kanaat önderi statüsünü ağırlığıyla geri kazanmak isteyen Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da iktidara 66’ıncı madde pası attı. Gerekirse ben burada hazırım diyor.

Selahattin Demirtaş bu süreçte serbest kalır mı sorusu ise, “wishful thinking”le, yani canım o kadar şey olacak Demirtaş da içerde kalmaz herhalde şeklinde cevaplanıyor. Yani iktidara göre, bazı şeyler değişecekse pazarlıkla değil, siyaseten değişecek, süreçle alakası olmayacak. DEM ise al verli bir süreç olduğuna herkesi ikna etmek istiyor.

Anlamadığımız bir diğer nokta da PKK ile beraber YPG silah bırakacak mı? PKK Nisan’da Kongresini toplarsa herhalde orada daha net görürüz. Şu anda devlet, Öcalan’ın çağrısı YPG’yi de kapsar diyor, DEM tarafı ise kapsamaz diye ısrar ediyor.

***

Teknik olarak YPG, PKK’nın altında bir örgütlenme. Türkiye’nin YPG ile Suriye’nin kuzeyindeki SDG aynı diyor. Aynı adamlar, taktik olarak isim değiştirmiş, bu başka örgütlenme değil diyor. Amerikan tarafı ve SDG ise yok, biz YPG değiliz, SDG başka diyor. SDG YPG olmadığı için Öcalan’ın çağrısı ile alakası olmadığı görüşünde.

Bir de tabii Suriye’deki fiili durum var. Şara yönetimine bağlı güvenlik güçlerine, Tartus Lazkiye etrafında bir dizi saldırı düzenlendi. Bazı birlikler pusuya düşüldü öldürüldü, bazıları kaçırıldı. Bunun üzerine rejime bağlı güçler bölgede operasyon başlattı. Operasyonda kantarın topuzunun ciddi anlamda kaçtığı, işin Alevilere karşı sekter bir rövanşizme döndüğü ve yaşamını yitiren siviller olduğu haberleri geliyor. Ahmed El Şara, olayların üzerine bir açıklama yaptı. Operasyonları darbe yapmaya çalışan eski rejim unsurlarına karşı bir harekat olarak nitelendirdi ve güvenlik güçlerinden sivillere karşı son derece hassas olmalarını istedi. Ancak belli ki Şara yönetiminin etnik ve sekter düşmanlık taşımayan bir yapı kurabilmesi zaman alacak. Bu durumda SDG’nin silah bırakmakta tereddüt etmesi anlaşılır.

Dolayısıyla sürece ‘sevinilecek, sevin’ komutları gelip duruyor ama tam neye sevineceğiz, anlaşılamamış durumda.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nevşin Mengü Diğer Yazıları