Üniversitelerden gelen haberler çok kötü

Marmara Üniversitesi’nde, okuyan Alperen Kargıoğlu’nun başına gelenleri ele aldım ve üniversitelerden mail yağmuruna tutuldum. Yaşananlar korkunç!

Alperen Kargıoğlu kendi yaşadıklarını tweet de attı. Alperen ülkücülerin okula astığı bir pankartla dalga geçiyor. Sonra başına gelmeyen kalmıyor. Ülkücüler önce Twitter’da bir linç kampanyası başlatıyor, sonra da okulda sıkıştırıyorlar. Alperen isminden de anlaşılacağı üzere milliyetçi bir aileden geliyor. Ülkücü olan amcası sözde arayı bulmak için okula geliyor. Çocuklarla konuşuyor, sonra da Alperen’i eve götürmek vaadiyle arabasına bindiriyor ama başka bir yere götürüyor. Nasıl bir amcaysa? Öz yeğenine bunu yapan bir insan, Cumhurbaşkanının ve ülkücülerin de sen çok sevdiği ifadeyle mankurtun tillahıdır.

Amcasının götürdüğü yerde Alperen’i ülkücü gençler falakaya yatırıyorlar. Olaydan sonra hiçbir şey olmamış gibi okul kantininde hayatlarına devam ediyorlar.

Asistanından öğrencisine, tanıkların anlattıkları bize şunu gösteriyor. Kendilerine ülkücü diyen gruplar kampüslerde terör estiriyor. Ne yasa tanıyorlar ne yönetmelik. Kendileri gibi olmayanlara saldırıyorlar, kopya çekmeleri engellenmesin istiyorlar.

***

Yine aynı üniversitede Kuir öğrencilerin kurduğu okul kulübünün üyelerinin başına geleni aktarıyorlar. Okulun ilk haftası tüm kulüpler stand açıyor. Ülkücüler bu spesifik kulübe taktığı için öğrencileri önce göz hapsine alıyorlar sonra da fiziksel müdahalede bulunuyorlar. Öğrenciler anlatıyor:

Standın 2. günü öğlen saatlerinde standa Ömer Faruk (soyadını bilmiyorum), Abdülmecid (sanırım soyadı Gümüş’tü, o dönemin reisiydi) ve birkaç ülkücü geldi. Serhat’ın boğazına yapıştılar, ‘sen bizim mesajımızı almadın herhalde’ diyerek. O esnada ülkücülerden biri ceketini açıp bize iç ceketindeki avcı bıçağını gösterdi. Bütün bunlar güvenlik kamerasının baya gördüğü, kampüsün orta yerinde oldu (kampüsteki spor salonunun önü). Sonra Serhat’ı bıraktılar ve yürüyüp gittiler. Serhat ve YK’nın geri kalanı Dekan’a gitti. Dekan YK’ya olaydan bir şey çıkmayacağını söylemiş. Güvenlikten kamera görüntüleri istendiğinde de güvenlik görüntüleri vermemek için haftalarca Serhat’ı oyaladı. Hatta Serhat kendisine saldıran kişilerden en az birini tanıdığını söylediğinde güvenlik adını sormuş, Serhat kişinin Abdülmecid olduğunu söyleyince güvenlik ‘o yapmaz, sen yanlış görmüşsündür, insanları ne ile itham ediyorsun, biz arkadaşız’ dedi.

***

Her şey Marmara Üniversitesi’nde olup bitmiyor. Gazi Üniversitesi’nde de kopya çeken bir ülkücü öğrenciye müdahale ettiği için başına gelmedik kalmayan asistan bir arkadaş var.

Asistan arkadaşın güvenlik gerekçesiyle adını yazmıyorum ama bilgi belgesi hepsi bende mevcut. Genç asistan, kopya çeken öğrenciye müdahale edip kağıdını alıyor. Vay sen misin bunu yapan!

Ülkücüler önce asistanın odasının önünde protesto gösterisi yapıyorlar. Araya güvenlik giriyor. Taciz bitmiyor, kapısının üstüne üç hilal çiziliyor. Genç asisten kampüse girer girmez peşine 30 kişilik bir erkek grubu takılıyor. Bıçak gösteren mi arasın, ‘seni yalnız yakalamayalım’ diye tehdit edeni mi! Amaç korkutmak sindirmek.

Asistan, polise gidiyor. Polis nasıl oluyorsa görüntülerden öğrencileri tespit edemiyor.

Bu gidiş gidiş değil. Üniversite de böyle bir şey değil.

Kendilerini devlet sanan, şiddeti marifet zanneden bu öğrencilerden hiçbir şey olmaz. Ancak çete üyesi olur. O dillerden düşmeyen ‘vatana millete hayırlı genç’ bunlardan çıkmaz. Ancak tetikçi çıkar, topluma baş ağrısı çıkar.

SON DAKİKA HABERLERİ

Nevşin Mengü Diğer Yazıları