Kaos ve belirsizlik

Kaotik dünyada yaşıyoruz.

Bırakınız dünyayı veya komşularımızı, Türkiye’de olup bitenler hakkında bile herkesin kafası karışık!

Keskin değişimlere tanık oluyor ve kimin hangi olay karşısında ne pozisyon aldığı/alacağını kestiremiyoruz. Ki bu çoğunlukla cehalet kaynaklı ezberden kaynaklanıyor. Mesela:

Ekranda ya da köşesinde mezhepçi, belirli ön kabulüyle şu analizi yapıyor:

Suudi Arabistan, Selefi Vehhabi

İran, Şii…

Bu mantıkla diyor ki; bunlar düşman iki ayrı grup.

Tüm siyasi değerlendirmesini, bu akıl yürütme üzerine inşa ediyor. Demek bu kadar basit! Oysa hiç değil:

Bir zamanlar Sünni Suudi Arabistan ile Şii İran’ın jeopolitik iş birlikçiler olduğu ne çabuk unutuldu?

Buna gelmeden önce şunu da anımsatayım. Görüyorum ki, tarihin ömrü çok kısa... Örneğin şu gerçeği kaç kişi biliyor:

Suudi Arabistan’ın 1932 yılında kuruluşu sırasında İran, bu yeni devleti diplomatik olarak hemen tanıdı. Ve, dünya devletlerinin tanıması için de öncülük yaptı.

Çok uzun zaman önce değildi bu.

Daha yakın tarihe götüreyim sizi:

Suudi-İran ittifakı

Tarih: 15 Ağustos 1971.

ABD, altın borsasında tek geçerli değişim birimini Amerikan doları olarak belirten (1944 tarihli) “Bretton Woods” anlaşmasından çekildiğini açıkladı.

Doların değeri bu kararla dalgalı olacaktı. Hemen ardından İngiltere de benzer kararla poundunu dalgalı kura geçirdi. Ardından sanayileşmiş ülkeler de benzer kararlarla kendi para birimlerini dalgalı kura geçirdi.

Birbirlerine bağlı kararlar alan Batılı ülkeler, rezervlerini artırarak önceden görülmemiş seviyede para bastı. Sonuçta doların ve diğer para birimlerinin
değeri düştü.

Ve: Petrol fiyatları dolar üzerinden olduğu için petrol üreten ülkeler daha az
net gelir elde eder hale geldi.

Gerek 1970’ler başındaki petrol şoku ve gerekse İsrail’in, Mısır-Suriye’yi 1973 savaşında yenmesi o
tarihe kadar etkisiz olan bir uluslararası kuruluşu harekete geçirdi: Petrol İhraç eden Ülkeler Örgütü/OPEC.

Bilgi paylaşımı amaçlı kurulan OPEC, ilk kez Suudi Arabistan ve İran öncülüğünde radikalleşti. Bu ikilinin küresel petrol boykotu teklifini diğer üyeler de kabul etti.

Boykot, petrol fiyatlarının artışına sebep oldu. Bu durum Batı ülkelerinde kaos yarattı. Petrol üreticisi ABD’de bile benzinin galon fiyatı 1973’te 38.5 sent iken 1974’te 55.1 sente çıktı. New York Borsası bu dönemde 97 milyar dolar değer kaybetti. Vs.

Bu arada Avrupa’daki ülkelere uygulanan ambargo her ülkeye eşit değildi. Savaşta İsrail’e yardım eden Hollanda tamamen ambargo altındayken, ABD’ye askeri üslerini operasyon için kullandırmayan İngiltere ve Fransa petrolünü kesintisiz aldı.

Suudi Arabistan ve İran öncülüğündeki bu radikal tavır, Soğuk Savaş’ta ABD’ye vurulan en büyük darbe oldu.

Bitmedi.

Bir bölen: Emperyalizm

1970’ler başında…

Kimseler Suudi Arabistan-İran arasındaki Sünni-Şii rekabetinden bahsetmedi. Çünkü, yoktu!

- Petrol sömürüsüne karşı iş birliği yaptılar...

- İsrail işgaline karşı iş birliği yaptılar...

İki ülke de, o tarihe kadar ABD’nin yakın müttefiki idi. Ne zaman kendi çıkarları için ABD’ye karşı çıktılar; Sünni-Şii rekabeti konuşulmaya ve iki ülkenin arası açılmaya başladı!

Suudi Arabistan ile İran ne zaman yan yana gelmeye çalışsa “bir bölen” hemen devreye girdi. Tek örnek vereyim:

Tarih, 3 Mart 2007.

Suudi Arabistan Kralı Abdullah ülkesine davet ettiği -hayli ABD karşıtı- İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejat’ı Riyad’ta havaalanına gidip -hanedan protokolünü delerek- bizzat karşıladı.

İkili, Irak ve Lübnan’daki mezhep çatışmalarını giderme yollarını konuştu.

Kral Abdullah tahta çıkalı ve Ahmedinejat seçim kazanalı iki yıl olmuştu. Hemen ardından “çiçeği burnunda” iki lider ABD tarafından hedefe kondu. Kral Abdullah geri adım attı; İran içte bölündü…

Şunu demek istiyorum:

Jeopolitik ilişkilerin dini kriterler tarafından yönetildiği tezi ABD oyunudur.

Emperyalizm sömürüsüne karşı dün iş birliği yapan Suudi Arabistan ve İran’ın gelecekte yine yan yana gelmeleri akla ters olmayacaktır.

Yani... Kaos ve belirsizlik yok aslında; Türkiye’de kafası karışık din yobazlarına kanmayınız.

Barışın yolu kardeşlikten geçer; bölücü mezhepçilikten değil.

SON DAKİKA HABERLERİ

Soner Yalçın Diğer Yazıları