Öncü olmanın zorluğu
İki yıl önceydi.
Bırakın “bizim mahalleyi” yakın çevremde bile herkes bana karşıydı. Hatta onun hakkında övücü yazı yazmamı bile isteyen oldu.
Yok yazmadım. Görüyordum ve gördüklerimi yazmam benim mesleğime olan inancım, sorumluluğum idi…
Evet, Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması, seçime girmesi hataydı; kazanamayacağı belliydi.
Daha aday olmadan önce “yapma-etme” diye yazılar yazdım. Dinletemedim.
Dinlemedikleri gibi gölgelerine aldıkları çömez gazetecileri üzerime saldırttılar: “Beşli Çete Kılıçdaroğlu’nun adaylığını istemiyor!” Oysa tersi doğruydu, iktidarın karşısında görmek istediği tek isim Kılıçdaroğlu idi!
Kılıçdaroğlu ve çevresindekiler, şahsi beklentileri sebebiyle muhalif seçmeni kandırdı.
Ve bugün:
Hırsı aklını geçmiş Kılıçdaroğlu’nun bu kez genel başkanlık açgözlülüğü sürüyor. Ama artık gerçek yüzünü insanlar görüyor. CHP’nin son büyük kongresini iptal ettirmek için yaptıklarına büyük tepki var.
Bir dönem “ağabey” diye gördüğüm Kılıçdaroğlu’nun FETÖ ile yakınlaşması aramıza şüphe soktu. Ve ben duygusallığı aşıp, Kılıçdaroğlu’nun hepimize gösterdiği yüzündeki maskeyi çıkarıp attım. Ortaya çıkanı dün benim gördüğüm gibi bugün herkes görüyor: Tamah/açgözlülük…
Koltuksuz kalmış kimlik travması
Siyaset psikolojisi, politika üzerindeki ruhsal faktörlerin etkisini irdeleyen bilim dalı...
Ülkemizde siyaset ile psikoloji kesişimi pek ele alınmaz. Oysa kimi siyasi davranışların/tutumların kökünde nelerin yattığı konusu üzerinde durmak zorundayız.
İnsanların ruhsal halleri siyasetin oluşumunda hayli etken.
Evet, siyasetin sadece dışsal değil, içsel boyutu da var. Mesela:
Kılıçdaroğlu -prestijini küçük düşürecek, kendini aşağılatacak bir halde- CHP genel başkanlığını niçin çok istiyor? Bu bağımlılığın sebebi ne? Eski genel başkanlar Altan Öymen, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın gibi partisine neden sessizce katkı sunmuyor?
İşte… Bu sorunun yanıtını siyaset üzerinden vermek yeterli değil. Kılıçdaroğlu’nun zihinsel ve duygusal şartlanmaları var! Şunu demek istiyorum:
Kılıçdaroğlu’nun koltuk sevdasının politik psikoloji konusu olduğunu düşünüyorum.
Kimse görmüyor mu?
Kılıçdaroğlu’nun ruhsal patolojisi bozuk değil mi?
Duygu düşünce ve davranış bozukluğu yaşamıyor mu?
CHP genel başkanlığı koltuğundan edindiği gücün bağımlısı olduğunu kimse fark etmiyor mu?
Şartlanmış: Koltuğun gücünü zırh gibi üzerine kuşanmış; koltuk yoksa sosyal kimliği de yok… Acınacak halde!
Bir dönem edindiği -geçici olması mutlak olan- “genel başkan” kimliğinden kurtulamıyor! “Koltuk da koltuk” diyor, her yola başvuruyor.
Siyaset maalesef, kimi “yaralı ruhları” iyileştirmiyor, aksine hastalığı derinleştiriyor!
Yani:
Kılıçdaroğlu’nun bugün koltuk sahibi olmak için çatışmacı yol seçmesi beni şaşırtmıyor. Kimseyi de şaşırtmasın; evet bunun yanıtı siyaseten verilemez, psikoloji uzmanlarının alanı bu….
Sadece… Topacını yitirmiş ağlayan çocuk gibi haline üzülüyorum. Kötü yaşlandı.
Gücü yozlaştıran kibir
Sadece Kılıçdaroğlu değil…
CHP’de güç yarışı-arayışı var: Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?
Genel başkan Özgür Özel, “adayımızı ön seçimle partililer belirleyecek” deyince mutlu oldum. Demek yıllar sonra CHP parti içi demokrasiyi hatırlamıştı…
Umarım parti için demokrasi süreci başarıyla tamamlanır.
Bu son cümleyi şundan yazıyorum; güç, yozlaşmaya müsait politikacıları mutlaka yozlaştırır!
Yani yozlaşma güçten değil, insanın kendinden gelir.
Özgür Özel’in yumuşak-samimi çağrısına kiminin bahane göstermesini, “kendini bile yönetememe güçsüzlüğü” olarak değerlendiriyorum:
Psikoloji alanında “Hubris sendromu” diye bilinen bir davranış modeli var. Gücün, abartılı gurur ile başkalarını küçümsemesini tanımlıyor: Kibir sendromu! Siz buna “güç sarhoşluğu” da diyebilirsiniz.
Genel başkanına, parti içi demokrasiye meydan okumanın başka bir açıklaması var mı? Kendini partisinden yukarıda gören bir güç zehirlenmesi bu…
-Tıpkı Kılıçdaroğlu gibi- başkaları tarafından nasıl göründüğünü fark etmeksizin sadece kendiyle ilgili olmak; kimseyi dinlememek, başka görüşleri önemsememek…
Özgür Özel’in partide işi zor; güç sarhoşlarının yıkıcı etkisine karşı asıl sert gücün kimde olduğunu göstermek zorunda!
Sert güç, ikna şeklinde olabileceği gibi tehdit şeklinde de olabilir: Havuç ya da sopa yani…
Çünkü:
Aynı dün Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı olması için kurulan -kamuoyu anketleri gibi- cazibeli tuzaklar yine hayata geçirilmekte! Yine birileri baştan çıkarılmaya pek teşne…
CHP’ye gerekli olan akıllı güçtür. Machiavelli, “Prens” kitabında CHP’ye yol gösteriyor aslında: “Bir prensin, hayvan gibi davranmayı iyi bilmesi gerektiğine göre, hayvanlar arasından aslan ile tilkiyi seçmelidir. Çünkü aslan kendini tuzaktan koruyamaz ve tilki de kurtlardan kendini savunamaz. Bu yüzden tuzakları tanımak için tilki, kurtları korkutmak için aslan olmak gerekir…” Özgür Özel’in akıllıca yaptığı buydu. Ama tilki kurnazlığından vazgeçmiyor!
Unutmayınız ki:
İyiliğe gücü yetmeyenlerin kötülük yapma kapasitesi yüksektir. Kılıçdaroğlu’ndan biliyoruz...