45 yıl sonra geldiğimiz hale bakar mısınız?
12 Eylül 1980, saat 05.30…
Askeri darbe daha iki saat önce ilan edilmiş, tüm kurumlara el konulmuştu… Yalnızca iki saat sonra ise Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan’a darbenin başı Kenan Evren tarafından birer tebliğ gönderildi. Tümünde aynı sözcükler yer alıyordu:
-TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz.
O tebliğde gidecekleri yer de belirtiliyordu:
-Demirel ve Ecevit Gelibolu Hamzakoy’a, Erbakan ise İzmir Uzunada’ya gönderilecekti. Eşleriyle birlikte gitmelerine izin verilmişti…
Evren, parti liderlerinin evlerine sadece subayların gitmemesini, yanlarında birer milletvekili veya bakanın da bulunmasını, çok kibar davranılmasını emretmişti!
Evren bu emri, “liderlerin heyecanlanıp kalp krizi geçirmeleri ihtimalini düşünerek verdiğini” yıllar sonra kaleme aldığı anılarının ilk cildinde açıklayacaktı!
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, darbe günü evinde bulunamamış, 12 ve 13 Eylül günlerinde de ortaya çıkmamıştı… Bunun üzerine Evren’in emriyle 13 Eylül günü Milli Güvenlik Konseyi’nin 13 numaralı bildirisi yayımlandı. Bildirinin üçüncü maddesi şöyleydi:
-MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş, 14 Eylül 1980 günü saat 13.00’a kadar en yakın Garnizon Komutanlığına müracaat etmediği takdirde kendisinin Ankara Sıkıyönetim bildirilerine ve MGK emirlerine uymadığından dolayı suçlu duruma düşeceği açıklanır.
Türkeş ertesi gün teslim oldu. Uzunada’ya Erbakan’ın yanına gönderildi…
Askeri yönetim 3 yıl sürdü. Lağvedilen 1961 anayasası yerine 1982 yılında yeni bir anayasa hazırlandı. 7 Kasım günü halk oylamasına sunuldu ve yüzde 91,37 oy oranıyla kabul edildi…
-Yıllar içinde bu anayasanın neredeyse yüzde 80’i değiştirilecekti!
Bir siyasi lidere reva görülenler!
45 yıl sonra…
Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, 20 Ocak 2025 günü, Ankara’da akşam yemeği yerken polis tarafından gözaltına alınarak önce sağlık kontrolüne, ardından da İstanbul Başsavcılığı kararıyla ve de arabayla İstanbul’a götürüldü. Ne kimseyle konuşmasına ne de telefon etmesine izin verildi… Bırakın bunları, sağlığı açısından çok gerekli olan yüksek tansiyon hapını bile yanına alamadı!
Vatan Emniyet Müdürlüğü’nde ifadesi alınmadan ertesi gün öğlene kadar tutuldu. Gecenin bir bölümünde kendi ifadesiyle söyleyecek olursak, polislerin verdiği battaniyeyi bir tahta parçası üzerine serip uyudu! “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla gözaltına alınmıştı ancak saatler içinde sığınmacılar hakkında son 5 yıl içinde attığı sosyal medyadan paylaştığı mesajlar gerekçe gösterilerek “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ile de suçlanarak tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Hakaretten beraat etti ancak tahrik suçlamasıyla tutuklandı!
Bir haftadır Silivri Cezaevi’nde (şimdilerde Marmara Cezaevi deniliyor) tek kişilik bir odada tutuluyor…
Darbelerde liderlerin tutuklandığını görmüştük ancak yaklaşık yarım asır sonra bir parti liderinin tutuklandığına ilk kez tanık olduk! Yaklaşık 30 yıldır tanıdığım Ümit Hoca, bu tür şeyler karşısında korkacak, geri adım atacak bir kişiliğe sahip değildir, o küçücük odada da çalışkanlığından, enerjisinden, yurtseverliğinden asla taviz vermeyecektir. Fakat, cezaevine giderken avukatına verdiği not gerçekten sevenlerini kaygılandırıcı nitelikteydi:
-Bana da Kâşif Kozinoğlu gibi suikast yapılacağı endişesi taşıyorum!
Kozinoğlu, Ergenekon kumpası sırasında arandığını duyunca kendi isteğiyle yurtdışından dönmüş ve tutuklanmıştı… Yakınlarının ve hapishane arkadaşlarının söylediğine göre sağlığı gayet yerindeydi… Bir akşam vakti kalp krizi geçirdi, ambulans çok geç kaldı ve Kozinoğlu hayatını kaybetti!
CHP Milletvekili Tuncay Özkan o hapishanede yaklaşık 6 yıl tutsak kalmıştı. Yemeklerine kimyasallar hatta fare zehri katılarak yaşamda koparılmak istendiği ortaya çıktı! Yıllardır tedavi görüyor ve kalıcı zararlarla boğuşuyor… Ümit Hoca’ya seslenerek şu tavsiyede bulundu:
-Yemeklerinizi mutlaka kaynar suyla yıkayarak yiyin. Kuru soğandan mutlaka uzak durun, içine zerk edilen bir kimyasal madde tadını güzelleştiriyor, yedikçe yemek istiyorsunuz!
Şu hale bakar mısınız?
Bindik bir alamete…
Ümit Hoca, son olarak Zafer Partisi Sözcüsü Azmi Karamahmutoğlu aracılığı ile şu mesajı verdi.
-Ben Silivri’de Öcalan için rehin tutuluyorum. Benim Silivri’deki tutukluluğum, şehitlerimizin aziz anısına saygı duruşudur…
Sadece o değil; partisinin giderek güçlenmesi de büyük bir rahatsızlık yaratıyordu bazı çevrelerde! Bir de Ümit Hoca’nın hapse girmesi partiler için “müthiş bir birliktelik yolunu da açtı. Hoca belki hapiste ama “zafer kazanmış” olarak!
Tabii ki Zafer Partisi liderinin arkasında sonuna kadar duracak, tüm yurtta, İzmir’de yaptığı gibi mitingler düzenleyecek, bu yolda bir dakika bile durmayacaktır...
Geldiğimiz, getirildiğimiz şu hale bakın; dünyanın en büyük mega kentlerinden birinin belediye başkanı, yaptığı belgelere dayalı açıklama esnasında jet soruşturmaya uğruyor… Bir önceki soruşturma, hatırlayacaksınız konuşması bittikten sonra açılmıştı, şu hıza bakar mısınız!
Bu ülkenin birinci partisi CHP’nin Genel Başkanı hakkında dokunulmazlık fezlekesi Meclis Başkanlığı’nda bekliyor! Sanatçıların kafasının üzerinde 12 yıl sonra “gezi direnişi” sopası sallanıyor… Atalarımızın deyişiyle şöyle de denebilir:
-Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete!