Bindik bir alamete…
Geçtiğimiz pazar günü CHP’de çok önemli bir toplantı vardı…
Genel Başkan Özgür Özel, Ankara’da Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu ile bir araya geldi
Gelelim görüşmeye; neler konuşulduğunu biz söylendiği kadar biliyoruz! Ancak servis edilen fotoğrafta toplantıya katılanların gülümseyen yüzlerini gördük. Pazartesi günü de CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı seçiminin günü 23 Mart olarak ilan edildi…
Ancak o seçime Mansur Yavaş’ın katılmayacağını Bizzat Genel Başkan Özgür özel açıkladı. Niçin katılmayacaktı Yavaş peki? Özel’in sözleriyle anlatayım:
-Türkiye’ye umut olmuş iki ismin ön seçim yarışına girerek birbirini yıpratmaması konusunda talep ve öneriyi konuştuk, fikir birliğine vardık. Yavaş ön seçime girmeyeceğini bildirdi.
CHP’de bu gelişmeler yaşanırken, CHP’ye yönelik “ağır operasyonlar” arka arkaya geliverdi! İki gelişmeyi art arda gördüğümde ise aklıma yalnızca iki sözcük takıldı:
-Nereye savruluyoruz?
Kılıçdaroğlu’nun nafile yürüyüşü!
İlk hamle epey acıklıydı…
Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği, üzerinden 15 ay geçmiş kurultayın şaibeli olduğuna yönelik Bursa’da yapılan bir ihbar sonucu CHP hakkında soruşturma başlatıldı… Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve Akif Hamzaçebi’yi işaret ederek, bu ithamın bizzat CHP içinden yapıldığını, suç unsuru bulunursa gerekenin yapılacağını açıkladı.
Kılıçdaroğlu ise tanık olarak ifadeye gitmeyeceğini söyledi, keza Hamzaçebi’de aynı yönde açıklama yaptı… Aylardır o cenahtan gelen “arkadan hançerlendim”, “delegeler ayarlandı” türü boş ithamları çokça duyduğumdan olsa gerek, acı acı güldüm! Sonra da düşündüm:
-Be birader, yaşın dayanmış 80’e, hala partinin içini karıştırmak, genel başkanlık koltuğunu dayanılmaz bir şehvetle istemek hiç yakışıyor mu? Bu yaptıklarının nerelere yaradığını hiç mi görmüyorsun? Ya da görüyorsun da bilerek mi yapıyorsun?
İkincisi ise tam bir kara komedi tadındaydı… İstanbul’daki 10 CHP’li belediyeden iki başkan yardımcısı ile sekiz belediye meclisi üyesi gözaltına alındı… Operasyonun adı pek ilginçti doğrusu:
-Kent Uzlaşısı operasyonu!
Neydi Kent Uzlaşısı? 2023 Yerel seçimlerinde CHP’nin Dem Parti ile üzerinde anlaştığı söylenen formülün adıydı. Bir nevi yerel ittifaktı anlayacağınız. Savcılık neredeyse iki yıl sonra yerel seçimlerde uygulanan “Kent uzlaşısı” sebebiyle açmıştı soruşturmayı…
Savcılık açıklamasında bu formülün terör yönetimi tarafından yapıldığını, metropol illerde etkinliğini artırma amacını haiz olduğunu iddia ediyordu!
Kısacası, eğer iktidar “demlenirse”, Terörist başını dilediğince kullanır, hapisten çıkabileceğini dahi ilan ederse normal, muhalefet bir yerel ittifaka dahi soyunsa terörist işbirlikçisi!Son olarak, bu yazıyı kaleme alırken haber önüme düştü: Ekrem İmamoğlu’nun 7 yıl 4 ay hapsi ve tabii siyasi yasağı istenen iddianame kabul edildi!
Bir dostun acı ve akıl dolu mesajı
Gördüğünüz üzere bir “akıl tutulması” sürecinde debeleniyoruz!
Bu debelenmenin içinde boğuşurken Fransa’da yaşayan ancak Türkiye’yi çok yakından izleyen, keder duyan değerli dostum Ali Erten’den bir mesaj aldım. CHP’nin Cumhurbaşkanlığı ön seçimine değiniyordu. Bakın ne diyordu:
“Başkan adayı belirlenmesi için önseçim gerekli mi? Gerekli. Peki,” ülkenin başka sorunları varken önseçim zamanı değil “demek ne demek? Ben ön secim istemiyorum demek! Adayı “vatandaş belirlesin” deniyor Vatandaş kim? Anketçiler mi? Peki anketçiler kime çalışır? Parasını verene. Parti üyesi eğer kendi adayını belirleyemeyecekse neden partiye üyedir? Vatandaş ne zaman belirleyici olur?
Şimdi Mansur Yavaş’ın tavrını değerlendirelim. Cumhurbaşkanı adaylığı belirlenecek, PM bir karar alıyor ki aslında hep böyle olması, adayların üyelerin oylarıyla belirlenmesi lazım. Buna neden karşı çıkıyor? Çünkü kazanamamaktan korkuyor onun için de suni nedenler uyduruyor. Neden açıkça konuşmuyor, mertçe, “Ben başkan adayıyım ama CHP üyeleri benim adaylığıma karar veremez” demiyor?
Mansur Yavaş’ın bu açıklamasına karşın Özgür Özel’in yaklaşımı bir liderden beklenir bir yaklaşım değildir. Özel şunu açıkça sormalıdır: “ön secime katılmayacağım demeniz cumhurbaşkanlığına aday olma niyetinde değilim anlamına mı geliyor yoksa partinin vereceği kararı tanımayacağım anlamına mı? Eğer bu yapılmazsa yarın olası bir seçim yenilgisinin altında kalınır. Çünkü AKP iktidarının devam edebilmesi için ana muhalefet elinden geleni yine yapmış olacaktır.
Türkiye, olmak ya da olmamak ikilemiyle karşı karşıyayken küçük politik çıkarcı oyunlara tahammülümüz kalmamıştır.”
Dost acı söyler lafını çok sever ve inanırım! Kalemine sağlık değerli dostum…