İstifanın “de” hali!

1990’lı yıllardı...

Tansu Çiller, Demirel’den boşalan DYP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık koltuğuna kurulmuştu... Çalkantılı zamanlardı... Best FM’de “Sesli Gazete” programını hazırlıyor ve sunuyordum…

Programın renkli köşeleri de vardı elbette; Ankara’dan Mustafa Balbay bağlanıyor, ekonomi köşesinde Ulvi Suvarioğlu yorum yapıyordu. Bir de “Şeytanın Avukatı” vardı; ruhu şad olsun sevgili Doğan Somer, memlekette meydana gelen olaylarla ilgili son derece özgün, şahane esprilerle bezediği yorumlar yaparak başta ben olmak üzere milleti kırıp geçiriyordu...

Bir sabah, program esnasında, Balbay’la gündemi konuşurken hükümetten önemli bir bakanın istifa haberi geldi. Türkiye Cumhuriyeti’nde bırakın “en büyük Türk büyüklerini” herhangi bir esnaf odasından bile istifa haberine alışık olmadığımız için heyecanlandık haliyle! Hatta ben istifa eden bakanı bu “alicenap” davranışı nedeniyle kutladım, övgüler düzdüm filan... Sonra da programı bitirdim...

Aynı gün istifa eden bakan “Başbakanım kabul etmedi” deyip istifasını geri almasın mı? Fena halde kızmıştım. Ertesi sabah Sesli Gazeteyi bu konuyla açtım; bakana verdim veriştirdim. O sırada Şeytanın Avukatı bağlandı programa... Sevgili Doğan aldı sazı eline:

-Sevgili Ümit, boşuna kızıyorsun, boşuna nefesini harcıyorsun, Türkiye gibi Batı’ya doğru giden kayıkta, Doğu’ya doğru koşturan ülkelerde istifa olmaz kardeşim, istifanın “de” hali olur!.. Eski köye yeni adet getirme lütfen!

Anlamamıştım, “o da ne demek?” diye sorunca tek sözcükle lafı gediğine oturtuverdi Şeytanın avukatı:

-İstifade!

İstifade etmekten istifaya fırsat bulamayanlar!

Doğan Somer çok haklıydı!

Bu ülkede milyonda bir rastladığımız ve pek şaşırdığımız “onurlu istifalar” dışında istifa müessesesi hiç çalışmadı, çalıştırılmadı... Çünkü istifa etmek, sorumluluğu üstlenmek hep “enayilik” olarak görüldü. En vahim olaylarda bile bırakın hükümetten bir şahsiyeti, en küçük birimin başındaki muhterem bile istifaya yanaşmadı...

İstifa etmek “alıklıktı” çünkü nasıl olsa halkımız üç, beş gün bile geçmeden unutuyordu! Unutulacak, “halının altına kolaylıkla süpürülebilecek” bir durum için koltuğu bırakmak da salaklıktı elbette!

Alın mesela Soma faciasını; bir tek, ilaç niyetine istifa oldu mu? Tabii ki hayır! “Ölen öldü, kalan sağlar bizimdir” sloganıyla “o yollarda yürümeye” devam! Gayet iyi hatırlıyorum, maden sahibinin oğlu, “olumsuz alt yapı faciaya neden oldu, engellenebilirdi” raporlarına rağmen cinayet gibi kazayı “PKK-DHKPC-FETÖ yaptı” diye hiç utanmadan ifade vermişti!

Hızlı tren faciasını anımsıyor musunuz?.. Tüm sorumluluk treni kullanan iki zavallıya yüklenmiş, kulaklarından tutulup hapse atılmış ve eller temizlenmişti... Hiç kimse de çıkıp, “kardeşim eski, klasik rayların üstüne hızlı tren olur mu?” diye sormamıştı!.. O birimin genel müdürü de daha sonra taltif edildi, iyi mi! Pardon, ulaştırma bakanı mı dediniz...

-Çok yaşayın emi, Tanrı da sizi güldürsün!

Açın Google amcayı, karşılaştırın diğer adam gibi ülkelerle; evrensel demokrasi kurallarına göre, iktidarda olanların en az 10 kez istifa etmesi gerektiğini kendi gözlerinizle göreceksiniz!

Hiç istifa eden siyasetçi gördünüz mü?

Bu, cennet ve cehennemi birlikte yaşadığımız ülkede örnek çok, binlerce...

Siz bu ülkede, sorumluluk üstlenip istifa müessesesini çalıştıran bir siyasetçi gördünüz mü?.. Evet gördünüz; seçimlerde partisi Meclis dışında kalınca bir parti lideri istifa edip gitmiş, birkaç ay sonra “taban beni istiyor, üzerimde çok baskı var” deyip geri dönmüştü!

İstifa nedir? Söz sahibi ve sorumlu olduğu makamda ve ona bağlı kurumlarda yaşanan vahim, kötü sonuçlara yol açan bir durumla karşılaşıldığında gerekeni yapmak ve o koltuktan ayrılmaktır. Üstelik istifa tek taraflı bir karardır. O istemedi, bu baskı yaptı, taban karşı çıktı, Cumhurbaşkanım “valla olmaz” dedi saçmalıklarıyla alınan karardan geri dönülmez; böyle bir hareket ayıptır, milleti “alık” yerine koymaktır!

Bu arada şu 23 yıllık iktidar döneminde “istifa müessesesi” de tamamen rafa kaldırıldı; artık “affedilme” var! Asrın liderimiz affediyor, affedilen gidiyor!

O nedenle bütün bu yazdıklarımın boş olduğunu biliyorum; benimki yalnızca unutulmasın diye tarihe bir küçük not! Yoksa neredeyse 70 yıldır “En büyük Türk büyüklerinin” durumu ve yaptıkları ortada:

-İSTİFADE edenler ülkesinde yaşıyoruz!

SON DAKİKA HABERLERİ

Ümit Zileli Diğer Yazıları