Tarih affetmez!

“Tarihçi” Aykut Kansu’nun yakın tarih, Atatürk, İttihatçılar ve Türk devrimleri üzerine ‘’akıl almaz’’ tezlerini yanıtlamaya devam edelim... Şu sözler Kansu’ya aitti:

- Kazım Karabekir’le Atatürk, 1920’lerde ters düşüyorlar. Atatürk’ün çok sıkıştığı anda Meclis’i kapatma gibi bir fikri var. Bunu ancak Karabekir ve İnönü gibi generallerin onayıyla yapabilir. İnönü lastikli bir cevap veriyor. Karabekir ise, ‘’Meclis kapatılırsa, ben Ankara’ya gelir açarım’’ diyor. Atatürk Meclis’i kapatamıyor...

İnsaf sözcüğü bile hafif kalıyor değil mi? Şimdi, bilim adamı sıfatı taşıyan, etik değerlere inanan bir tarihçi, böylesine olağanüstü bir iddiayı, sıkı bir kaynakla, kimsenin karşı çıkamayacağı bir belgeyle perçinlerdi değil mi? Ama hayır, tarihçi Kansu’nun böyle bir derdi yoktu!

Atatürk Meclis’i ne zaman kapamak istemiş, İnönü ne tür bir ‘’lastikli cevap’’ vermiş, Karabekir, ‘’Gelir Meclis’i açarım’’ lafını hangi tarihte nerede söylemiş, bilmiyorduk!

1920’de İstanbul’un işgali ve Meclisi Mebusanın kapatılması üzerine olağanüstü bir gayretle TBMM’yi kuran, önde gelen mebusların İngiliz işgalciler tarafından tutuklanmasına misilleme olarak Anadolu’da İngiliz subaylarını tutuklatan, Kurtuluş Savaşı’nın en riskli devrelerinde dahi Meclis’in kararlarını öne çıkartan, kendisini kurduğu Meclis’ten dışlamak için ‘’milletvekili olduğu bölgede en az 5 yıl ikamet gerekir’’ şeklinde önerge veren vekillere karşı bile yine Meclis kürsüsünden yanıt veren, Avrupa’da faşizmin yıldızının giderek parladığı, demokrasinin giderek gözden düştüğü 1930’da Serbest Fırkanın kurulmasını sağlayıp çok partili rejime geçmek isteyen Mustafa Kemal mi, TBMM’yi kapatmak istemişti? “Tarihçi” Kansu bunu ispatlamak zorundaydı. Karabekir’in ve İnönü’nün sözlerini de ispatlamak zorunda olduğu gibi... Bu belgeleri gösteremezse ne olurdu peki?

-Tarihçi sıfatı, iftiracı sözcüğüyle yer değiştirir!

İttihatçıların emperyalizmden beklediği bağımsızlık!

İttihatçıları pek sevdiği görülen, Kazım Karabekir’i de bizim bilmediğimiz lafları ettiğini bilecek kadar yakından tanıdığı anlaşılan tarihçi Kansu’nu, Karabekir’in ‘’İstiklal Harbimizde Enver Paşa ve İttihat Terakki Erkânı’’ kitabını da mutlaka bilmesi gerekirdi, doğal olarak. Kitabın arka kapağında aynen şöyle yazıyordu:

-1920-23 yıllarını kapsayan bu değerli anılar, Enver Paşa ve yandaşlarının Kurtuluş Savaşı’ndaki olumsuz etkinliklerini anlatmaktadır.

Bu kitabın 11. sayfasında Karabekir ile Enver Paşa’nın amcası Halil Paşa arasında geçen bir konuşma yer alıyordu. Karabekir’in ağzından aktaralım:

‘’Halil Paşa’nın memleketimiz hakkındaki fikri tehlikeli bir düşünce mahsulü. Diyor ki: ‘İtilaf devletleriyle uğraşmak imkânı yoktur. Şark (doğu) vilayetlerinde beyhude uğraşacağınıza garpta (batıda) kaç vilayet vereceklerse oraya toplanıp tutunmaya bakın.’ Ben bu fikrin pek sakat olduğunu kendisine izahla ikna ettim: Şarktan çözüldükten sonra garbın neresinde tutunmak imkânı vardır... Sakın İttihatçılar bu fikrin hadimi olmasın. Anadolu’yu Endülüs’ün ikinci bir nüshası yaparsınız.’’

İşte, “tarihçi” Kansu’nun özgürlükçü, devrimlerin başlatıcısı, yeni düzenin mimarı diye sunduğu ittihatçıların Anadolu ve Kurtuluş Savaşı üzerine düşünceleri bunlardı:

-Emperyalistlerin bahşedeceği birkaç batı vilayetinde toplanıp, tutunmaya çalışmak!

Mandacılığın böylesi!

“Tarihçi” Kansu, rejim değişikliğinin de bizlere 1923 olarak anlatıldığını, halbuki rejim değişikliğinin aslında 1908’de olduğunu söylüyordu! 1908-1922 arasında mutlakiyetçi monarşi değil, meşruti monarşi yaşandığını başında da ha cumhurbaşkanı, ha padişah olmuş hiç fark etmeyeceğini işaret ediyordu! Bir önceki yazımda “tarihçi” Kansu’nun yere göğe sığdıramadığı ‘’özgürlükçü ve parlamento üstünlüğüne’’ dayalı bir dönem olarak kutsadığı 1908-1922 döneminin nasıl çürümüş, nasıl göstermelik, parlamentonun hiçbir işlevinin olmadığı, devletin ekonomisinin Düyun-u Umumiye ile Reji idaresinin elinde, Milli siyasetin de emperyalistlerin tekelinde olduğunu yazmıştım. Aykut’a göre, 1923 işte bu özgürlüklerden ve parlamento üstünlüğünden geri dönüşü simgeliyordu! Kusura bakmasın ama buna tarihçilik değil, olsa olsa mandacılık denirdi…

-Tarih bunu asla affetmez!

Yine bitmedi! Tarih dersine cumartesi günü devam edeceğiz!

SON DAKİKA HABERLERİ

Ümit Zileli Diğer Yazıları