TAHSİN DOĞAN / NEFES
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün sadece 57 yıl süren ama kitaplara, filmlere, tarihe sığmayan hayat hikayesi 1881 yılında mayıs ayının çiçekli, yeşil bir gününde Selanik’te başladı. Gümrük memuru Ali Rıza Bey ile Zübeyde Hanım çiftinin dördüncü çocukları olan Mustafa, Hatuniye Mahallesi Hoca Kasımpaşa semtindeki pembe boyalı evde doğdu.
Mustafa, 6 yaşına geldiğinde önce Fatma Molla Kadın adını taşıyan mahalle mektebine gönderildi. Ali Rıza Efendi birkaç gün sonra oğlunu Şemsi Efendi mektebine kaydettirdi. Ne yazık ki memuriyetten ayrılarak kereste ticareti yapan genç baba, oğlunun okumasına şahit olamadı. Mustafa daha ilkokul çağında babadan yetim kaldı. Ancak O, ailevi güçlüklere rağmen öğrenimine devam etti. Selanik Askeri Rüştiyesi’ne girdi (1893). Burada matematik öğretmeni Mustafa Efendi, O’na Kemal adını verdi. Mustafa Kemal 1895’te Manastır Askeri İdadisi’ne girdi. Tatillerinde Frerler mektebinde Fransızcasını ilerletti.
1903’TE MEZUN OLDU
Mart 1899’da İstanbul Harp Okulu’nun piyade sınıfında kaydoldu. Bir taraftan derslerine çalışırken, diğer taraftan özgür fikirli şiir ve yazıları okudu, sınıf dışında arkadaş gruplarıyla fikir alışverişleri yaptı. Harbiye’de ülke sorunlarıyla da ilgilenmeye başladı. Arkadaşlarıyla birlikte özgürlükçü düşünceleri yaymak için bir dergi çıkardı. 10 Ocak 1902’de piyade teğmeni olarak Harbiye’yi bitirdi ve kurmay sınıfına geçti. Harbiye’de olduğu gibi burada da bir gazete/dergi çıkarmayı sürdürdü.
1903’te üsteğmenliğe yükselen Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’te kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisini bitirdi. Ancak atama emri beklerken padişaha karşı bir suikast girişiminde bulunacakları yolundaki bir ihbar üzerine hakkında soruşturma açıldı, hapse atıldı. Aylar sonra suçsuz olduğu anlaşılarak serbest bırakıldı ve Suriye’deki 5. Ordu’ya atandı. Şam’da 30. Süvari Alayı’na verildi. Burada “Vatan ve Hürriyet” cemiyetini kurdu. Bir süre sonra dernek İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı.
Makedonya’da görev almak için uğraşan Mustafa Kemal sonunda 3. Ordu Karargâhına atandı. Şubat 1908’de de İttihat ve Terakki’ye girdi. Fakat Binbaşı Enver Bey’in etkisiyle ikinci planda bırakıldı. Bir ara Selanik-Üsküp demir yolu müfettişi olarak görev yaptı. Jön Türk hareketini desteklemesine karşın Meşrutiyet’in ilanını uzaktan izlemek durumunda kalmıştı.
EY TÜRK KADINI! OMUZLARDA GÖKLERE YÜKSELMEYE LAYIKSIN
Mustafa Kemal Atatürk, “Dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir” diyecek kadar kadının toplum ve medeniyet içindeki yerini takdir eden bir liderdi. Türk kadınına her zaman güvenmiş ve toplumda hak ettiği yere gelebilmesi için öncü reformlara imza attı. 2 Şubat 1923’te İzmir’de kadınlar kongresini topladı. 1926 yılında Türk Medeni Kanunu’nu kabul ettirerek, Türk kadınlarının hukuki statülerini kökten değiştirdi. Kadınlar erkeklerle eşit haklara sahip oldu. Tek kadınla evli olma ilkesi kabul edildi.
5 Aralık 1934, Türk kadını için tam bir devrim oldu. Yapılan anayasa değişikliği ile kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı verildi, Türk kadınının siyaseten önü tam olarak açıldı. 8 Şubat 1935’te yapılan ilk seçimlerde de 18 kadın TBMM’ye milletvekili olarak girdi.
Atatürk, kadınların giyiminde ve toplumsal yaşamda özgürlüklerini destekledi. Yine 1934’te yapılan devrimi ile kadınların çarşaf ve peçe giyme zorunlulukları kaldırıldı. Atatürk’ün kadınlara verdiği önemi ifade eden bazı sözleri şöyle:
-Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlarda göklere yükselmeye layıksın.
-Dünyada her şey kadının eseridir. Kadınlarımız eğer milletin gerçek anası olmak istiyorlarsa, erkeklerimizden çok daha aydın ve faziletli olmaya çalışmalıdırlar.
-Milletimiz güçlü bir millet olmaya azmetmiştir. Bunun gereklerinden biri de kadınlarımızın her konuda yükselmelerini sağlamaktır. Bundan dolayı kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtikleri bütün öğretim basamaklarından
geçeceklerdir.
-Bir toplum, cinslerden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi, kadınlarımıza karşı
ihmal ve kusurdur.
-Bizim toplumumuz için ilim ve fen lazım ise bunları aynı derecede hem erkek hem de kadınlarımızın iktisap etmesi lazımdır.
-Kadınlarımız için asıl mücadele alanı ve zafer kazanılması gereken alan ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip donanmaktır.
ÇOCUKLARA BAYRAM HEDİYE EDEN BÜYÜK LİDER
Ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk çocukları çok severdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü 23 Nisan’ı çocuk bayramı olarak ilan etti. Dünyada eşi benzeri olmayan bu çocuk bayramı, çocukların ulusal egemenliği geleceğe taşıyacak bireyler olduklarını sembolize eder. Atatürk çocukların ulusal egemenliği geleceğe taşıyacağına olan inancını ve güvenini “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Çocuklarımız, bugünün küçükleri yarının büyükleridir” sözüyle de vurgulamıştır.
YARIN: Trablus’a iki kez gönderildi, göz ve kolundan yaralandı