Zonguldak’ın Ereğli ilçesinde yaşayan 36 yaşındaki Sercan Morcu, çocuk yaşta babasından aldığı ilhamla başladığı antika merakını yıllar içinde mesleğe dönüştürdü.
Babasının Almanya’da yıllarca sürdürdüğü antikacılığın izinden giden Morcu, 2000 yılından bu yana topladığı objeleri, 2021 yılından itibaren ticarete dönüştürerek hem geçmişin izlerini korumaya hem de bu kültürü gelecek nesillere aktarmaya çalışıyor.
Morcu, her eşyanın bir hikâyesi olduğunu ve bu işi yalnızca kazanç değil, aynı zamanda bir paylaşım aracı olarak gördüğünü anlattı.
'BABAMDAN BULAŞAN BİR HASTALIK'
Antikacılık tutkusunun çocuk yaşta babasından kendisine geçtiğini anlatan Morcu, o günleri şu sözlerle aktardı:
- "Babam 1970-2000 yılları arasında antikacılık yaptı. Hem antikacılık hem aslında koleksiyonerlik bir nevi. Çünkü o da sevdiği için başlamış o dönemlerde.
- O dönemlerde de Almanya'da ikamet ediyordu. 30 yıl antikacılığını aslında yurt dışında yaptı. 2000 yılında biz Türkiye'ye döndük. 2000'de döndüğümüzde biz 12 yaşındaydık yani ufaktım.
- 2000 yılında o da antikacılığı bırakıp sadece toplama olayıyla devam etti. Dolayısıyla ondan bulaşan bir hastalık oldu bizde."
'KOYACAK YER KALMAYINCA TİCARETE DÖNDÜ'
Başlangıçta sadece hobi olarak başladıkları koleksiyonculuğun, zamanla yer sıkıntısı ve paylaşıma olan istek nedeniyle ticarete dönüştüğünü belirten Morcu, şunları kaydetti:
- "Ondan kalma hastalık olduğu için de biz de kendimiz için de topladığımız ürünlerle burası bizim aslında bir hobi alanımızdı.
- Hobi alanımız daha sonradan yavaş yavaş artık koyacak yer kalmadığından dolayı hem ticaretine döndü hem de yani anıları biriktirmek gibi, sahiplendirmek gibi, seven insanlarla paylaşmak gibi.
- Kapımız onun dışında da her zaman açık. Yani çayımız, kahvemiz vardı. Hiç bilmeyen insanlar da ticari yapmadığımız dönemlerde hani içeriye bir bakabilir miyiz, bir gezebilir miyiz gibi talepler oluyordu."
'SATMIYORUZ, SAHİPLENDİRİYORUZ'
Antikanın, yalnızca bir eşya değil; yaşanmışlıklar ve hatıralarla dolu bir ruh taşıdığını vurgulayan Morcu, bu bakış açısını şöyle anlattı:
- "Antikayı sevmeyen veya farklı düşünen insanlar için şöyle söylüyoruz. Biz örnek bir koltuğun biz anılarına, yaşanmışlıklarına bakıyoruz.
- Bazı insan sadece eski bir koltuk nasıl bir kıymeti olabilir gibi düşünüyor. Hepsinin öncelikle bir sanatsal çalışması var. El emeği var. Yaşanmışlıkları var yani karşılanmış onca cenazesi var kutlanmış onca doğum günleri var. Alınmış onca iyi haberleri var içerisinde.
- Daha çok biz anaların yüklü olduğu kısmıyla ilgileniyoruz. Onlara da yine aynı şekilde değer verenlere de satıyoruz demiyoruz. O yüzden sahiplendiriyoruz diyoruz.
- Her bir objenin bir insanın yaşanmışlığından daha fazla anıları oluyor yani öyle söyleyeyim, üretiminden kullanımına kadar yani."