Düşük maliyet ve sınırlı bilgisayar gücüyle geliştirdiği yapay zeka modeliyle teknoloji dünyasının gündemine gelen Çinli şirket DeepSeek, farklı ülkelerdeki düzenleyici kurumların kişisel verilerin korunması talepleriyle karşı karşıya bulunuyor.

İtalya'da Kişisel Verilerin Korunması Kurumu (GPDP), İtalyan kullanıcıların verilerini işlemesini önlemek amacıyla şirketin yapay zeka uygulamasına erişimi durdururken aralarında İrlanda, Fransa ve Güney Kore'nin olduğu ülkeler, kişisel veri politikasına dair soruşturmalar başlattı.

İtalya'nın düzenleyici kurumu, erişim engeline gerekçe olarak şirketin, kişisel verilerin işlenmesine dair bilgi talebine tatmin edici yanıt vermemesini gösterdi.

İrlanda'nın Veri Koruma Komisyonu, İrlandalı kullanıcıların verilerinin nasıl işlendiğine dair DeepSeek'ten bilgi talep ettiğini bildirdi.

Fransa Ulusal Bilişim ve Özgürlükler Kurumu (CNIL), DeepSeek'in yapay zeka sistem operasyonları ile potansiyel veri gizliliği risklerinin incelendiğini açıkladı.

Güney Kore Kişisel Bilgileri Koruma Komisyonu (PIPC), DeepSeek'in Çin'deki merkezine resmi bir soruşturma talebi göndererek, şirketin kişisel veri toplama politikası hakkında ayrıntılı bilgi talep edeceğini duyurdu.

Öte yandan Çin ile egemenlik ihtilafı içindeki Tayvan'da, DeepSeek'in geliştirdiği yapay zeka uygulamasının resmi kurumlarda kullanılması yasakladı. Dijital İşler Bakanlığı, uygulamanın Çin menşeli bir ürün olmasının sınır aşırı enformasyon güvenliği açısından risk doğurduğunu vurguladı.

DEEPSEEK NEDİR?

Çin'de High-Flyer Capital Management fonunun desteklediği DeepSeek, diğer yapay zeka şirketlerine kıyasla düşük maliyetle ve az sayıda çip kullanarak geliştirdiği açık kaynaklı yeni modeli DeepSeek-R1'i, 20 Ocak'ta piyasaya sürmüştü.

Dünya çapında kısa sürede yoğun şekilde kullanılmaya başlanan yapay zeka modeli, uygulama mağazalarında ABD merkezli ChatGPT'yi de geride bırakarak, en fazla indirilen yapay zeka uygulaması olmuştu.

Çinli şirketin düşük maliyetli bir yapay zeka modeli çıkarması, başta ABD olmak üzere Batılı şirketlerin sektördeki hakimiyetine ve bu alanda yaptığı büyük harcamalara ilişkin şüpheleri artırırken, küresel piyasalarda teknoloji hisseleri öncülüğünde satış baskısına yol açmıştı.