Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın Meclis kürsüsünde terör örgütünün lağvedildiğini açıklaması ve karşılığında umut hakkından yararlanması teklifiyle başlayan 'süreci' değerlendirdi.

2009 - 2015 arasında kopuk kopuk da olsa süren 'çözüm sürecini' hatırlatan Baş, şunları kayda geçirdi:

- "DEM Parti heyeti ile bir telefon görüşmemiz oldu randevulaşma için.

- Önümüzdeki günlerde ziyaret edecekler. Dolayısıyla o görüşmelerin ardından sanıyorum daha ayrıntılı değerlendirmeler yapma şansı bulacağız.

- Kamuoyundan izlediğimiz sürece ilişkin genel tutumumuzu paylaşmak istiyoruz.

- Türkiye’de kalıcı bir barışın tesis edilmesi, gerçekten demokratikleşme, eşitlik ve özgürlük konusunda en net tutuma sahip siyasi partilerden bir tanesi olduğumuzu düşünüyoruz.

- En zor zamanlarda hakaretlere uğrayarak, yasaklamalara, engellemelere, baskılara rağmen barışın sesi olmaktan hiç vazgeçmedik. Türk ve Kürt halklarının kardeşliği, tüm halkların barış içerisinde yaşayacağı bir ülke için her durumda mücadele etmeye devam edeceğiz.

- Ne olursa olsun, nereye evrilirse evrilsin TİP barıştan, eşitlikten, kardeşlikten ve özgürlükten yana bir tutumla siyasi mücadelesini sürdürecektir. Karşı karşıya kaldığımız yeni durumla ilgili şeffaflık vurgusunu yeniden tekrar etme ihtiyacı hissediyoruz.

'SÜREÇ AÇIK VE ŞEFFAF BİÇİMDE YÜRÜTÜLMELİ'

- Bu sürecin mümkün olduğunca açık ve şeffaf yürütülmesinin önemli olduğu kanaatindeyiz. Memleketin barış umutlarının, Cumhur İttifakı’nın hatta Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel hesaplarına heba edilmesine müsaade edilemez.

- Bu ülkede gerçek bir sorun vardır, gerçek bir barış ihtiyacı vardır. İktidarın bunu kendi siyasi amaçları için değerlendirmesine, böyle dar, güncel siyasi hesaplara alet etmesine izin vermemek gerekir.

- Bu ülkede barış mücadelesinin bir tarihi var, deneyimlerimiz var.

Bunu uyarı olarak ifade etmek isterim, önceki süreçte sadece Tayyip Erdoğan’ın keyfi öyle istediği için başlattığı ve buzdolabına kaldırdığı bir sürecin sonraki hamlesinde o görüşmenin karşı masasında oturan Sırrı Süreyya Önder’in, Selahattin Demirtaş’ın cezaevlerinde tutulduğunu, Selahattin Demirtaş’ın hala cezaevinde tutulduğunu unutmamış durumdayız.

- Dolayısıyla sürecin şeffaflığı, TBMM zemininde sürdürülmesi, yasal düzenlemelrin mutlaka yapılması ve en önemlisi toplumsal bir barışın inşası için tüm toplumsal kesimlerin bu sürecin etkin unsuru haline getirilmesini önemli buluyoruz.

- Bizim değişmez ilkemiz var, biz iktidar samimi mi değil mi böyle bir tartışmamız yok. Biz bu iktidarı tanıyoruz. Ama Türkiye'de barışın Türk ve Kürt emekçilerinin mücadele birliği ile sağlanacağına ilişkin bir görüşümüz var.

- Ama kayyumlara işaret etmek gerekir, hala barış istediği için üniversitelerden memuriyetten çıkartılmış, kanun hükmünde kararnameyle işten atılmış arkadaşlarımıza değinmem gerekir.

- Örneğin ülkede bunlar tartışılırken Ülkü Ocakları ile anlaşma yapılıyor. Ülkü Ocakları’nın okullara girip çocuklarımızı, bu ülkenin geleceğini şekillendirme meşruiyeti kabul edilebilir bir şey değil.

- Ülkü Ocakları Genel Başkanı sokakta öldürülmüş bu memlekette. Henüz ne olduğunu bilmediğimiz bir örgütlenmeden bahsediyoruz. Derhal bu protokolün iptal edilmesi gerek."