TAHSİN DOĞAN / NEFES

Türk halkını yüzyıllar süren geri kalmışlıktan, cehalet ve yoksulluktan kurtararak çağdaş uygarlık düzeyine taşıyacak olan devrimlerin mimarı Mustafa Kemal Atatürk, Anadolu’yu karış karış gezerek yapılacak değişikliklerin sağlayacağı yararları bizzat anlatmıştı. Atatürk, tüm devlet görevlilerinden de bu yönde çaba göstermelerini istemiş, onları teşvik etmişti. Fakat ne yazık ki hem Mustafa Kemal’in döneminde hem de sonrasında devlet görevinde bulunanlar bu konuda yeterli dirayeti ve emeği göstermemiştir.

Mustafa Kemal’in 1924’teki Erzurum ziyaretinde buna örnek bir diyalog yaşandı.

1924’ün sonbahar aylarında Erzurum ve Pasinler’de deprem olmuş, birçok köy yıkılmıştı. Atatürk, yıkılan köyleri bizzat görmek için Pasinler’e gelmişti. Zarar gören o civardaki köylerin halkı Pasinler’e toplanmıştı. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal de zarar gören halkla görüşmek için okulun önündeki meydanda emrindekilerle birlikte oturmuştu.

O zaman Pasinler’in ihtiyar bir kaymakamı, genç bir yazı işleri katibi vardı. Ata, önce kaymakamla yapılacak işler üzerinde görüştü, sonra etrafını çeviren halkın içinden ihtiyar bir köylüyü çağırdı:

“Depremden çok zarar gördün mü baba?” diye sordu.

Bu ani ve beklenmedik soru karşısında ihtiyar şaşırdı, kollarını göğsüne bağladı, boynunu büktü; bir şeyler söylemek istedi. Ata, ihtiyarın şüphesini görünce, tekrar sordu:

“Hükümet sana kaç lira verse zararını karşılayabilirsin?”

İhtiyar, yöre şivesiyle: “Valle padişeh bilir!” dedi.

Atatürk gülümsedi. İhtiyarın ne demek istediğini tamamen anlamıştı. Yumuşak bir sesle:

“Baba, padişah yok! Onları siz kaldırmadınız mı? Söyle bakalım, zararın ne?”

İhtiyar tekrar etti:

“Padişah bilir.”

Bu cevap karşısında Mustafa Kemal’in yüzünün hatları aniden değişti. Kaşlarını çattı ve kaymakama döndü:

“Siz daha inkılabı yaymamışsınız” dedi.

Bir anda dona kalan kaymakamın imdadına yetişmek ister gibi genç yazı işleri katibi öne atıldı. Ve görevini başarmış insanlara özgü bir ağırbaşlılıkla:

“Köylere genelge yolladık Paşam” dedi.

Atatürk’ün fırtınalı yüzü daha çok karıştı:

“Oğlum” dedi. “Genelgeyle devrim olamaz!..”

Genelgeyle devrim olamaz - Resim : 1

Ayaklarım memleket sularında ıslansın

Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, “Sonbahar Gezileri” kapsamında Doğu Karadeniz illerini ziyaret etti. 17 Eylül 1924’te beraberinde eşi Latife Hanım, Yozgat Milletvekili Salih Bozok, İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver, Gaziantep Milletvekili Ali Kılıç ve Rize Milletvekili Rauf Benli ile Rize’ye geldi. Paşa ve beraberindekileri Hamidiye zırhlısından alıp karaya ulaştırmaya çalışan motor denizdeki dalgalar nedeniyle başarılı olamayınca 20 yaşındaki Hakkı Şentürk, dayanamaz ve öne atılır. Denize koşup Ulu Önder’i sırtına alarak karaya çıkarmak ister. Mustafa Kemal bu isteği “Bırakın ayaklarım memleketimin sularında ıslansın” diyerek geri çevirir.

Genelgeyle devrim olamaz - Resim : 2

Cumhuriyette angarya yoktur!

Rize ziyaretinde Atatürk, kentin yollarını beğendi ve Vali Mehmet Hurşit Bey’e “Yollarınızı nasıl bu hale getirebildiniz? diye sordu. Vali, jandarmaların onarımda çalıştırıldığını söyledi. Kaşları çatılan Atatürk oldukça sert bir dille: “Vali Bey ‘Corvee’ nedir bilir misin? ‘Angarya’ demektir ve biliniz ki kanunsuz hiçbir vatandaşı işten alıkoyamaz, onu çalışmaya zorlayamazsınız. Cumhuriyette angarya diye bir şey yoktur” dedi.

Atatürk’ün köpek sevgisi

Atatürk’ün yaşamında en önemli hayvan hiç şüphesiz ‘‘Foks’’ adındaki köpeğidir. Mustafa Kemal’in 1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde savaşırken ‘‘Alp’’ adında bir köpeğinin olduğu, O’nun yatak odasının kapısında beklediği ve Atatürk’ün izni olmadan hiç kimseyi içeri bırakmadığı anlatılır. Kurtuluş Savaşı sırasında ele geçirilen Yunan komutanlarından birisinin köpeği olan ‘‘Alber’’ adında bir köpeği daha vardır. Ancak Gazi’nin yaşamında en önemli hayvan ‘‘Foks’’ adındaki köpeğidir. Atatürk Foks’u Yalova’da fotoğrafçılık yapan Hasan Efendi’den 50 liraya satın almıştı. Bir sabah gezisinde seyyar fotoğrafçının sehpasının ayakları arasında yatan köpeği görünce sordu: “Bu köpek senin mi? Çok güzel bir şey…”

Atatürk’ün ilgisi üzerine fotoğrafçı “Çok beğendiyseniz size hediye edeyim Paşam” dedi.

Köpek o zaman yavruydu. Sokak köpeğiydi ama tüyleri çok güzeldi. Atatürk bir daha hayvana dikkatli baktıktan sonra yanındakilere “Bu adamı memnun ediniz” dedi. Böylece fotoğrafçının köpeği Foks, Atatürk’ün köpeği oldu. Ancak sonraki yıllarda Atatürk’ü ısırdığı için uyutulmuştu. Sonra tahnit edilerek korundu.

Genelgeyle devrim olamaz - Resim : 3

Bay ve bayan ünvanları

Atatürk, “Bey, efendi, hanım, hanımefendi, paşa hazretleri” gibi ünvanları kaldırmak için bir yasa taslağını Meclis’e vermişti.

Bu sıralarda “Bayönder” adlı piyesin düzeltilmesini yaparken yanındakilere: “Bay ne demektir? Biliyor musunuz?” dedi. Sonra kendisi yanıtladı: “Kişi, saygıya layık insan demektir. Bundan sonra erkeklere ‘Bay’ kadınlara ‘Bayan’ diyeceğiz.” Mustafa Kemal’e “Peki ‘bayan’ hem ‘madam’ hem de ‘matmazel’ karşılığı mı olacak?” diye soruldu. Atatürk “Bir kadını evlenmeden önce ve sonra iki insan saymak Ortaçağ zihniyetidir” dedi. Sonra eline kalemi aldı. ‘Bayönder’ piyesinin birinci sayfasına şu cümleyi yazdı: “Genel olarak erkek için ‘bay’, kadın için ‘bayan’ kelimeleri kullanılacak. ‘Bey, efendi, hanım’ kalkacak.”

Ertesi gün 26 Kasım 1934’te Meclis’te kabul edilen ‘Lakap ve Ünvanların Kaldırılması Hakkındaki Kanun’ ile tüm ünvanlar kaldırıldı. Ancak ‘bay’ ve ‘bayan’ ünvanlarının kullanılması için kanun çıkarılmadı. Atatürk “Bunu kanunla emretmeye gerek yok. Bu benim teklifim olarak kalsın. Kararı zaman ve millet verir” dedi.

YARIN: Ankara’yı başkent yapmasındaki gizem