Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, dün katıldığı partisinin Denizli İl Kongresi'nde Suriye'deki gelişmeleri değerlendirirken CHP'yi eleştirmeye başladı ve "Eski genel başkanlarının Esed sevgisinin ardında farklı nedenler vardı ama yeni başkanlarının niçin bu kadar rahatsız olduğunu merak ediyoruz" ifadelerini kullandı. Bu ifadelerin mezhep siyaseti olduğunu belirterek kınayan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Cumhuriyet Halk Partisi'nin Türkiye'de kardeşliğin ve birlikteliğin güvencesi olduğunu vurguladı.

"GÖRMEYENİN GÖZÜNE SOKMAK İÇİN YAPIYORLAR"

10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü dolayısıyla Manisa'da gazetecilerle bir araya gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel, basın mensuplarının ve yerel basının önemine ve gazetecilerin sorunlarına değindi. Özel, yazılı basının kaynak sorunu hakkında şunları söyledi:

* "Bu resmi ilan gelirleri yeterli değil ve maalesef özellikle ulusaldaki muhalif basın bunun üzerinden terbiye edilmeye çalışılıyor. Sürekli cezalar verilerek. İnternet sitelerine verilen resmi ilanlarla ilgili kriterler çıtayı çok yukarı koyduğu için çok az sayıda site bunlardan yararlanabiliyor. Basın İlan Kurumu'nun siyasi bir tavır içinde yandaşları ödüllendirdiği muhalifleri cezalandırdığı bir süreç var. Bir husumetin olduğundan değil ama Türkgün Gazetesi normalde tiraja göre verilmesi lazım. Türkgün Gazetesi'ni hani rafta gören kim varsa biri gelsin. Belki en büyük yerde bir tane Türk Gün gazetesi var. En çok ilan desteğini alan gazete Türkgün Gazetesi.

* Özellikle bir de Basın İlan Kurumu'nun dışında kamu bankalarının büyük şirketlerin, kamunun hissesi olduğu şirketlerin hatta kamunun etki ettiği özel şirketlerin yandaşlara reklamları yığdığı işte Türkgün Gazetesi'nin en çok reklam aldığı orada bir jest var Sayın Bahçeli'ye. Hepimiz görüyoruz. Görmeyenin gözüne sokmak için yapıyorlar onu. Biri Devlet Bey'e söylesin diye. Altında da iktidara müzahirlik durumuna iktidara yakınlık durumuna göre azalıyor. Bir yerden sonra sıfırlanıyor. Mesela ulusal basın da orada sıfır. Evrensel, Birgün, Sözcü, Korkusuz, Nefes daha yeni çıktı belki yok. Cumhuriyet, ne kadar muhalif gazete varsa sıfır lirayla bir çıtanın üstünde üstünde iktidara ne kadar yakınsan o kadar yüksek ilan bir de Türkgün Gazetesi'ne beşi bir yerde takmışlar. Sayın Bahçeli'nin yüksek performansından dolayı iktidara verdiği destek noktasında. Tabii bunların hepsi basın özgürlüğünü tartışmalı hale getiren, basını sopayla havuçla terbiye etmeye çalışan çağdaş demokrasilerde olmaması gereken bir mevzu."

Özel'den Erdoğan'ın sözlerine tepki: Tayyip Bey'e yakışır ama Türkiye'ye yakışmaz - Resim : 1

"BİZİM OLSUN DİYE DEĞİL, BUNDAN SONRA ÖZGÜR OLSUN DİYE ÇALIŞIYORUZ"

Cumhuriyet Halk Partisi'nin sorunu çözümüne yönelik kanun çalışması yaptığını belirten Özel, basın sektörünün sorunlarına ilişkin önerilerini sıraladı ve şunları söyledi:

* "İktidar olduğumuzda basını nasıl ele geçiririz diye çalışmıyoruz. Biz iktidar olduğumuzda bir daha kimsenin ele geçiremeyeceği bir yazılı ve görsel basın için nasıl bir kanun olmalı ona çalışıyoruz. Bunu hukuk adalet sisteminde de öyle yapıyoruz. Çünkü eğer bu kadar basın ele geçirilmemiş olsaydı ülke bu hallere gelmeyecekti. O yüzden bizim olsun diye değil, bundan sonra özgür olsun diye çalışıyoruz. Bize yakın olsun diye değil, bundan sonra sadece meslek ilkelerine yakın, korkusuz, özgü olsun ve kendi çizgisinde yayınını yapabilsin diye çalışıyoruz. Bununla ilgili dünyaya bakıyoruz. Türkiye'nin geçmişine bakıyoruz. Doğruyu yanlış ayırmaya çalışıyoruz. Ama birinci önerimiz sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılıp tüm basın emekçilerinin sendika güvencesine kavuşmuş olması. Tabii kendi talepleri varsa ama mutlaka olacaktır.

* Sendikalaşmayı zorunlu hale getirecek halimiz yok. İşin mantığına aykırı ama sendikalaşmanın önündeki tüm engellerin kaldırılması hiçbir kotarın bu kadar az istihdamın, esnek istihdamın olduğu, hatta üzülerek söylüyorum. Bugün o konuda çok şikayet almadım ama Türkiye'de en çok aldığımız şikayet. Gazeteci çalıştırıyor ama sigortasını başka bir kottan yaptırıyorlar. Bu tip şeylerin olduğu bir ülkede sendikalaşma meselesinde bütün engelleri kaldırmak lazım. Online ortamda kendi kararıyla bir tıklamayla sendikanın üyesi olup o onun için hiçbir limit, hiçbir sınırlama. Çünkü basında sendika bir, çalışanı patrondan koruduğu gibi patronu da siyasetçiden koruyor. Bu adam niye bunu yazmış dediğinde, ne bileyim abi, adamın sendikası var, karıştırıyorlar mı işlerini? Sendikal güvence altında adamlar dediği için Avrupa'da hiçbir siyasetçi, hiçbir patronu arayamıyor işte. O yüzden sendika hem gazeteciyi patronundan hem patronu siyasetçiden koruyacak.

* İkincisi gazete sahibi olmaması. Hiç kimsenin birden fazla bunun istisnaları oluyormuş. Onu çalışıyorlar mesela. Ekonomi gazetesi, spor gazetesi, haber gazetesi diye ayrılan segmentlerde aynı isimle olmak kaydıyla olabilir diye söylüyorlar. Gazetecilik yapanların gazete açlıktan beş yıl önce, bıraktıktan 10 yıl sonraya kadar kamu ihalelerine girmemeleri, devletle iş yapmamaları, gazete sahiplerinin ve medya sahiplerinin birinci, ikinci derece yakınlarının da bu işlerle eş zamanlı uğraşmıyor olmalarının güvence altına alınması lazım.

Özel'den Erdoğan'ın sözlerine tepki: Tayyip Bey'e yakışır ama Türkiye'ye yakışmaz - Resim : 2

"GAZETECİLER ODASI KURULMALI"

* Bir diğer güçlü önerimiz ise basın meslek örgüt oluşturulması. Yani kanunla odaların kurulması. Manisa Gazeteciler Odası. Manisa'da eczacıysanız bir kere eczacı olup olmadığınıza Manisa Eczacı Odası karar veriyor. İstediği evraklar belli. Diplomanızı istiyor. Göz raporunuzu istiyor. Şunu istiyor. Bunu istiyor ve diyor ki bu odaya kaydolabilir. Kaydediyor ve diyor ki bu eczacıdır kart basıyor. Ankara'dan kartı geliyor. Bir kere sarı basın kartının basın kartına evrensel renginin dışında turkuaz renginin verilmesi ayrı bir fecaat. Kartın adının turkuaz olması ve bunun sarayın renginin olması ayrı bir zeka. Bunları iletişim başkanlığını dağıtıyor olması apayrı bir fecaat. Sen kimin gazeteci olduğuna ilişkin kararı niye bir partinin genel başkanının atadığı bir memur versin? Fahrettin Altun, şahsına bir şey demiyorum ama o bir partinin genel başkanının kararnameyle atadığı bir memur. O karar veriyor kim gazeteci, kim değil diye. Oysa ki kimin gazeteci olup olmadığına, gerçek gazetecilerin karar vermesi gerekiyor. Kartları onun vermesi gerekiyor.

* Şu anda karmaşık bir yapı var. Her yerde gazetecilerin üyesi olduğu dernekler, federasyonlar, konfederasyonlar var ve bir güç birliği olmuyor. Hatta bu ayrılıktan otorite istifade ediyor. İnsanlar istediği derneğe üye olabilirler. Dernekleri kapatacak halimiz yok. Onların iş ve iştigal alanları, kendi tüzükleriyle olur. Ama nasıl Türk Tabipleri Birliği Kanunu, Türk Eczacıları Birliği Kanunu Türkiye Mimar Mühendis Odaları kanunu varsa Türkiye Gazeteciler Birliği Kanunu olacak, kanunda da açıkça yazacak. Yüz üyesi olan, elli üyesi olan, her ilde bir gazeteci odası kurulur. Seçimleri iki yılda bildir, hakim gözetiminde yapılır. Gazetecilik yapmak isteyen herkesin bu odaya üyeliği zorunludur. Bu olduğunda işte bütün gazetecilerin güçlü kanunla kurulmuş bir yapı altında haklarını savunacak bir yapı çıkar."

"TAYYİP BEY'İN SÖYLEDİKLERİNİN BİR KIYMETİ YOK"

Ekonomi gündemine yönelik de değerlendirme yapan Özel, "Tayyip Bey'in sürekli benimle uğraştığı ve Türkiye'nin de gündemine getirdiğimiz ve devamında da daha çok gündemde olacak bir mevzu var. O da altın hesabı" diyerek, Erdoğan'ın emekliye maliyetini hesapladığını belirtti. Özel, şunları kaydetti:

* "Hesabı daha doğrusu siyaseti yirmi yıldır burada yapıyorum sizin gözünüzün önünde. Eskiden uzun ve karmaşık cümleler kuruyordum. Hiç bir fayda görmüyordum. zaten yüzde altı oy alıyorduk. Cümleler kısaldıkça oy artıyor. Karşılığını buluyor. Ne kadar anlaşılır konuşursanız o kadar çok oy alıyorsunuz. yüzde 60 oy aldığımız gibi. Basit anlaşılır ve yalın. Altın hesabı da böyle bir anlayışın ürünü olarak ben Türkiye'nin dört bir yanında bir noktada, Ardahan'da da Anamur'da da Mersin'de, Antalya'da da Konya'nın Ereğlisi'nde, Erzurum'da da Babaeski'de de kuyumcu gördün mü giriyorum. Hesap makinesini alıyorum. 22 yıl önceki asgari ücreti önüme alıyorum. O gün altın ne kadarmış diye soruyorum. Kimi bilgisayardan bakıyor kimi telefondan ya da televizyondan bakıp söylüyor. Hesaplıyoruz.

* Hesap şöyle çıkıyor: Emekliye 8 çeyrek altın veriyormuş. Bundan önceki hükümet. AKP'nin beğenmediği hükümet. Bu hükümetin verdiği 12.5 lira 2.5 çeyrek altın. Her emeklinin ayda 5.5 çeyrek altın kaybı var. Bu iktidarda. Zaten bir buçuk asgari ücret alıyorlardı. Yani bugün için otuz üç bin lira olması lazımken on iki bin beş yüz lira alıyor. Onu da Şimdi on dört bin beş yüz yapacakmış. O da iki nokta sekiz çeyrek altın. Sekiz çeyrek altın, iki nokta sekiz çeyrek altın. Aralık var. Tayyip Bey'i iktidarda tutmanın emekliye maliyeti. Ya da asgari ücretli yedi çeyrek altın alırmış Tayyip Bey geldiğinde. Şimdi baktığınızda yirmi iki bin liralı ile 4.2 çeyrek altın alacak. Son verdiği maaş ile on yedi bin lirayla 3.5 çeyrek altın alınabiliyordu. Bu 7 çeyrek altından 3.5'a düşmüş. Asgari ücretli altın hesabında inanılmaz kayıpta.

* Geçen sene Ocak ayına göre bile asgari ücretliden yarım çeyrek altın daha çalmış durumdalar. Yani on yedi bin lira asgari ücret, on bin liranın altına gerilemişti alım gücü açısından. Beş bin verince iki bin lira zaten cepten çektiler. Yarım çeyrek altın iki bin beş yüz lira. Yani geçen Ocak ayına göre bugün emeklinin cebinden bir çeyrek altın daha çalınmış oldu. Bu hesabı yapınca bana kızıyorlar. Ey Özgür Özel elinde hesap makinesi, sarraf sarraf geziyorsun. Hadi çık. CHP'li belediyelerin borcunu altın üzerinden hesapla. Şimdi konuyu CHP'li belediyelerin borcuna getiriyor. Ben de o hesabı yaptım. Dün de kendisine sundum. Yani hesabı yaptım. Ve ilan ettik.

* Hesap şu: Sonra bana teşekkür etmiş. Onu da söyleyeceğim. Diyor ki Özgür Özel'e teşekkür ediyorum diyor. Dün bir hesap yapmış diyor. Hesabı kuvvetli diyor. 15 ton belediyelerin altın borcu var diyor. Bir kere 15 değil, 30 ton var. Onu güzelce anlatayım. Belediyelerin SGK'ya toplam altın borcu 15 ton değil 30 ton Tayyip Bey onu belirteyim tekrar. Bu 30 tonun, 10 tonu sizin belediyelere ait. 20 tonu sizin dışınızdaki partililerin belediyelerine ait. Bu 20 tonun yaklaşık 10 tonu AKP'li belediyelerden devir aldığımız borçlar. Bütün muhalefet belediyeleri olarak kendi borcumuz 10 ton altın. CHP, Yeniden Refah, İyi Parti, Dem Parti bütün hepsinin toplamı 10 ton altın. Senin ve belediyelerinin yaptığı borç 20 ton. Bunun 10 tonu hâlâ sizin belediyenin üstünde on tonu sizden kalan bizim belediyelerin üstünde.

* Peki bu SGK'nın toplam borcu ne kadar? SGK'nın toplam borcu 270 ton altın. 30 ton belediyeler toplam bir kamyon. Geri kalan 8 kamyon 240 ton diğer alacaklar. Diğer alacaklar kanuna göre 6 ayda bir açıklanması lazım. Tayyip Bey açıklamıyor. Neden? En tepede en yakın şirketler var. Bizden bu paraları İzmir Büyükşehir Belediyesinin hesaplarına el koyarak faizi ile kesiyor. Şirketlere ise SGK affı çıkarmaya hazırlanıyor. Faizleri silecek. Anaparayı bilmem kaç takside bölecek. Ben Tayyip Bey'e söylüyorum. 270 alacağı var SGK'nın. 30 tonu belediyelerin. 240 tonu şirketlerin. Sen bu şirketlerin faizlerini affetmeden önce açıkla. Hangi şirketler bunlar. Bu açıklamayı yapmadan Tayyip Bey'in söylediklerinin bir kıymeti yok."

"BU DİLİN ÇOK TEHLİKELİ BİR DİL OLDUĞUNU TAYYİP BEY'E SÖYLEMEK LAZIM"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye üzerinden CHP'yi eleştirirken kullandığı dile dikkat çeken Özel, 'mezhep siyasetini' kınadı ve şunları söyledi:

* "Sayın Erdoğan dün efendim Esed rejimi yıkıldı diyor. Yine Esed'e döndük. Esad'dı el ele Bodrum'da tatil yapıyorlardı. Düşman oldu Esed oldu. Son bir yıl biz Suriyeli sığınmacıların gitmesi için Esat'la görüşülmesini söylediğimizde 'ben görüşeceğim Esad'la' dedi. Esad'a döndürmüştü. Sayın Esad falan diyordu. Eski dosttan düşman olmaz diyordu. Şimdi Esat yıkıldı. Diyor ki ardından CHP yas tutuyor. Külliyen yalan. Ne yas tutacağız. Bir otoriter lider azaldı mı dünyadan? Neredeyse tef çalacağım.

* İnşallah Türkiye'de de o günler gelecek. Ama yas falan tutmuyoruz da cümlenin devamı kötü. Hadi diyor eski genel başkanlarının bu konudaki diyor bir gerekçesi vardı. Malum sebepten diyor. Özgür Bey niye böyle yapıyor diyor. Şimdi burada yapılan iş çok tehlikeli bir iş. Kemal Bey'in inancı üzerinden Esed'in inancı üzerinden işte Esad Nusayridir, Arap Alevisi'dir. Kemal Bey Alevidir. O söyleyip de söylemediği bu. Burayı kaşıyıp 'Özgür Bey sen Sünnisin bu Arap Alevilerinin tarafında niye duruyorsun?' diyor.

* Birincisi hiçbir acıya hiçbir milli meseleye, hiçbir dış politik meseleye mezhep siyaseti üzerinden bakmadım, bakmam, bakanı da doğru bulmam, bu ülkeye en büyük kötülüğü yapar. Siyasetçileri, mezheplerine göre, inançlarına göre kategori etmek yerine kalplerine göre kategorize etmek lazım o inanç içinde olan bir şey ya, kötü kalpliler ve iyi kalpliler. Böyle tasnifler yapanlar kötü kalpliler. Tayyip Bey o tarafta, kötü kalplilerin tarafında. Çünkü Alevi, Sünni, Kürt'tür, kardeştir derken iyi. Ama Esed'i malum ben destekliyordu deyip burada mezhepçilik yapıyor. Bunu burada ifşa etmek ve bunu burada kınamak bu dilin çok tehlikeli bir dil olduğunu Tayyip Bey'e söylemek lazım.

"TEKRAR EDERSE ÇOK DAHA SERT CEVAP VERECEĞİM"

* Bizim Suriye'ye bakış açımız şu. Orada Alevilerinin yaşadığı büyük bir tehdit var. Çünkü daha 6-7 yıl öncesine kadar oradan gelen görüntüleri televizyonlar buzlayıp veriyordu. Şimdi o kişiler Suriye'de yönetiminin alan açabileceği alanda pozisyonda olabilir diye endişeler var. Bu konuda ciddi olmak, oradaki kaygıları anlamak lazım. Biz Suriye meselesinde Arapların da, Türkmenlerin de, Kürtlerin de, Dürzilerin de temsil dildiği büyük ve bütünleşik bir Suriye'yi Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunuyoruz. En kısa zamanda da demokrasi seçimlerinin yapılmasını savunuyoruz.

* Bunun dışında benim bu meseleyi mezhep üzerinden okumaya çalışan ve Türkiye'ye böyle bir mesaj veren Erdoğan'ın dilini kınadığımı bilsin yeter. Çünkü bu toplumu, toplumları ortadan bölen siyaset bu ülkeye çok şey kaybettirdi. Aksine biz Alevi'nin de, Sünni'nin de, Kürt'ün de, Laz'ında, Çerkez'inde yoksuluyla, işsizliğiyle, onların aldığı emekli maaşıyla, sosyal güvenceleriyle, adalete eşit erişim haklarınla meşgulüz. Onun sebebi belliydi deyip Kemal Bey'in mezhebine gönderme yapmak. Tayyip Bey'e yakışır ama Türkiye'ye yakışmaz. Manisa'ya da yakışmaz.

* Alevi ve Sünni milletvekillerimiz var. Bu salonda da yan yana oturuyor. Mecliste de yan yana oturuyor. Türkiye içinde hep birlikte yan yana duruyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi bu kardeşliği ve birlikteliğin güvencesi olan partidir. Tayyip Erdoğan bu birlikteliği bombalamaya, bu birlikteliği ortadan kaldırmaya yönelik tehlikeli bir işe girişmiştir. Kendisini kınıyorum ve tekrar etmemeye davet ediyorum. Sukutunu özründen sayacağız. Bunu tekrar etmesin. Tekrar etmezse sukutunu özür kabul edip unutacağız yaptığını. Tekrar ederse çok daha sert cevap vereceğim. Bunu da açık bir şekilde ifade etmek isterim."

"ÇÖZÜM YOLU MECLİS ÇATISI OLMALI"

Özgür Özel, Donald Trump'ın "Kürtler ve Türkler birbirinden nefret ediyor" sözlerini "Çok uzaklardan bakıp, ezbere söylenmiş bir laf" diye niteledi. Özel, "Türkiye'nin Kürt meselesi vardır ve demokratik yollarla çözülmelidir. Çözüm yolu meclis çatısı olmalıdır. Bunun şeffaf ve samimi davranılmalıdır. Toplumsal mutabakat aranmalıdır" ifadesini kullandı. Özel şöyle konuştu:

* "Bu çok uzaklardan bakıp çok ezbere söylenmiş bir laf. Kürtler ve Türkler niye birbirinden nefret etsin? Biz birbirini seven, birlikte yaşama kültürü olan insanlarız. Ama "Erdoğan'a söyledim, Kürtlerin peşini bıraktı" dediği; Türkiye Cumhuriyeti'nin, Erdoğan'ın bir gece ansızın gelebiliriz, falan deyip de yapacağı bazı operasyonlara Trump talimatıyla durdurulduysa bunun cevabı bu soruyu Tayyip Bey'e sorup net cevap almak lazım.

* Kürt meselesinde benim yaklaşımım şu; Türkiye'de bir Kürt meselesi vardır. Demokratik yollardan çözülmelidir. Çözüm yolu meclis çatısı olmalıdır. Bunun şeffaf ve samimi davranılmalıdır. Toplumsal mutabakat aranmalıdır. Toplumsal mutabakatın en önemli noktalarından bir tanesi de şehit aileleri ve gazilerdir. Ben şu ana kadar 88 şehit ailesi ve gazi derneğine arkadaşları yollatıp, CHP'nin pozisyonunu anlattım.

* Çatı örgütleri olan bir vakıf ve iki dernekle de görüştüm. Onlar da açıklama yaptılar. Özgür Özel'in tutumunu benimsiyor ve destekliyoruz diye. Bizim tutumumuz yaklaşımımız budur. Bundan sonraki süreçte Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bir sorunun barışçıl yollardan çözümüne, şehit gelmemesi, annelerin gözünün yaşının dinmesi, akan kanın durması terör ve terörle mücadeleye harcanan paranın milletimizin hayrına olacak diğer işlere harcanabilmesiyle ilgili bizim yaklaşımımız bu şekilde.

* Ama bunu birileri birtakım pazarlıklara dökmeye işte Sayın Erdoğan'ın siyasi geleceğiyle bir kişinin özgürlüğünü takas etmeye çalışan gizli anlaşmalar varsa biz orada değiliz. Biz kimsenin planının parçası olmayız. Biz Türkiye'nin çıkarlarının, Türkiye'nin gelecek planının parçası oluruz, ona katkı sağlarız milletimize açıkça paylaştığımız ve milletimizden takdir veren çizgimizdir. O çizgide devam edeceğiz."

"TOPLUMUN TÜM KESİMLERİ SÜRECE DAHİL EDİLMELİ"

Özel, DEM Parti heyeti ile görüşmesine ilişkin ise şu değerlendirmeyi yaptı:

* "DEM Parti heyetini ağırladık kendilerinin ziyaretinden de memnuniyet duyduğumuz ifade ettik. Onları dinledik. Kendi görüşlerinizle söyledik. Sayın Sırrı Süreyya Önder de zaten şöyle ifade etti: Sayın Genel Başkan'ın hem katkılarını hem önerilerini hem eleştirilerini aldık. Eleştirileri de önerileri kadar değerliydi dedi. Ben bu süreci en şeffaf hem de bolca üzerinde konuşularak ve doğruları yapmak üzere üzerinde titizlenerek devam edilmesi gerektiğini söylüyorum. Zaten kapının önünde yaptığımız açıklamada da hem şehit ailelerinin hassasiyetine ilişkin toplumsal mutabakatı hem de anayasa değişikliği meselesindeki endişeleri bertaraf edecek, bir anayasa değişikliğine mesafeli olduğumuz yaklaşımını orada da tekrar etmiştim. Burada da söylemekte bir mahsur yok.

* Açıkçası DEM Parti Heyeti de şehit aileleri ve gazilerin de bu sürecin içinde bulunmasına, onların da davet edilmesine bir karşı çıkışları olmadı. Hatta bu tip hassasiyetlerin gözetilmemesinin geçen sefer büyük zararlar verdiği konusunu hepimiz hatırladık. O yüzden kim ne katkı yapabiliyorsa yapması lazım. Aksi takdirde mesele kapalı kapılar ardında ve gizli pazarlıklarla yürüyen bir meseleye dönüşür. Onun içinde kim varsa bunun altında kalır. Ben de böyle bir şeyin içinde olup partim bunun altında bırakmak istemem. O yüzden sürecin Meclis eliyle şeffaflıkla, samimiyetle ve toplumun tüm kesimlerinin de sürece dahil edildiği formüllerle ilerlemesi gerektiğini DEM Partililere ifade ettim."

"BARIŞ DİLİNE İLK ADIM BUYSA BU İYİDİR"

MHP'nin sosyal medya platformu X hesabından “Barışla herkes kazanır” mesajının sorulmasına ilişkin ise Özel, "Devlet Bey barış demeye başladı. Ama barış dilini kullanmadan yapıyor bunu. Çok sert bir üslubu var. Ve kendisi Abdullah Öcalan'ı Meclis'e davet ediyor. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'ne, başka partilere karşı çok sert bir üslup kullanıyor. Devlet Bey eğer böyle bir kavga dilinden bir hakaret dilinden bir barış diline geçecekse ve bunun ilk adımı bu tweetse bu iyi bir şey. Ama Devlet Bey süreci böyle yöneteceğini sanıyorsa yani samimiyetten uzak kendi bildiklerini okuyan sürekli ortaya bir şeyler atan ama örneğin Meclis'te bir komisyon kurmayan, pazarlığı adada yapan, meclise dayatan ve burada da tweet atan bir çizgide olacaksa bu doğru bir çizgi değil. Devlet Bey'in barış diline başlamak için ilk adım ise iyi. Bütün adımları böyle olacaksa bu kötü. O yüzden devamını görmek lazım. Barış diline ilk adım buysa bu iyidir. Bu konuda söyleyecek son söz bu ise bu kötüdür" dedi.

"31 MART AKŞAMI MİLLETİMİZ BENİ TAYYİP ERDOĞAN'LA TANIŞTIRDI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Özgür Özel'den umutluyduk" sözünün hatırlatılması üzerine Özel, Erdoğan'ın çok yakında her yerde kırmızı kar göreceğini söyledi. Özel şöyle konuştu:

* "Sayın Erdoğan'ın geçmişte benden hiç ümidi yoktu. Ama 31 Mart günü onunla beni tanıştıran milletimize çok şükranlarımı sunuyorum. Çünkü grup başkan vekiliyken de benimle ilgili sert ifadeleri vardı. Genel başkan olduğumda da bir tebrik telefonu açmamıştı. Ben yılbaşında dahi ikinci partiyim tabii. Kendisinden daha az oy almış bütün partileri aramıştım. Onun partisinde grup başkanını aramıştım ama 31 Mart akşamı milletimiz beni Tayyip Erdoğan'la tanıştırdı. Tayyip Erdoğan'a dedi ki bak o yok saydığın, lakap taktığın adını düzgünce söylemediğin kişi Türkiye'nin birinci partisinin genel başkanıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini 47 yıl sonra birinci parti yaptı. 22 yıl sonra da seni yendi. Özgür Özel buyurun tanışın dedi. Tayyip Bey benle o gün tanıştı. O yüzden Özgür Özel ümidimiz çoktu falan gibi üstten sözlerin hiçbir karşılığı yok. Ondan sonra sanki ben genel başkan olmadan ya da seçim kazanmadan önce bunları... 31 Mart'ta millet birimizin sırtını yere vururken birimizin de elini havaya kaldırdı. Tayyip Bey de gösterdi. Yattığı yerde. Sırt üstü yatıyordu o gece. Dedi ki bak tanıştırayım. Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanıdır bu diye gösterdi. Ümidim vardı diyor. O bu küçümseyici ve üstten biri. Ama bu cevabı hak ediyor. Onun dışında başka bir cevabı hak etmiyor.

* Kırmızı kartla ilgili bir şey dediğini duymadım ama kırmızı kart zaten duyulacak bir şey değil, görülecek bir şey. Yakında çok daha fazla görecek. Her emekliye bir kırmızı kart ulaştıracak örgütümüz. Çarşıda, pazarda, evinde, öğretmenler evinde, sokakta, her yerde. Kırmızı kartın önü kırmızı, arkasında hesap var. Tayyip Bey gelmeden simit, dana kıyma, altın ve diğer hesaplar. Millet bakacak kartın arkasına, önü de Tayyip Bey görecek kırmızı kart. Bu tabii sembolik bir şey. Kırmızı kart göstermek artık oyundan çıkarmak, göndermek demektir. 31 Mart'ta milletimiz Tayyip Bey'e sarı kartı gösterdi. Anlamadı. Sarı kartı gördüğü gün emekli o gün aldığından daha az dana kıyma alabiliyor bugün. Demek ki futbol hakemi hata yapan bir oyuncuya sarı kartı gösterir hatada ısrar ederse ne yapar? İkinci sarıdan kırmızıyı gösterir. Tayyip Bey bu son yaptıklarıyla ikinci sarıda değil. Direkt kırmızıyı hak etti. O yüzden mevzusunun kendisi bu.

* Bundan sonraki süreçte Cumhuriyet Halk Partisi olarak esnafa da, memura da, işçiye de, çiftçiye de ulaşıp bu iktidardan kurtulmanın yolunu göstereceğiz. Tayyip Bey demiş ki, kendisinden hiç yaratıcı bir şey duymadım. Vallahi ilk görüşmemizde söyledim. Bakın ilk görüşmemizde deprem geliyor dedim. İstanbul yıkılırsa altında Türkiye kalır dedim. Bu depreme karşı bir deprem bakanlığı kurun dedim. Bütün siyasi partileri de davet edin. Deprem bakanlığına Türkiye'den çok iyi bir bilim adamının başına koyun dedim. Bütün siyasi partiler de birer bakan yardımcısı versin dedim. Depremin olduğu gün birbirimize dövüneceğimize diyelim ki biz bu depremi iyi ki hazırlanmışız. Bunun yurt dışından kaynağı da bulunur. Türkiye'den kaynağı da bulunur.

* Belediyeler bende. Genel güç sizde, diğer arkadaşları da alalım. Beş siyasi parti vardı o zaman. Grubu bulunan beş siyasi partiden birer bakan yardımcısıyla kimseyi dışarıda bırakmadan büyük depreme hazırlanalım dedi. Not aldı not aldı not aldı. Daha doğrusu yardımcısı görevlendirdi kişi not aldı. Ama bu konuda bir şey duymadık. Yani o yüzden hiçbir şey demesem bakın sırf küçük bir örnek olarak söylüyorum. Bundan sonra ben yerelde iktidarım. Siz geneldesiniz. Önümüzdeki süreçte her an deprem olabilir. Altında hepimiz kalırız. Deprem Bakanlığı kuralım somut bir öneri değil miymiş? Ama Tayyip Bey somut öneri değil şunu duymak istiyor: Gelin anayasa değiştirelim. Bir daha seçilmek ister misiniz? Ama o darı ambarında olacak bir şey. Rüyasında görür yani."

"VIZ GELİR TIRIS GİDER"

Kendisinin de içinde olduğu 14 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM'ye 17 yeni fezleke sunulmasına ilişkin ise Özel, şunları söyledi:

* "Bu tip fezlekeler hep geliyor. Vız gelir tırıs gider. Özellikle son dönemde Cumhuriyet Halk Partisi itirazlarını yükselttikçe ve Erdoğan rahatsızlıklarını dile getirdikçe birileri de harekete geçti bize fezleke üstüne fezleke yolluyor. Vallahi bize dokunulmazlık lazım değil. Hatta biz millete dokunan bir parti olduğumuz için AK Parti'yi bu kadar rahatsız ediyoruz. Ama Erdoğan'ın dokunulmazlığını önümüzdeki ilk seçim günü akşam saat 17.00'da milletimiz kaldıracak. Ondan emin olabilirsiniz."

ÖZEL'DEN İTTİFAK SORUSUNA YANIT

Yeni Yol ve seçim ittifakına ilişkin soruya ise Özel, şunları kaydetti:

* "Yeni Yol çatı partisine başarılar diliyorum. Zaten oluşturan üç parti de geçmişte ittifakımızın olduğu ve şu anda da iyi ilişkiler içinde olduğumuz partiler. Hatta Sayın Ali Babacan kuruluşla ilgili arayıp beni bilgilendirdi geçtiğimiz haftalarda. Atacakları adımı ben de başarılar diledim. Kendilerini de yakın zamanda ziyaret edeceğim. İttifak ben baştan beri şöyle söylüyorum. İttifaklar nasıl eskiden seçimler olur. Seçimde tek başına iktidar olursan hükümet olursun. Olmazsan koalisyon görüşmeleri başlar. Bu da seçimden sonra 40 günlük bir süreydi. Şimdi bu da hadi seçimden önce olmasın, aday belirlemeden 40 gün önce, 60 gün önce düşünülecek bir konu. Eğer erken ittifak konuşursanız, bütün partileri birbirinden belinden zincirle bağlamış koşucular gibi birlikte koşarken herkes birbirine mani olur. Oysaki herkes milletin karşısına çıkıp sosyal demokrat kimliğiyle, muhafazakar demokrat kimliğiyle, milliyetçi demokrat kimliğiyle ya da ekonomik sorunlara özgün çözüm önerileriyle milletin karşısına çıkıp milletin takdir ve teveccühünü beklemesi lazım.

* Seçime makul bir süre kala tek başına bu seçimi kazanmayı düşünüyorsa partiler zaten tek başına girerler. Yok. Seçimi tek başına kazanmasında bir zorluk görüyorsa ittifak arayışına girerler. Bu seçimlere az bir zaman kala aday belirleme süreçleri yaklaşırken olacak şeyler. Ama geçtiğimiz seçimdeki gibi partilerin güçleri ne oranla olmayan bir ittifak anlayışı yerine ihtiyaç duyulan alanda ihtiyaç duyulduğu kadar ve partilerin gücü nispetinde paylaşım içine girebilecekleri birbirinin işini kolaylaştıracakları ama birbirini zarar da vermeyecekleri bir ittifak süreci tasarlanabilir. Ama Cumhuriyet Halk Partisi'nin temel hedefi bilhassa parlamento seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin salt çoğunluğu kendi milletvekilleriyle elde etmesidir. Buna gayret göstereceğiz. Ve bir Cumhuriyet Halk Partili cumhurbaşkanı adayının seçilmesidir. Adayın desteklenmesi noktasında birçok partiyle görüşülebilir. Biz de görüşürüz. Yeni Yol çatı partisi de bizim kapısına aşina olduğumuz bize misafirliklerine aşina olduğumuz partilerden oluşuyor. Hiçbir problemimiz olmaz."

"SİYASETİMİZ ÇATIŞAN BİR SİYASET OLMADI"

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Manisa Milletvekili Selma Aliye Kavaf'ın partisinden istifa etmesine ilişkin soruyu cevaplandıran Özel, şunları söyledi:

* "Sayın Kavaf partisinden istifa etti. Milletvekilliğinden istifa etmedi. Ondan sonra ben kendisini aradım. Listelerimizden seçilmiş bir milletvekili olarak istifasını da açıkçası beklemiyordum. Kendisinin kararının hayırlı olmasını söyledik. Hem de Manisa'da İlksen Başkanımızın da, bizlerin de Sayın Kavaf'ın ihtiyaç duyduğu her noktada Manisalıya hizmet etme noktasında CHP'li bir milletvekiline nasıl örgütümüz katkı sağlıyorsa kendisine de katkı sağlayabileceğimizi Manisa'ya mutlaka gelip gitmesini, Manisa'nın sorunlarını mecliste dile getirmesini ve bundan sonraki süreçte de listemizden seçilen bir milletvekili olarak kendisine sırtımızı dönmediğimizi ifade ettik. Biz kendisiyle seçimlerde ben Akhisar'da, Turgutlu'da, Soma'da bir arada olmuştum, birlikte çalışmıştık. Örgütümüzle uyumlu bir çalışması vardı. Ümit ediyorum bundan sonra bağımsız olarak kendi sürecine devam etmeye karar verirse biz ona bir örgüt yokluğunu hissettirmeyecek desteği sağlamaya hazır olduğumuzu söyledim.

* Dediğim gibi bizim siyasetimiz çatışan bir siyaset olmadığı için barışan ve temas eden bir siyaset olduğu için ben şeyi mesela çok ayıplı bulurum. Muhalefet milletvekiliyim diye aday olup iktidara geçenler oldu geçmişte Manisa'da. O AK Parti'ye itiraz oylarını kendi kişisel çıkarı için alıp götürmek. Bu yanlış bir şey. Ama Aliye Hanım AK Parti'ye itiraz eden bir yerden ve bizim listemizden seçildi. Partisinde bir sorun yaşamış önemli olan onu muhalefet tabanında tutabilmek, o oyları muhalefet tabanında tutabilmek. Onun için üstümüze ne düşerse biz onu yaparız. Cumhuriyet Halk Partisi o yüzden kavganın gerilimin değil uzlaşının ve birlikte çalışmanın önemsendiği bir partidir.

* Benim bakanlık yapmış birisini partisinden yeni ayrılmış birisini arayıp da hani ona bir şey söylemenin doğru bulmam ben. Onun yerine ben Sayın Aliye Kavaf'a kendisinin bizim listelerimizden bizden seçildiğini Manisa'ya hizmetle ilgili görevinin olduğunu bu konuda partisinin olmadığı için. Şimdi Manisalı da olmadığı için Manisa'ya gelip nasıl görevini yapacak? Partisi de yok. Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendi milletvekillerimize sağladığımız her imkanı kendisine sağlayabileceğini söylüyoruz. Hani partimize davet etmekten ziyade milletvekilliği görevini yaparken üzerimize düşen bir şey varsa onu yaparız diyoruz. Ben seçildiği yani seçimdeki söylemiyle taban tabana zıt başka bir partiye gitme işini etik bulmuyorum. Onun dışında DEVA Partisindeki bir anlaşmazlıktan da onun üstüne atlayıp bir çıkar sağlamak yerine bizim üstümüze düşen yaklaşımı gösteriyoruz."

“İHTİYAÇ OLAN BİR TOPLANTIYI YAPTIK”

CHP İzmir İl Başkanlığı tarafından organize edilen 'İktidar Yolunda Korkusuz Kentler Çalıştayı'nın ilk günü geride kaldı. Çalıştayda oturumlarının ardından CHP İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun ev sahipliğinde Tarihi Havagazı Fabrikası Kültür Merkezi’nde düzenlenen akşam yemeğine geçildi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in de katıldığı yemek, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, CHP Genel Başkan yardımcıları, milletvekilleri, İzmir İl Örgütü’nün yöneticileri, kadın ve gençlik kollarının mensupları ile belediye başkanlarını buluşturdu.

Örgüt ve yerel yönetimlerin uyumlu çalışmasının önemine dikkat çeken CHP Lideri Özgür Özel çalıştayın ilk gününü değerlendirdi. Özel, “Gerçekten ihtiyaç olan bir toplantıyı yaptık. Önemli çıktıları oldu. Bizim işimiz iyi yönetmek. Benim görevim partiyi iyi yönetmek, Türkiye’nin en iyi yönetilen partisi haline getirmek. Sizlerin görevleri belediyeyi, örgütü iyi yönetmek. Sonuçta hedefimiz Türkiye’yi yönetecek oluru, kabulü seçmenden almak. Bu konuda İzmir’de gitgide yükselen bir ivme, kenetlenme, hedef birlikteliği ortaya çıkıyor. Bu çok kıymetli. Atatürk’ün çok kullandığı kavram ülküdaşlığa, ülküde kenetlenmeye ihtiyaç var. Onun için bizim bu vakitten sonra kenetleneceğimiz yer CHP’yi iktidar yapmaktır” ifadelerini kullandı.

Parti örgütlerine çağrı yapan Özel, “AK Parti bütün gücünü İzmir’in üzerine oynuyor. En güçlü olduğumuz yerde bizi yenmeye çalışıyorlar. Hata yapma lüksümüz yok. 31 Mart’ta yüzde 23 olan erken seçim talebi yüzde 56’lara kadar çıktı. İşi bilenler bunun yüzde 75’in üstüne çıktığında iktidarların buna direnemeyeceğini gösteriyor. Biz var gücümüzle bunu sağlamalıyız” dedi.