ÖZLEM GÜVEMLİ / NEFES
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart günü yurtdışındaki belli odaklardan icazetli bir darbe planının hayata geçirildiğine işaret ederek meydanda toplananlara “Darbecileri siz yendiniz. Onları yeneceğiz. Onlara bu güzel ülkeyi asla teslim etmeyeceğiz” diye seslendi.
Cumhurbaşkanı’na tepki gösteren Özel, “Erdoğan öyle bir işin içine girdi ki altında kendisi kaldı, kalacak. Turp, ‘Tayyip’in Uydurduğu Rezil Palavralar’dır. Şimdi diyor ki, ‘Daha turplar var. Daha büyüğü var.’ Evet, demek ki daha büyük iftira atacak, daha büyük yalan söyleyecek. Turpun büyüğü sensin Erdoğan, sensin. Maltepe Meydanı’nda 2,2 milyon kişiyi görüyor musun Erdoğan? Erdoğan, gençleri sindirecektin, burada sinen kimse görüyor musun? Uzaktan, yakından kimse Ekrem Başkan’a sahip çıkmayacaktı. Bak karşımdaki yiğide bir bak. Yiğidime bir bak, aslanıma bak. Arkasında 15,5 milyon oyla dimdik karşında, görüyor musun?” dedi.
“ENDİŞEYİ, KORKUYU VE YORGUNLUĞU EVDE BIRAKTIK”
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, günlerdir Türkiye genelinde yapılan eylemlere ve mitinge katılanlara teşekkür ederek “Biz artık endişeyi, korkuyu ve yorgunluğu evde bıraktık. Sokaklardayız, meydanlardayız. Bugün İstanbul’da sadece burada Maltepe’de bir miting yok; İstanbul’da bugün bütün metro istasyonlarında, bütün Marmaray duraklarında ve bütün iskelelerde mitingler var. Ben buraya gelirken 10 kilometre ileriden yürüyerek gelen, yetişemeyeceğini bildiği halde koşa koşa gelen 10 binleri gördüm. Ayaklarına sağlık, yüreklerine sağlık. Bugün burada bir tarih yazıyorsunuz, tarihe geçiyorsunuz. Türkiye’nin geleceğine el koyuyor, bu darbecilere direniyor, demokrasiyi ve geleceğimizi savunuyorsunuz” diye konuştu.
“DIŞ ODAKLI DARBE” VURGUSU
Özel, İmamoğlu’nun gözaltına alındığı 19 Mart günü yurtdışındaki belli odaklardan icazetli bir darbe planının hayata geçirildiğine işaret ederek “Milletten aldığı yetkiyi kötüye kullanarak, Türkiye’ye ihanet eden bir avuç insanın darbe girişimine hep birlikte tanık olduk. Bu darbe milletin gözünden ve gönlünden düşmüş, bir avuç insanın, bu ülkenin gelecek umuduna, gelecek iktidarına, bundan sonraki Cumhurbaşkanı’na karşı giriştiği, onu siyasetten uzaklaştırma, kendisini yeneceğini bildiği rakibini siyasetten yasaklama, sandıkla geldiği halde sandıkla gitmeme ve bu hayalini artık hayata geçirmek için, demokrasiyi araç gören, sandıkla gelip sandıkla gitmek istemeyen, kendinden sonraki Cumhurbaşkanı’nı engellemek için halefine darbe yapan ve halef - selef Cumhurbaşkanları değil selefi bir anlayıştaki gibi demokrasiyi rafa kaldırıp, bundan sonra ölene kadar o koltuğu bırakmak istemeyen birinin ilk denemesiydi. En ciddi denemesiydi. Bunu milyonlar püskürttü. Siz püskürttünüz. Darbecileri siz yendiniz. Onları yeneceğiz. Onlara bu güzel ülkeyi asla teslim etmeyeceğiz” diye konuştu.
“BİRİLERİNİN KİMYASI BOZULDU”
31 Mart yerel seçimlerinde halkın iktidarı değişim sürecini başlattığını belirten Özel, CHP’li belediyelerin ekonomik krize karşı hayata geçirdiği sosyal belediyecilik çalışmalarını anlattı. Özel “CHP’nin, İmamoğlu’nun halkçı belediyeciliği altı ay sonraki ölçümlerde yüzde 48’lik bir oy oranından, memnuniyet oranından yüzde 58’lere tırmandı. Ekrem İmamoğlu, Recep Tayyip Erdoğan karşısında aday olduğu takdirde şüphesiz, tartışmasız, açık farkla kazanacak isim olarak ortaya çıktı. Bu süreçte biz bu sonuçları memnuniyetle takip ederken, birilerinin bu sonuçlardan kimyası bozuldu. Hepinizin gözü önünde talimatı verdiler. Dediler ki, ‘Silkeleyin.’ Kent lokantalarını kapatmak, kreşleri kapatmak, öğrenci yurtlarını, bursları durdurmak niyetine girdiklerini görünce teslim olmadık. Meydan okuduk ve dedik ki ‘Eğer bu vakitten sonra emekliye bunu yapıyorsan, asgari ücretliye bunu yapıyorsan, öğrenciye bunu yapıyorsan, dar gelirliye bunu yapıyorsan, geçim yoksa bundan sonra seçim var’ dedik, ‘Erken seçimin adayı da erken olur, sandıklar kurulur, aday belirlenir’ dedik” ifadelerini kullandı.
“ÖNCE MEYDANLARA İNDİK ARDINDAN SANDIĞA GİTTİK”
Özel şunları söyledi:
“Biz Türkiye’nin geleceğini, iyiliğini beklerken birileri kötülüğe iyice karar vermiş ve buraya talimatlı aparatlarını çoktan göndermişti. 9 Ekim günü sarayın aslında siyasi olan bir kişiyi, hatırlayalım; geçmişte hangi dava varsa, hangi siyasi yasak davası varsa onların altında imzası olan, mahkeme mahkeme gezen, Tayyip Bey’in karşısındaki herkesi ezen seyyar giyotini Tayyip Bey ödüllendirerek Bakan Yardımcısı yapmıştı. Oradan sonrasını hep birlikte yaşadık. Gazetecileri, sanatçıları, akademisyenleri, iş insanlarını, siyasetçileri, siyasi partilerin genel başkanlarını, öğrencileri bir bahane tutup, onları bir şekilde sorgulayıp, tutuklayıp, içeriye atıp, bir gün cesaret göstermemeleri, bir gün dışarıya çıkmamaları, bir gün hak aramaları üzerinden yıldırmaya ve bezdirmeye çalışıyorlardı. Ve hepimizin bildiği gibi öyle işler yaptı ki; sanatçılar 12 yıl önceki Gezi sorgulanıyor diye, gazeteciler canlı yayında söyleneni haber yaptılar diye, akademisyenler tweet yazdılar, iş insanları kürsüde ekonomiyi eleştirdiler diye gözaltına alındılar, tutuklandılar. Hal böyle olunca biz sinmek yerine ayağa kalkmayı, adayımızı belirlemeyi ve buna karşı bir büyük mücadele vermeyi Türkiye’ye ilan ettik. Önce meydanlara indik, ardından sandığa gittik. Yaptığımız ön seçimin duyurulduğu gün Ekrem Başkan’ın diploması için yasak getirilmeye çalışıldı. Ve o günden itibaren süreci o kadar çok hızlandırdılar ki, diplomasını iptal etmek istemeyen fakültenin dekanını görevden alıp, iptal etmeyeceğini anladıkları yönetimin yerine üniversite yönetimini toplayıp, sabahın köründe, şafak vaktinde Ekrem Başkanımızın evine 40 tane polis aracıyla gidip, onu, İstanbul’un seçilmişini gözaltına alıp dört gün tuttular. İşte orada tarihin kırılma noktasındaydık. Öyle bir yerdeydik ki ya bu korku iklimine teslim olacaktık ya onların hesabı tutacaktı ya bekledikleri gibi öğrenciler, gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler sinip evde oturacaklardı, ya da tarihin bu kırılma noktasında dünyanın en acımasız ve en korkak saldırısına karşı cesaret kazanacaktı. İşgal yıllarında, İstanbul işgal altındayken, kim ilk ayağa kalktıysa, Darülfünun öğrencileri, İstanbul Üniversitesi önüne çekilen barikatı yıktı, attı ve ilk yola onlar çıktı.”
“İKTİDARIMIZA SAHİP ÇIKTILAR”
“İstanbul Üniversitesi’nin öncü sesine, ODTÜ’nün devrimci sesi, İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul’daki diğer üniversiteler, Boğaziçi’nin büyük mücadelesi eklendi. Yıldız eklendi, tüm üniversiteler eklendi. O gün beş günlük toplanma yasağına karşı bizler, sivil darbenin, Tayyip Erdoğan’ın saray darbesinin karşısında direnmek için sizleri, hepinizi yürüyerek, gerekirse yalınayak Saraçhane’ye yani İstanbullunun Ekrem Başkan’a emanet ettiği sembol mekana davet ettik. O gece İstanbul’un dört bir yanından hiçbir araç olmadan, yürüyerek, elleriyle, yürekleriyle gelerek, önlerine çekilen barikatı kimseye zarar vermeden devirip geçerek, Saraçhane’ye toplanan yüz binler Türkiye’nin geleceğine, İstanbul’un geleceğine, gelecek Cumhurbaşkanımıza ve iktidarımıza sahip çıktılar. Hepinizi ayrı ayrı kutluyorum.”
“OYUNLARI BOZANLARA TEŞEKKÜR EDİYORUM”
“İşte bu süreçte her gece biz çoğaldıkça, her gece biz biraz daha kalabalık oldukça, ODTÜ Ankara’da yürüyüp, Ankara ODTÜ’ye yürüdükçe bu sese Türkiye’nin 81 ili, 973 ilçesi eklenince ve artık her gece on milyonlar demokrasiye sahip çıkınca, hesap yapanlar, hesap kuranlar, rakibini saf dışı edip İstanbul Barosu’na kayyım atayıp, Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atayıp, İBBye kayyum atayıp, dikensiz gül bahçesi, korkmadığı rakipler, takatsiz partiler, sinmiş yapılar bekleyenler, meydanlardaki on milyonları görünce gözüne ışık tutulmuş tavşana döndüler. Ne yasakları işledi, ne tehditleri işledi, ne de bundan sonra mücadelemizi kıracak bir şekilde yaptıkları hesaplar tuttu. Oyunları bozanlara, hepinize, 10 milyonlara teşekkür ediyorum. 10 milyonlara.”
“GELDİLER, SEÇTİLER, TARİHE GEÇTİLER”
“Ve 19 Mart darbe girişimini tam olarak tarih önünde mahkum eden ise; bizim 23 Mart’ta üyelerimizi sandık başına davet etmişken, üyeler gelip oy kullanacakken o güne isabet ettirilerek tutuklama yapanlara karşı sandıkların yanına koyduğumuz dayanışma sandıklarına, o 23 Mart sabahı yataklarından kalkanlar, elini yüzünü yıkayıp devrim yapmaya gidiyorlardı. 15,5 milyon kişi, Türkiye’nin dört bir yanında kalktılar, geldiler, seçtiler ve tarihe geçtiler. 15,5 milyon kişinin Türkiye’de oluşturduğu kuyruklar, o iki elinde bastonuyla merdivenleri tırmanan annem, üç aylık bebeğini karnında taşıyan, karnında cinsiyeti belli olmayan çocuğunun geleceğini demokratik devrimde arayan anne, gençler, işçiler, emekçiler, emekliler, köylüler hep beraber sandıklara koştular, demokrasiye sahip çıktılar. ‘Tek adama hayır, diktaya hayır, millet biziz, bizim dediğimiz olur, biz kazanacağız’ dediler. ‘Biz kazanacağız’ dediler.”
“DEMOKRASİYİ SAVUNMAK HAKTIR, MÜCADELENİN YERİ SOKAKTIR”
“Şimdi o 10 milyonlar artık eve girmez. Girecek misiniz? Girecek misiniz? Girecek misiniz? Diyorlar ki ‘Sokağa çağırıyorsunuz.’ Eğer birileri bindikleri demokrasi treninden iniyorlarsa eğer birileri kendilerini getiren sandığı meşru görüp götürecek sandığa direniyorlarsa, rakiplerine yasak getirmek için iftiraya kalkışıyorlarsa ve eğer birileri demokrasiyi araç görüp, esas bir tek adam rejimine, hayallerindeki saltanata, hilafete doğru yürümeye kalkıyorlarsa bunlara karşı demokrasiyi savunmak haktır, ve bu mücadelenin yeri sokaktır. Buradan sonra klasik hiçbir ezbere teslim olmayacağız. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Bakın ‘yasak’ dediniz, milyonlar her gece toplandılar. Sandığı yasakladığınız 15,5 milyon kişi gittiler. Hep birlikte bir şeye sahip çıkıyorlar. Bunlar sadece Cumhuriyet Halk Partililer değil, bunlar senin zulmünden yılmış 10 milyonlar. Ve diyorlar ki, ‘Millet benim, ben milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığı getir, adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum.’
“MİLLETİN SESİNİ MİLLETTEN ESİRGEMEYENLERLE DAYANIŞMA İÇİNDEYİZ”
“Buradan yaşadığımız süreç 19’undaki darbe girişiminin yedi gün boyunca Saraçhane’de gece mitingleriyle, 23’ünde sandık başında tüm Türkiye’de 15,5 milyon kişiyle ve bugün Maltepe’de daha önce yine bize ait olan rekoru hep birlikte kırmamız ve tarihin en büyük buluşmasını burada gerçekleştirmemizle birlikte, geriye püskürtülmüştür. Ancak darbeciler hali hazırda bizim irademize, gelecek hayalimize, Cumhurbaşkanı Adayımıza darbe girişimde bulunanlar, halihazırda iktidarda oldukları için şu an başımızdaki cunta pozisyonundadırlar. Halk desteği, kamuoyu desteği, hatta devletin içinde destekleri git gide erimiştir. Başımızdaki cunta darbe girişimine, bir takım ufak tefek yerlerden devam etmeye çalışmakta. Örneğin Radyo Televizyon Üst Kurulu’ndan, oranın penceresinden demokrasiye kurşun atmaktadır. Kapatma kararı verilen Sözcü TV ile, çeşitli cezalarla lisans iptaline niyetlenilen Halk TV ile Tele1 ile Now TV ile bu meydanları gören, bu meydanlarda konuşan, milletin sesini milletten esirgemeyenlerle dayanışma içinde olacağız ve özgür basına, cesur basına kuvvetli destek alkışlarımızı yolluyoruz.”
“MAHKEME TRT’DEN CANLI YAYINLANSIN”
“İstanbullular, sizin iki seçimde üç kez seçtiğiniz Ekrem Başkanımızı yolsuzlukla, teröre yardımla itham ediyorlar. Ellerinde hiçbir delil, hiçbir kanıt yok. Yolsuzluk, terör gibi boş laflarla bükemedikleri bileği savcılara, hakimleri kırdırmaya çalışıyorlar. Kumpas dosyasında her yalan var. Ama hukuk yok. Bir MASAK Raporunu aylarca konuştular, ortaya çıktı ki gözaltından iki gün önce teslim edilmiş. 10 Mart’ta MASAK’tan istenmiş, 17 Mart’ta teslim edilmiş. Oysa Aralık, Ocak, Şubat… Anlattıklarının hepsi yalanmış. Ekrem Başkan kendine sorulan tüm sorulara cevap verdikçe MASAK Raporu perişan oldu, eridi, gitti. Zaten o rapora imza atacak bir uzman bile bulamayıp uzman yardımcısının mahcup ifadeleriyle suçlamayan, kanıtlamayan, sadece savcıdan korkusuna yasak savan o kağıt parçaları yok oldu gitti. Şimdi buradan Tayyip Erdoğan’a tarihin en büyük meydan okumasına aktarıyorum. Ekrem başkan diyor ki ‘Benim bir suçum yok, günahım yok. Senin yalanların ve iftiraların var. Eğer kendine güveniyorsan ben istiyorum gerekli düzenleme yapılsın yargılandığım mahkeme TRT’den canlı yayınlansın. Hodri meydan.’”
“BİR ODUNUN GİZLİ TANIKLARI BUNLAR”
“Soruşturmada tanık yok, şahit yok, delil yok. Peki ne var? Ne var biliyor musunuz? FETÖ’den miras kalan gizli tanıklar var. Kim bu tanıklar? Meşe, Ladin ve Çınar. Hukuka dair tek ilkesi olmayan bir odunun gizli tanıkları bunlar. Meşe, Ladin ve Çınar. Ve bu gizli tanık, şöyle ifade veriyor, ‘Şu şu ihalede böyle bir şey olduğunu duydum. Böyle verildiğini düşünüyorum. Bu ihaleye şu kişi almadığına göre şu kişiye vermişlerdir diye değerlendiriyorum.! İspat? Kanıt? Hiçbirisi yok. Rüşveti ne ‘verdim’ diyor, ne ‘aldım’ diyor, ne ‘gördüm’ diyor. Sadece ‘Başkalarından duydum’ diyor ve birileri bununla İstanbul’un Büyükşehir Belediye Başkanını tutukluyor. Bütün işleri güç güçleri yalan ve dolan. Bakın gizli tanık dediklerinin 55 tane suç dosyası çıktı. Tanıklardan, iftiracı tanıklardan, yani eskiden AKP’den iş alan, şimdi Ekrem Başkana kara çalan adamın 100’den fazla suçu çıktı. Tecavüzcülerden, tacizcilerden tanık icat edip Ekrem Başkanı size yargılamayız, karalatmayız.”
“İÇERİDE HAKSIZ YERE TUTULUYORLAR”
“Yıllarca oluşturdukları medya düzeniyle, Atatürk’ün kurdurduğu ajansları hepimizin vergisiyle kurulmuş çalışan televizyonları, TRT’yi yalanların en büyüğüne alet ederek, iftira ve kara çalanlara inat… Örneğin kalbinde altı stent olan Mahir Polat’ın hesabından gariban vatandaşa 50 lira, 100 lira yolladığı havaleleri terör örgütüne destek diye... 100 lira; bir çorba parası. Yolda önünü kesmiş, para istemiş. ‘Alın, hesabına atın buna para’ demiş. 100 lira, 200 lira atmışlar, bunu MASAK Raporuna yazmışlar. Yedi kişilik terörden sorumlu arkadaşlar, biri de Ekrem Başkan. Eski görüntülerle bir şirkete yapılan baskında şirket kasasından çıkan parayı, böyle yayıp göstererek yaptıkları algı operasyonuna inat yedisinin evlerinden kasalarından, işyerlerinden, toplam çıkan para tutanak altında; 15 bin lira. Yedi kişiden çıkan toplam para. Oysa bu utanmazlar 560 milyar lira diye bir rakam atıp, milletin midesini bulandırmaya çalışıyorlardı. Tayyip Bey soruyor, diyor ki ‘Yahu kardeşim, siz bu adamlara kefil misiniz?’ Buradan Özgür Özel olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partinin son Genel Başkanı olarak söylüyorum. Ekrem Başkan’ın temizliğine, dürüstlüğüne ve namusuna kendi namusun kadar kefilim ben Erdoğan, kendi namusum kadar. Yine onun gibi içeride tutulan bütün belediye başkanlarımızın, belediye meclis üyelerimizin, belediye bürokratlarımızın, içeride haksız yere tutulan bütün arkadaşlarımızın suçsuzluğuna kendi namusuma inandığım kadar inanıyor, hepsini yürekten selamlıyorum.”
“TURPUN BÜYÜĞÜ SENSİN ERDOĞAN”
“Erdoğan öyle bir işin içine girdi ki altında kendisi kaldı, kalacak. Örneğin ‘Turpun büyüğü heybede’ dediği gün gizli tanık, hangisi bilmiyorum. Odunlardan ya Meşe, ya Çınar, ya Ladin ifade vermiş Ekrem Başkan hakkında. O ifade daha tutanağa geçmeden, Tayyip Bey’e söylenmiş. Keyifle söylüyor; ‘Turpun büyüğü heybede.’ Şimdi ben size turpun büyüğünü göstereceğim. Arkadaşlar ekrana yansıtsınlar. Turp, Tayyip’in Uydurduğu Rezil Palavralar’dır. İşte TURP budur. İşte sana turp. Tayyip’in uydurduğu rezil palavraya ‘turp’ diyoruz. Şimdi diyor ki, ‘Daha turplar var. Daha büyüğü var.’ Evet, demek ki daha büyük iftira atacak, daha büyük yalan söyleyecek. Ama Tayyip Bey eğer turp demek suç demekse turpun büyüğü suçun büyüğü demekse turpun büyüğü sonra çıkacaksa yani en büyük suç, en büyük suçlu ortaya çıkacaksa o zaman hepimiz buradan bir şey anlıyoruz. Turpun büyüğü sensin Erdoğan, sensin.”
“ALLAH DÜŞMANIN DA MERTİNİ VERSİN”
“Şunu bilmek lazım. Allah insana rakibin de hatta düşmanın da mertini versin. Mert bir rakip, mert bir düşman istiyoruz. Şuna bak, suç yok, delil yok, eli boş, günü dolmuş, hapse yollamış. Sonra ne yapıyor? Cezaevindeki kadın hükümlüye görüntüyle bağlanıyor. Diyor ki, ‘Bazı şeyler var değil mi? Bilip de gizliyorsun değil mi? Biz sana hatırlatalım mı? İmzayı atar mısın? Atıp da yarın çıkar mısın? Yoksa görüntüyü kaparsam 10 yıl çıkamazsın. İki yaşında kızını 10 yıl göremezsin.’ Bu mu, bu mu adalet? Zavallı gencecik bir kadını el kadar bebeğiyle tehdit eden savcıya şunu söylüyorum: Bekle, o günler gelecek. Bu eller senin alnını karışlayacak.”
“TEK AMAÇLARI SİNDİRMEK VE KORKUTMAKTI”
“Erdoğan bir yandan suçüstü yakalanmıştır. Bu ülkenin gençleri korkuya boyun eğmeyeceklerini, baskıya diz çökmeyeceklerini, susmayacaklarını hepimize ve bütün Türkiye’ye göstermiştir. Üniversiteleri, sokakları, sosyal medyayı hatta tüm hayatımızı baskılayacaklarını sananlar, biraz önce söyledim İstanbul Üniversitesi’nin öncü gücüne, ODTÜ’nün devrimci kimliğine, Yıldız Teknik’e, İTÜ’ye, Boğaziçi’ne, Türkiye’deki üniversite gençliğine yenilmişlerdir. Bu sesi duyması gereken iktidar duymak yerine hırsla, kinle çocuklarımıza saldırmayı tercih etti. Polisimizi evlatlarımızın üzerine yolladı. Kanunsuz emirler verdi ve uygulattı. Çocuklarının yanında durmak için meydanlara koşan anneleri, babaları, nineleri, dedeleri bile marjinal diye tanımlattı. Yüzlerce çocuğumuzu, binlerce evladımızı gözaltına aldılar. Yüzlercesini tutukladılar. Bir tek amaçları vardı. Sindirelim, korkutalım. Bir daha dışarı çıkmasınlar. Türkiye’nin görülmüş en büyük cadı avından sonra ilk kez yapılan çağrıda, Maltepe Meydanı’nda 2,2 milyon kişiyi görüyor musun Erdoğan? Erdoğan, gençleri sindirecektin, burada sinen kimse görüyor musun? Üniversiteyi susturacaktın, susan üniversite görüyor musun? Bizleri eve kapatacaktın, evde oturan kimse görüyor musun? Uzaktan, yakından kimse Ekrem Başkan’a sahip çıkmayacaktı. Bak karşımdaki yiğide bir bak. Yiğidime bir bak, aslanıma bak. Arkasında 15,5 milyon oyla dimdik karşında, görüyor musun? Ekrem Başkan Silivri’de dedi ki, ‘Koroyu dinledim. Dünyanın en büyük korosu ile birlikte cezaevinde geçirdiğim ilk gece şarkı söyledim. Teşekkür ederim.’ O teşekkürü Saraçhane’ye iletirken, ki buradan o gece dünyanın en büyük korosu ile Ekrem Başkan’a seslenen milyonlara şükranlarımızı sunuyoruz. Ama ben dedim ki, ‘Bekle, daha büyüğünü getireceğim.’ Dünyanın en büyük korosu hazır mıyız? O zaman buradan Ekrem Başkan’a ve bu diktatöre karşı baş kaldırdığı için hücrelerinde ayrı ayrı yatan bütün yiğitlere, aslanlara selam olsun. “
“AL SANA MARJİNAL ÖRGÜT, AL SANA MARJİNAL MİLYONLAR”
“Bu gece, bu akşam Silivri’de yan yana cezaevlerinde birlikte yatacak olan ‘Her şey çok güzel olacak’ diyen 21 yaşındaki Berkay’la, onun istediği gibi bir Türkiye olsun diye çalışan Ekrem İmamoğlu’nu aynı hapse atan saray rejimi artık çökmüştür. Başaramadınız, başaramayacaksınız. Bunların akıl almaz bir demokrasi anlayışı var. Kaybettikleri seçim kötü seçim, kazandıkları seçim iyi. Bunları destekleyenler iyi, bunları desteklemeyenler, karşı çıkanlar kötü. İşine gelince yerli ve milli, gelmeyince marjinal örgüt. Size marjinal diyorlar ya, al bak Erdoğan bu meydana, al sana marjinal örgüt, al sana marjinal milyonlar. Kazanamadıkları belediyelere, barolara el koyuyorlar. Şirketlere, diplomalara el koyuyorlar. Alamadıkları mazbataya el koyuyorlar. Bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde verilmiş hangi kağıdın garantisi var? Sonra diyorlar ki, ‘Ekonomiye kötü etki edebilir.’ Eder tabii. Sen 31 yıl önce verdiğin diplomayı iptal edersen, şirketlerin yıllarca çalışılıp alın teri ile kazanılmış mal varlıklarına el koyarsan, bu ülkede artık hangi kağıdın garantisi var ki hazine bonosunun olsun, devletin söylediği sözün değeri olsun? Ekonomiyi çökerten de, krizi çıkartan da Ekrem Başkan’la yarışmaktan korktuğu için yaptığı yargı operasyonlarının maliyetine milleti katlandırmaya zorlayan kişinin ta kendisidir. Üç günde tam 25 milyar dolar hep birlikte kaybettik. Bu 25 milyar dolarlık maliyeti kendi üstüne almıyor, sizin üstünüze yıkıyor. Benzine, mazota zam yaparak başladı bile. Mehmet Şimşek dünyada demokrat görünüyor ya, o da bu darbenin bir parçasıdır, Mehmet Şimşek MASAK’a hazırlattığı darbe raporuyla bu darbenin ortağı, o cuntanın bir parçası olmuştur. Dünyadaki bütün ekonomi çevreleri Mehmet Şimşek’in bir demokrat, ülkeyi akılcı politikalarla yöneten bir iktisatçı değil, bir otokratın emrindeki silahşor, bir otokratın tetikçisi olduğunu görmüştür, Mehmet Şimşek diye birinin ne itibarı vardır, ne de bundan sonra bu ülkeye katabileceği bir şey vardır.”
“O ÜLKEDE DARBE OLUYORSA DÜNYA BUNUNLA İLGİLENİR”
“Şimdi çıkmış utanmadan, sıkılmadan ‘Özgür Özel Türkiye’yi dünyaya şikayet ediyor’ diyor. Birincisi şunu söyleyeyim. Eğer bir ülkede demokrasi tehdit altındaysa sandık gidiyorsa, seçimle gelen seçimle gitmiyorsa o ülkede darbe oluyorsa dünya bununla ilgilenir. Hatırla Erdoğan, 15 Temmuz’da beslediğin, büyüttüğün ne istediyse verdiğin, etle tırnak oldun FETÖ’cüler sana darbe yaptığında o darbeye bütün demokratlar direnmiştik. Ertesi gün geldin muhalefetten destek istedin. ‘Bu darbeyi bütün dünyaya birlikte anlatalım’ dedin. Şimdi o darbeyi bütün dünyaya nasıl anlattıysam, bu darbeyi de bütün dünyaya öyle anlatacağım. Ayrıca insanda birazcık utanma, birazcık hafıza olur. Başörtüsü meselesinde, üniversiteye gitmek için başını örten kardeşlerimize antidemokratik işler yapıldığında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne giden sizdiniz, o zaman kimse size ‘Türkiye’yi yurtdışına şikayet ediyor’ demiyordu. Ardından parti kapatma davalarında heyetler oluşturup kapı kapı Avrupa’yı gezen, dünyayı gezen Türkiye’yi bu anlamda şikayet eden yine sizdiniz. Geçmişin mağdurları şimdi olmuş zalim. Geçmişin mağduru zalim olduysa, o gün de bugün de demokrasiyi savunanlar dünyanın bütün demokratlarıyla konuşacaklar ve dayanışacaklar. Hiç kendini bununla yorma. Eskide kaldı onlar, korkmuyoruz, sinmiyoruz, senin algına teslim olmuyoruz.”
“BU MEYDANI GÖRMEYENE GÜCÜMÜ GÖSTERECEĞİM”
“Bunun sözcüsü de kendisi de çıkıp diyor ki, ‘Efendim siz basını tehdit edemezsiniz.’ Neymiş o? Demişim ya, ‘Saraçhane’yi görmeyeni biz de görmeyeceğiz. Saraçhane’yi göreni başımızın üstünde tutacağız, görmeyenin yerin dibine batıracağız.’ Diyor ki beyefendi, ‘Efendim basın demokrasilerde boykot edilmezmiş.’ Yıl 2008, 2009 Doğan Medya Grubu’nu boykot edeli, bizzat Başbakan sıfatıyla, eline aldığı her mikrofonda, tüm imkanlarla boykota bunlar davet ediyordu. Şimdi bugüne kadar sabrettik. Dediler ki, konuşuyoruz, görüşüyoruz: ‘Efendim ekranın ortasına sizi koyuyoruz, etrafında kendimiz konuşuyoruz.’ Sabırla bekledik, bugün sabah erkenden arayarak şunu söylüyorlar: ‘Mitingi vermeye korkuyoruz, İletişim Başkanlığı’ndan telefonlar alıyoruz. RTÜK’le tehdit ediliyoruz.’ Şunu bileceğiz. Şimdi yeni boykot listesine geliyorum ama mevcut durumu şöyle bir hatırlatayım. Bir kere bizim vergilerimizle bize ihanet eden TRT’yi asla ve asla bir daha açmıyoruz. CNN Türk, TGRT, A Haber, Beyaz TV, Demirören ve Turkuaz’ın medyalarını asla ve asla açmıyoruz. Buradan bir sözüm de reklam vereceklere. Bakın bu meydan şöyle bir karar veriyor. Eğer biz TRT’de, CNN’de, TGRT’de, A Haber’de, Beyaz TV’de, Türkiye’de, Sabah Gazetesinde, Akşam’da, Yeni Şafak’ta reklamınızı görürsek o ürünü almayacağız. Reklam veren hesabını kitabını bu meydana göre yap. Doğru mu? Doğru mu? Doğru mu? Bizden para kazanmak isteyen bunlara para kazandırmayacak. Yaklaşımımız asla ideolojik değildir. Bu kanallardan hangisi bu meydanı görürse eyvallah. Bakın şimdi bakın, bugüne kadar ‘Yapma’ dediler, ‘Bekle’ dediler. Hadi bakayım o NTV nerede? Göreyim onu. Hava durumu yayınlıyor. Saat 14.00. 15.00’te bunun firmalarını ilan edeceğim, bu meydanı görmeyene gücümü göstereceğim. Son 4 dakika, 4 dakika. Reklamı bana izlettireceksin, parayı benden kazanacaksın, yüzde 70 izleyici benden olacak, saraydan gelen telefonla titreyeceksin. Hadi oradan, hadi oradan. Gençler şunu hatırlayalım. Biz medya ile bağlantılı olmayan boykot olarak bir tek anaların yanan yüreği için hepimizin yanan yüreği için istifa etmediği için ETS Tur’a, Turizm Bakanı’nın şirketi ETS Tur’a boykot yapıyoruz. Geliyor, geliyor. NTV son 2 dakikasını bekliyor. Bekleyin. İhlas Ev Aletleri, geçen gün otobüsün üzerindeki masum kardeşimizi DHKP-C’li gösteren Türkiye gazetesi var ya, ona kızdınız mı? O zaman İhlas Ev Aletleri’nden ve İhlas Pazarlama’dan çıkarın hırsınızı, çıkarın hırsınızı. Gençler, D&R’a gidiyor musunuz? O D&R var ya D&R. Bütün yalanları atanların, iftiracıların, bu meydana düşmanlık yapanların firmasıdır. Ona gücünüzü gösterecek misiniz?”
“MALTEPE’Yİ GÖRMEYEN, SATIŞIN DİBİNİ GÖRECEK”
“Habertürk yayına geçmiş bir alkışlayalım, böyle olur. Bravo Habertürk. Habertürk meydanı gördü, boykotun ucundan döndü. Değerli arkadaşlar, tabii bu Demirören’in özellikle çıkmayan Milli Piyangosundan, Sayısal Lotosundan, misli.com’dan, iddaa.com’dan, Demirören‘den uzak duruyoruz arkadaşlar. Tamamından. Bu meydanın gücünü görüyor musunuz? Burada bir koca yalan var o da şu. Güya biz elektrikli otomobil TOGG’a boykot yapıyormuşuz, yerli ve milli değilmişiz. TOGG’a boykot da yapmıyorum, TOGG’u destekliyoruz bizim bu ülkenin değerleriyle değil, bu ülkenin hırsızlarıyla sorunumuz var, hırsızlarıyla. Bir konuya açıklık getirelim. Bu firmalar içinde Espressolab diye bir firma var. Gençler, bunların aslında bir yayınla bir bağları yok ama gençlerin bu firmayla sorunu var. Öğrendiğimi söyleyeyim. Başta vakıf üniversitelerinde, bütün üniversitelerde küçük küçük kafeleri ele geçirip, yerine zincir kurup çok pahalıya kahve satarlarmış. Bu yüzden gençler Saraçhane‘de bu isyanı aşağıdan yukarıya duyurdular ve ‘boykot’ deyince hep beraber bu firmanın adını bağırdılar. Bunun televizyonu falan olduğundan değil, ama bağlantılarından ve imtiyazla bütün yeri ele geçirdiğinden. Dün bize ulaşmaya çalıştılar, dedikleri şu: ‘Görüşelim, ne yapmamız gerekiyorsa anlaşalım.’ Onlara cevabımız şu. Yolladım, nereye yolladım? Gençlere. Eğer üniversite kampüslerindeki gençlerin gönlünü yaparsa, oradan çekilirse, öğrencilere mesela Espressolabları öğrencilere kantin olarak verirse, öğrenciler bana ‘Biz bunları affettik Özgür Abi’ derse o zaman gelirsin yanıma’ dedim. Git öğrencilerin yanına. Şimdi vakit doldu. Habertürk ve NTV yayında yoktu, Habertürk yayına geçti. Şimdi NTV inat ediyor, dünya tarihinde bir ilk. Canlı yayında meydanı görmeyene gücümüzü göstermek üzere buradayız. Bu akşamdan itibaren, bu dakikadan itibaren bu NTV düzelip de boykot listemizden çıkana kadar NTV’yi izlemiyoruz. NTV’de reklam verenlerin ürünlerini almıyoruz. Ve Doğuş Grubu NTV’nin yanında Star TV, Kral FM, çokça gidilen restoranları var, Günaydın Restoran’a gidilmiyor. Nusret’in kapısından geçilmiyor. Ayrıca bunlar araba satıyorlar. Tabii ki Volkswagen Almanya’da sendikanın da güçlü olduğu bir firma. Ama bundan sonra halk arabası. Volkswagen'e biniliyor. Audi alınıyor. Bu NTV’de bu bayilik durdukça, NTV de bize böyle davrandıkça bundan sonra NTV’nin, Doğuş Grubu’nun sattığı arabaları almayacağız. Bütün belediye başkanlarımıza, sözüme değer veren herkese, tüm şirketlere, tüm kişilere duyurumdur. Doğuş Grubu bu saraydan korktukça, bu meydanı görmedikçe yerin dibine gömülecektir. Nokta. Biliyorsunuz bunlar Gezi olaylarında da iki gün penguen yayınlayıp, üçüncü gün nedamet getirmişlerdi. O yüzden çabuk affedeceğimizi sanmasınlar. Bu meydanı görmeyen, Maltepe’yi görmeyen, satışın dibini görecek. Söz veriyoruz.”
“BİZE ‘MANDACI’ DİYECEK HADDİ NEREDEN BULUYORLAR?”
“Erdoğan sıkışınca her türlü iftirayı attığı gibi şimdi de dönmüş, bize ‘Mandacı’ demiş. Aslında Erdoğan birisi mandacı olacaksa, birisi mücadeleden yana olacaksa orada saflar çoktandır belli. Sen değil misin ‘200 yıldır bu millete istikamet dayatılıyor’ diyerek demokrasiye, padişahın yetkilerinin azalmasına, Senet-i İttifak’tan beri karşı çıkan? Siz değil misiniz ‘150 yıldır CHP ve biz iki ayrı akımız. Karşı karşıyayız’ diyen? Haydi safları netleştirelim. Biz 150 yıldır bir anayasa isteyenleriz, bir Meclis’i savunanlarız. Sizin yolunuz Meşrutiyet’ten sonra Meclis’i 33 yıl kapatanların yoludur. Biz İkinci Meşrutiyet’ten, onun için canını ortaya koyanlardan yanayız, onların yoluyuz. sizin yolunuz Damat Ferit hükümetlerinin yoludur. Siz Sevr’i imzalayanların siyasi devamlarısınız, biz Sevr’i yırtıp atanlarız, Lozan’ı yapanlarız. Siz milli mücadele aleyhine bildiri yayınlayıp İngiliz uçaklarından attıran İskilipli Atıf’ın devamısınız, biz milli mücadeleye destek olan Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi’nin yolundan gidenleriz. İşgal başlayınca arka kapıdan İngiliz zırhlısına binip kaçanların devamı olanlar bize ‘Mandacı’ diyecek haddi nerede buluyorlar? İstanbul işgal edildiğinde Kartal İstimbotu’nun ucuna çıkıp yanındaki yaverine ‘Geldikleri gibi gidecekler’ diyen benim Genel Başkanım’dır; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Burada meydan hep bir ağızdan bağırıyor. Ne bağırıyor biliyor musun? Sen Altıncı Filo’ya secde edenlerin arasında saf tutansın. Altıncı Filo’ya secde edenlersin. Biz Altıncı Filo’yu denize döken Deniz Gezmiş’in arkadaşlarıyız. Atatürk’e zerre muhabbet beslemeyen ‘Ne ölüme, ne dirime gelsin’ diyen Fesli Deli Kadir’in dirisine kendi giden, cenazesine beş bakan yollayan Erdoğan, sen Atatürk’e bağlılık yeminini bırakmadıkları için gencecik teğmenleri ordudan atansın. Biz onlar gibi ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyen kahraman Türk evlatlarıyız.”
“GENÇLERİN UMUDUNA YENİLECEKSİNİZ”
“Erdoğan’ın her türlü kutuplaştırmasına, şeytanlaştırmasına, hedef göstermesine inat; biz biriz ve beraberiz. Bu mücadele, bu meydan, bu sokak, bu azim sürdükçe, karşımızda ne saraydan korkan medya patronları durabilir, ne kendilerini ileride takındıkları bu tutumdan dolayı savunamayacak halde, sözde yazar, çizer tayfasının bugün bu iktidardan korkanı, susanları olabilir. Şunu unutmayın, Aliya İzzetbegoviç şunu söyler: ‘Her şey bittiğinde biz düşmanlarımızın yüksek seslerini değil dostlarımızın sessizliğini hatırlayacağız.’ Bunu kimse unutmasın. Bir cesaret gösterilecekse bugün gösterilecek. Sokağa çıkılacaksa bugün çıkılacak. Demokrasi savunulacaksa bugün savunulacak. Bir cesaret gerekiyorsa bugün gösterilecek. Çıkmışlar bizi tehdit ediyorlar. Bana, benim şahsımda hepimize, ‘Sizin de kabrinizi yakında kazarlar.’ diyor. Elinden geleni ardına koyma. Biz bu yolda ölümü de göze aldık, zindanı da, mezarı da. Ekrem Başkan gibi cesurlar, bu meydandakiler gibi cesurlar bir kez ölürler. Erdoğan gibi korkaklar hergün ölür. Emin olun Ekrem Başkan küçücük hücresinde, ama dünyanın en büyük demokrasi sarayında. Arkasında 15,5 milyon oy var. Erdoğan, belki de dünyanın en görkemli sarayında oturuyor ama yerin yedi kat dibinde zindandaymış gibi daralıyor. Çünkü biz güçlüyüz, biz haklıyız. Biz kazanacağız, siz yenileceksiniz. Bu ülke için tertemiz hayaller kuran gençlerin umuduna yenileceksiniz. Evladının geleceği için dertlenen annelerin duasına yenileceksiniz. Abisine, ablasına zulmettiğiniz, bu bayram günü onu kardeşlerinden kopardığınız o küçük kardeşlerin gözyaşlarına yenileceksiniz. Yoksulluğun bittiği, adaletin hakim olduğu bir Türkiye isteyen milyonların azimli, kararlı, cesur mücadelesine yenileceksiniz.”
“BU İKTİDARI ALAŞAĞI EDECEĞİZ”
“Yarın evlatlarıyla birlikte, babası Hasan Amcamla birlikte, Ekrem Başkan’ın memleketi Trabzon‘dayım. Bayram namazından sonra Ekrem Başkan’ın özgürlüğü ve erken seçim talebi için bugün sizin arifesini yaşadığınız o demokrasi bayramını, yarın Ekrem Başkan’ın köyünden başlatarak, bir büyük imza kampanyasını hep birlikte başlatıyoruz. Bütün dünyanın gözü önünde tek tek, tane tane bu ülkedeki insanlara ulaşarak, dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasıyla Tayyip Erdoğan’a bir güvensizlik oyu vermeye, onun meşruiyetini tüm Türkiye’nin gözünün önüne sermeye, bütün dünyaya bu iktidar artık gidiyor, halk desteği kalmadı, erken seçim geliyor demeye, sandığı getirmeye, erken seçimi getirmeye, bunun için o büyük kampanyaya hazır mıyız? Hazır mıyız? Hazır mıyız? Yarından itibaren her birimiz hem biz kalabalık olmayalım diye uzattıkları o bayram tatilinde sekiz gün boyunca, yarından itibaren kapı kapı gezeceğiz, Ekrem Başkan’ın özgürlüğü için imzaları toplayacağız, erken seçim talebiyle imzaları toplayacağız, Türkiye’de her iki kişiden birinden fazlasının imzasını alıp, bu iktidarı alaşağı edeceğiz, alaşağı edeceğiz.”.
“MİLYONLARA TEŞEKKÜR EDİYORUM”
“Bu meydandaki tüm görüşleri, tüm yapıları, tüm partileri, tüm mezhepleri, tüm inançları, tüm etnik kökenleri gökkuşağına duyduğumuz saygıyla Cumhuriyet’in kuruluş değerlerine bağlılığımızla, yarına olan inancımızla yürekten selamlıyorum. Hepiniz sağ olun var olun. Yarın hep birlikte bayramlaşacağız. Ama ilk büyük bayramlaşmayı bu meydanda yaptık. Bilmiyorum aynı operatör mü? Geçtiğimiz günlerde Saraçhane‘den ayrılırken bir kardeşim geldi, sarıldı. ‘Başkanım’ dedi, ‘15 yıllık drone operatörüyüm. Ben size teşekkür ederim.’ Saraçhane‘de dedim ya ‘Drone yukarı, drone’a bir alkış, drone hepimizi görüntülüyor’, alkışladılar. Bakın o çocuk gözleri dolu dolu gelmiş, ‘Drone alkış’ deyince ‘İlk kez bizi birisi fark etti ve aşağıdaki güzel insanlar da alkışladı’ diyor. Şimdi o drone biraz önce yükseldi. Bu tarihi bayramlaşmayı fotoğrafladı. Ben yarın önce Trabzon’da, sonra Silivri’de ve bayramın ikinci günü yine Silivri’de, içeriye koyduklarıyla, öğrencilerimizle, siyasetçilerimizle, belediye başkanlarımızla, sanatçılarımızla sizin adınıza bayramlaşacağım. Buradan içeride hepimiz adına yatanlara selam olsun mu? Buradan hep birlikte Türkiye’nin güzel insanlarına, dayanışma gösterenlere, bayramlaşanlara, yarına umutla baksınlar diye hep birlikte iyi bayramlar diliyoruz. İyi bayramlar. İyi bayramlar. İyi bayramlar. Ve şimdi bugünün anlamıyla ve yarın başlayacağımız büyük kampanya için hep birlikte tekrar edelim. Ben milletim, ben milli iradeyim. Adayımı bırak, sandığımı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Ben milli iradeyim. Adayımı bırak. Sandığı getir. Adayımı yanımda, sandığı önümde istiyorum. Sizin önünüzde hiçbir güç duramayacak. Hiçbir güç. Türkiye’nin en büyük kırılma anında her şeyi göze alıp sokaklara çıkanlara, barikatları aşanlara, meydanlara koşanlara ve yanındakinin hakkını kendi hakkı gibi bilen milyonlara teşekkür ediyorum. İyi bayramlar diliyorum. Güle güle gidin ama sakın dinlenmeyin. Çünkü bu iktidarı değiştirene kadar durmayacağız, durmayacağız, durmayacağız. Yolunuz açık olsun, yolumuz açık olsun. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz.”