CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri Cezaevi’nde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer, Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Osman Kavala, Tayfun Kahraman ve Ayşe Barım’ı ziyaret etti. Özel, ziyaretlerinin ardından beraberindeki partili heyet ile birlikte basın açıklaması yaptı.
“KENDİ MESLEKTAŞLARINA DA YUKARIDAN BAKMA DURUMU İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın tutukluluğuna tepki gösteren Özel, Özdağ hakkında yürütülen soruşturmada İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yetkisi olmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
* "Bir siyasi partinin genel başkanı olarak, bir başka siyasi partinin genel başkanını ziyaret ediyor olmaktan, 31 gündür partisinin başında muhalefet görevini yapması gerekirken burada tutuklu bulunan siyasi parti genel başkanını ziyaret etmekten utanç duyduğumu buradan ifade etmek isterim. Siyasette, siyasi parti genel başkanlarının hukukları birbirine emanettir. Bir üyemiz, bir yöneticimiz istenmedik bir söz sarf etse, kalp kırsa, o hukuku zedelese içeride gereğini yapmak ve o genel başkandan özür dilemek bize düşer. Değil ki bir mevkidaşımızı, bir başka siyasi partinin genel başkanını alalım, içeri atalım, onu orada tutalım. Bunun da adına siyasi rekabet diyelim.
* Sayın Ümit Özdağ, Antalya'da işlediği bir suçtan Ankara'da gözaltına alınıp İstanbul'a getirilip tutuklanacağı iddia ediliyor o sırada baktı oradan olmuyor. Kayseri'de olduğunu iddia ettiği bir suçtan tutuklamada bulundular. Ardından da Antalya ile ilgili de bir başka ceza talebi düzenlediler. Ümit Özdağ'ın ikameti Ankara, hakaret suçunun işlendiği iddia edilen yer Antalya, bir başka suçun işlendiği iddia edilen yer Kayseri. Bu işlemler Ankara'da, Antalya'da, Kayseri'de yapılsa bir siyasetçiye, bir genel başkana yapıldığı için yanlıştır ama bir hukuk zemini olur.
"KENDİ MESLEKTAŞLARINA DA YUKARIDAN BAKMA DURUMU İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"
* İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı neyin nesi oluyor da yetkili olmadığı yerlerde iş yapıyor? 'Ankara Cumhuriyet Başsavcısına diyor ki 'sen işini bilmiyorsun ben biliyorum', Antalya'ya diyor ki, 'suç vardı, göremedin. Ben gördüm', Kayseri'ye diyor ki, 'sen Cumhurbaşkanımıza benim kadar yaranamazsın'. Böyle bir şey olur mu? Yetkisi olmayan ve bunu herkesin bildiği, en iyi de Ankara Cumhuriyet Başsavcısının bildiği bir yetki aşımı, bir mesleki şımarıklık.
* Kendi meslektaşlarına da yukarıdan bakma durumu ile karşı karşıyayız. Bu davranışların sonucunda burada bir genel başkan duruyor ve söylemeye utanıyorum; dün dilekçe yazmış Adalet Bakanlığı'na... 'Günde ondan fazla ziyaretçim giriyor. On sefer ayakkabılarımı çıkartıp, giydiriyorlar. Otuz sefer üzerimi arıyorlar. Bu günde bir ziyaretçisi olan için normaldir. Benim çok zoruma, çok ağrıma gidiyor' diye. Böyle bir şey olmaz. Sayın Erdoğan'a mı sesleneyim? Duymuyorsa, Hanımefendi akşam belki anlatır mı? Bir partinin genel başkanına rekabet zemini içerisinde ne dersen de, ne yaparsan yap. Bak dün bana neler dedin, neler ediyorsun, neler yapıyorsun. Ama bu olacak iş değil.
“MERTÇE BİR REKABETE DAVET EDİYORUZ”
* Normalde milletvekili olması lazım. Baraj sorunundan milletvekili değil, dokunulmazlığı yok. Bana yapamadığını ona yapıyor. Musavvat Bey'e yapamadığını ona yapıyor, olacak iş mi? Bunun ilerisinde bir başka parti şimdiki sizin siyaset arkadaşlarınızdan birisini dokunulmazlığı yokken yakalayıp bunu mu yapsın? Sizin getirdiğiniz zemin bu.
* Mertçe bir rekabete davet ediyoruz. Bizim Ümit Özdağ ile normalde görüşlerimiz, siyasi geleneklerimiz farklı. Kendisi bana geçmişte çok sert eleştirilerde bulundu. Haksızlık ettiğini düşündüğüm çok oldu. Ama bugün demokrasiyi savunmanın günü. Ümit Özdağ'ın şahsında bütün Zafer Partilileri selamlıyorum ve şunu söylüyorum: Genel Başkanınız orada bu mücadeleyi verdikçe biz sonuna kadar yanınızdayız, arkanızdayız. Erdoğan'ın ortaya koymuş olduğu bu yaklaşım aslında kendisinin Zafer Partisi ile de, bizlerle de, Ekrem İmamoğlu ile de, Mansur Yavaş ile de bir mücadeleye gücünün kalmadığını, cesaretinin kalmadığını gösteriyor."
"TUTUKLU OLAN GAZETECİLİK FAALİYETİDİR"
Silivri Cezaevi'nde tutuklu bulunan Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş'ı da ziyaret eden Özel, Toktaş'ın sadece gazetecilik faaliyeti yürüttüğünü ve aslında tutuklu olanın gazetecilik olduğunu belirterek şunları söyledi:
* "Suat Toktaş 22 gündür burada. Hep söylediğimi bir kez daha söyleyeceğim, burada tutuklu olan gazetecilik faaliyetidir. Suat Toktaş, Türkiye'nin en büyük televizyonlarında, en üst düzey yöneticilik ve bugüne kadar 30 farklı görevde basın kuruluşlarında orta ve üst kademe yöneticilik yapmış birisidir. Bütün meseleye haber olarak bakan, haber etiği açısından bakan çok deneyimli bir gazeteci. Bir siyasetçi, bir bilir kişinin ismini söylemiş ve 8 bin kişiden sürekli aynı kişinin seçildiğini söylemiş. Bu kişiye ulaşmak gazetecilik başarısıdır. Bu kişiye nereden aradığını söyleyerek, dakikalarca ifade ederek, o kişinin Halk TV'ye eleştirilerini de, İmamoğlu'na yönelik eleştirilerini de yayınlayarak ve bunu da kendilerine söyleyerek bir gazetecilik yapılmış.
* Sayın Ahmet Hakan, Sayın Abdulkadir Selvi, Sayım Rasim Ozan Kütahyalı, Sayın Zafer Şahin herhalde bu isimler Halk TV'ye yakın isimler değil, bizim dünya görüşümüze yakın isimler değil ama bu gazeteciler Suat Toktaş'a yönelik muameleye, buraya konulmasına olumlu bir şey söylemediler, bunu eleştirdiler, bunun gazetecilik olduğunu düşünüyorlar. Sayın Suat Toktaş'ta bunları takip etmiş ve memnuniyetlerini ifade ederek, 'bu gazetecilik diyor bütün meslektaşlarım. Bir bilir kişiye gösterin bu gazetecilik mi değil mi? Bir gazeteci böyle bir kaynağa ulaştığında duyarsız kalır mı?' diyor. Türkiye'nin en merak edilen adamını bulmuş, konuşmuş, konuşmuştur. İçeride 22 gündür bir eşi, bir babayı tutuyorsunuz. Bu insanı tarafı ama boşu boşuna bir gazeteciyi tutuyorsunuz."
"KANUNDA OLMAYAN BİR SUÇLA BİRİSİNİ İÇERİYE ALAMAZSINIZ"
Ayşe Barım'ı da ziyeret eden Özel, Barım'ın tutuklanma gerekçesinin yasada yeri olmadığını belirterek "Ayşe Barım'ı da ziyaret ettik. Kendisi üzerinden halen daha şaşkınlığını atabilmiş değil. Ayşe Barım'ı etki ajanlığından suçluyorlar. Etki ajanlığı yasası geldi, bütün Türkiye itiraz etti ve geri çekildi arkadaşlar. Böyle bir düzenleme yapılmadı. Yapılsaydı herkesi etki ajanlığından alacaktınız. Kanunda olmayan bir suçla birisini içeriye alamazsınız. Ümit Özdağ'da savcılık yetkisiz, Ayşe Barım'da da suç yok. Öyle bir suç düzenlenmedi kanunlarda. Niyetlenildi, olmadı, geri çekildi" dedi.
"KENDİ KAFANDA SUÇLU İLAN ETTİN DİYE MAHKEMELERİ YOK SAYAMAZSIN"
Gezi Davası tutuklularında TİP Hatay Milletvekili Can Atalay, Osman Kavala ve Tayfun Kahraman'ı da ziyaret eden Özel, tutukluluklarına tepki göstererek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çağrıda bulundu. Özel, Gezi tutukluluları ile görüşmesine ilişkin şunları söyledi:
* "Gezi'den tutuklu olan ve tutukluluklarının bininci gününde Ciğdem Mater ve Mine Özerden'i, Bakırköy Kadın Cezaevi'nde ziyaret etmiştim. Bin 33'üncü gününde Can Atalay ve Tayfun Kahraman'ı. 2 bin 668'inci gününde de Osman Kavala'yı ziyaret ettik. Dile kolay arkadaşlar. Üç yıldan fazla olmuş yatanlar. Ne için yatıyorlar? Hatırlatayım, Can Atalay seçilmiş milletvekili olduğu halde yatıyor, Sayın Devlet Bahçeli onu yemine çağırdığı halde yatıyor, onu bütün meclis İnsan Hakları Komisyonu'na seçtiği halde yatıyor yani adalet mekanizması içerinde bir kliğin meclisi, Anayasa Mahkemesi'ni tanımadığı için yatıyor.
* Tayfun Kahraman kardeşimiz bugün kızı Vera gelemediği için bize sarıldı. Tayfun Kahraman'ın bugün eşi paylaşmış, Gezi'deki direniş çözülsün, sorunlar çözülsün diye gidiyor Erdoğan'ın karşısına. Demiyor ki 'hükümet istifa etsin', demiyor ki 'sen istifa et', demiyor ki 'yerinize biz geçelim'. Diyor ki 'ağaçlar kesilmesin, AKM yıkılmasın, yerine AVM yapılmasın'. Sonra da çıkıyor dışarı, 'Sayın Başbakanımıza' diye başlayan Erdoğan için ifadelerde...
"O VİDEOYU AÇIN, İZLETİN"
* Buradan bir kez daha Erdoğan ailesine, televizyonları izleyebilenlere, Erdoğan'ın değerli kızlarına, evlatlarına, eşine sesleniyorum. O videoyu bir açın, izletin. Sanıyor ki bunlar darbe yapmaya çalışıyorlar. Diyor ki 'Sayın Başbakanımızla konuştuk yargı kararını bekleyeceğini, ağaçları kesmeyeceğini, kışlayı yapmayacağını, AKM'yi yıkmayacağını Yargı kararı aleyhimize de olsa referandum sandığı koyup İstanbul'a soracağını söylüyor. Bu vakitten sonra Gezi sakinlerine bu durumu değerlendirmelerini, evlerine dönmelerini öneriyorum' diyor diye eleştiri bile almıştı, o günlerde güvenilmez diye.
* Gece barışçıl şekilde bitsin bir kişinin burnu kanamasın diye gayret gösteren Tayfun Kahraman'ı bin 33 gündür burada tutuyorsunuz. Osman Kavala'yı aynı baz istasyonundan filanca ile telefonu çekmiş diye 7 yıldır burada tutuyor. Bu arkadaki binada, ben bu arkadaşların ikinci kez Türk milleti adına dediler hep birlikte ayağa kalktık onlar da kalktı.
* Üç hakim karşı oy olmaksızın her ne kadar da söyledikleri iddialar FETÖ'cü savcıların geçmişte yazdığı iddianamedeki iddialardı. Her ne kadar şu bir tanesi Türkiye'ye gezinin belgeselini yapmak için geldiği, ayaklanmayı, darbenin filmini çekmeye geldiği iddia edilmişse de filmin çekilmediği anlaşıldığından Her ne kadar dışarıdan bulduğu parayla 6 bin tane pizza sipariş ederek ödediği iddia edildiyse de ne böyle bir para oldu, ne de o gece İstanbul'da 6 bin değil, 60 tane bile pizzanın birlikte sipariş edilmediği anlaşıldığından.
* Her ne kadar Tayfun Kahraman'ı söylüyor, yaptığı açıklamalarda barışçıl açıklamalar yaptığı anlaşıldığından. Hepsini beraat ettirdiler burada. Kim adına? Türk Milleti adına. Öyle yazıyor başında. Kavala'nın çıkmasına bile izin vermedi Erdoğan. Hemen onu ajanlık suçlamasıyla yeniden tutuklattı Salıncağı yerde. Sonra ajanlıktan beraat etti. Gezi davasını bir daha açtırıp Gezi'den ceza verdi ve diyor ki 'birileri onu beraat ettirmeye kalktı'. Milletin verdiği görev yargılama sana verdiği görev yürütme. Sen kendi kafanda suçlu ilan ettin diye mahkemeleri yok sayamazsın ama saydı maalesef."
"KARŞIMIZDAKİ DARBE İTTİFAKINI GÖRÜYORUZ VE MEYDAN OKUYORUZ"
Tutuklu bulunan Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat ve Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'i de ziyaret eden Özel, görüşmenin detaylarına ilişkin şu ifadeleri kullandı:
* "Sevgili Rıza Akpolat ve Sevgili Ahmet Özer'i iki değerli belediye başkanımı ziyaret ettim Rıza Akpolat'ın 35. günü. Hepimizin bildiği gibi, hepimizin gözünün önünde Rıza Akpolat, Erdoğan silkeleyip silkeleyip Beşiktaş Belediyesi'ne maaş ödeyecek para bırakmadığı için, bir yandan da temizlik işlerini yapan şirket parayı almazsa daha çok toplayamam dediği için, bir arsayı satıp şirketin borcundan düşüp artan parayla da maaş ödedi diye burada yatıyor arkadaşlar. Bu kadar basit. O şirketin sahibi başta Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yargıtay, Sayıştay ve bütün AK Partili belediyelerle neredeyse çalışıyor.
* Trabzon'dan Büyükşehir'le çalışıyor, Isparta İl Belediyesi'yle çalışıyor, her yerle çalışıyor. Adamın işi o. Oralardan parayı almış. Oraları silkelememişler Bizimki parayı ödeyememiş arsa satmış diye kusur bulmuş içeri atmış durumdalar En kısa sürede Rıza Akbolat'ın da özgürlüğe kavuşmasını, işinin başına dönmesini bekliyoruz. Rıza Akbolat'ın karşısına aday çıkardınız Sayın Erdoğan, 31 Belediye meclis üyesi var Beşiktaş'ın, 31'i de CHP'nin. Sizin bir. AK Parti ve MHP'nin oylarını birleştirdiniz, Beşiktaş'a bir belediye meclis üyesi seçemediniz. Şimdi milletin sokmadığı belediyeye böyle mi burnunuzu sokuyorsunuz? Bu doğru bir davranış değil. 114 gündür Ahmet Özer iddianame bekliyor.
"EL KOYDUKLARINDAN BULDUKLARI BİR ŞEY YOK"
* İddianamenin yazılması, bir an önce UYAP'a yüklenmesi bence an meselesi. Ve o iddianamede Ahmet Özer'i ilk aldıklarında yaptıkları hukuksuz aramadan, evin kapısını kırdılar, eşini korkuttular, belediyenin kapısını kırdılar, girdiler. Aldıkları el koyduklarından buldukları bir şey yok. Bir tane kitap buldular zaten bıraksalar adam kitabı basacak. Kim kimi aramış belli değil '14 kere ne görüştün? Onu açıkla'. Öbür taraftan yine Ahmet Özer'in hakkında Erdoğan'dan bayram tebriği, İçişleri Bakanlarından davet, Şimdiki İçişleri Bakan Yardımcısından Van Valisiyken kendisine davet, konuşma, çözüm sürecine katkı... Akademisyen uzmanlığı da bu Kürt meselesi yazdığı kitaplarda Türk-Kürt kardeşliği. Buradan terör örgütü üyesi çıkarmaya çalışıyorlar.
* Ahmet Özer'den terör örgütü üyesi çıkmaz. Ahmet Özer bir akademisyen, bir kanaat önderi ve Ahmet Özer'in bugün için karşı karşıya bulunduğu durum sadece Cumhuriyet Halk Parti'li belediyeyi kriminalize etme ve muhalefeti bölme. Terör varsa muhalefet burada birleşemez. Zafer Partisi'ni alırız, muhalefet birleşemez. Sağcısı, solcusu, Türkü, Kürdü, milliyetçisi ayrılır. Beşiktaş'a yolsuzluk vurursak muhalefet ahlakı bunları bir arada tutamaz. Ama muhalefet ne diyor? Ya hep beraber ya hiçbiri. Çünkü her birimiz, birbirimize kurulan kumpasların farkındayız. Geçmişte yaşanmış bütün çelişkiler bir yana Ahmet Özer, Zafer Partisi'nin Sayın Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın hukuksuzluğundan, Ümit Özdağ'da, Ahmet Özer'e yapılan hukuksuzluklardan kendisine yapılan kadar emin kardeşim. Çünkü karşıda bir kötücül akıl var.
"O GÜN DE TESLİM OLMADIK, BUGÜN DE TESLİM OLMUYORUZ"
* İçeride astrolog tutuyor. Astroloğu tutuklu tutuyor içeride. İçeride tweet atan akademisyen var. İçeride İstanbul Barosu'nun Genel sekreteri var, Başkan Yardımcısı var İstanbul Barosu'na kayyum atamaya çalışıyorlar. Cumhuriyet Halk Partisi'ne kayyum atamayı akıllarından geçiriyorlar. Savaş meydanında kurulmuş partiye, o zaman da karşımızda olan zihniyet biz Kurtuluş Savaşı yapalım derken 'Kurtuluş Savaşı yapmayalım, işgal donanmasını karşılayalım' diyen zihniyet, Atatürk'e idam fermanı çıkaran zihniyet, görevden alan zihniyet, Anadolu ve Rumeli Müdafa Hukuk Cemiyetlerinin karşısındaki zihniyet, meclisin karşısında olan zihniyet, bugün de kayyum atamaya çalışıyor Cumhuriyet Halk Partisi'ne. O gün de teslim olmadık, bugün de teslim olmuyoruz.
* Türkiye'de yargı eliyle yürütülen bu darbe mekaniğinin farkındayız, karşısındayız. Bütün gücümüzle birlikte muhalefetle de dayanışma içindeyiz. Partide de omuz omuzayız. Tarih boyunca Birinci Meşrutiyet'ten beri tek adam rejimini savunan zihniyet yine demokrasinin karşısında, yine biz buradayız. 15 Temmuz'da o tek adama başka bir tek adam darbe yapmaya kalkarken dahi biz demokrasiyi ve meclisi savunduk. Gerekirse yine savunuruz. Karşımızdaki darbe ittifakını görüyoruz ve meydan okuyoruz."
"'SİLİVRİ SOĞUK MU?' DİYE SORULABİLİR"
Bir basın mensubunun, Özel'e, CHP'nin Kasım 2023'teki kurultayına ilişkin başlatılan "şaibe" soruşturması kapsamında iddianame hazırlandığı takdirde hamlesinin ne olacağını sorması üzerine Özel şu yanıtı verdi:
* "İddianame hazırlanmadan da herhalde bize sorulur. Görürüz, bakarız ve hukuken gereğini yaparız. Verilmeyecek bir hesabımız yok. Beklediler, beklediler bir şey olmadı ama Erdoğan bana devamlı 'cevap ver' dedi. Cevap vermedim, oyuna gelmedim. Gelenler oldu. Şimdi o gelenlerden başladılar. İsmi geçen herkesi ifadeye çağırıyorlar ama o ismi geçenlerin çok önemli bir kısmı delege değil. Olan da 'başkasından duymuştum kanıtım yok' diyorlar. Bir kötü niyetli organizasyon var ama esas kötülüğün nasıl ve nerede kurgulandığını biliyoruz hepsinden haberimiz var dikkatle takip ediyoruz."
Basın mensuplarının başka soru sormaması üzerine Özel, esprili bir dil ile, "Çarpıcı bir soru olarak 'Silivri soğuk mu?' diye sorulabilir. Gerçekten soğuk" dedi.