İzmir programı kapsamında Ege Belediyeler Birliği tarafından 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü dolayısıyla düzenlenen programa katılan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, programda basın mensuplarının soruları yanıtladı.

Cumhurbaşkanlığı adaylığıyla ilgili soruya yanıt veren CHP Genel Başkanı Özgür Özel, şunları söyledi:

* "İlk Genel Başkan olduğum gün odada kaldığımda dedim ki; koltuğa oturacaksın sağdan soldan ‘Sayın Cumhurbaşkanım' diyecekler. O yüzden kendime söz verdim. Seçimleri kazanırız Anayasa değişikliği olur, tarafsız Cumhurbaşkanı olur, onu bilmem. Benim bu dönem görevim; Ecevit 1971'de girdiği bütün seçimlerde CHP'yi birinci çıkarmıştı.

* Benim bu dönemdeki niyetim yerelde verdiğim sözü tuttum, genelde tutmak. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini yeniden iktidara getiren Genel ?Başkan olmak istiyorum. Ben bu seçimlerde partimin Cumhurbaşkanı adayı değilim. O doğru adayın belirlenmesinin teminatıyım. Ben yeni bir makam, mevkiye değil yeni bir seçim zaferi konuşmasına hazırlanıyorum genel başkan sıfatıyla. O yüzden başka bir niyetim yok."

"İTHAL VEKİL KONUSUNDA TEMİNAT BENİM"

Partisinin İzmir milletvekilleriyle ilgili bir soru üzerine Özel şunları söyledi:

* "İthal vekil konusunda teminat benim. İzmir’de siyaset yapanlar, İzmir’de milletvekili olacaklar. Sonra da önümüzdeki seçimlerde iktidar milletvekili olacak. Var güçleriyle İzmir sokaklarında vatandaşların sorunlarını çözmek için çalışacaklar. Şu anda burada partimizin yaşadığı güçlük şu; 39 milletvekili kontenjan olarak verildi. En ağır faturası İzmir’e çıktı. Başka bir sıkışmışlık olunca kendi isteklerinin dışında o arkadaşlarımız için de çok üzüldüm, burada hiç olmadık eleştiriler aldılar iki genel başkan yardımcımız iki bölgeden birinci sıraya konuldu.

* Genel başkan yardımcılarım da gelip burada performans yapamıyorlar. Geçmiş dönemden milletvekili arkadaşlarımız yeni milletvekili gibi de davranmıyor. İzmir’de yük birkaç arkadaşımızın üzerinde kalmış durumda. Ben de sıkıntının farkındayım. Keşke ara seçim olsa İzmir seçimini komple yenilesek. Milletvekillerinin 5’te 4’ünü alırız. Seçime kadar bekleyeceğiz. Elbette kontenjan olur ama İzmir ile bağı olanlardan olması lazım. İzmir’e çok borcumuz var. Önümüzdeki dönemde İzmir ile bir helalleşme listesi olacak. Belediye başkanlıklarında kadın diyorduk, kadın aday koyduk. Genç aday diyorduk, genç aday koyduk."

"PARTİ İÇİNDE BİR SORUN VAR GİBİ GÖSTERİLİYOR"

CHP'li bazı milletvekillerinin yayınlayacakları iddia edilen bildiri ile ilgili soruya Özel, “Genel Merkez bildirisinde, sürekli birileri parti tartışılsın istiyor bir milletvekilinin rahatsızlığı varsa benim için değerli. 26 milletvekilimizle, 29 milletvekillimizle bir araya geldik oturduk. İletişim sorunumuz yok. Parti içinde bir sorun var gibi gösteriliyor. 81 il başkanıyla görüştük, tüzük kurultayı yaptık, ilçelerde büyük motivasyonla çalışma var. Bunları dışarıdan ısıtmaya çalışıyorlar. Ben dışarıda protesto eden işçiyi görünce demek ki İzmir’de demokrasi var... Tayyip Erdoğan protesto edildi mi, yaka paça... Hopa'da Lokumcu öyle öldürüldü. Bizim iktidarımızda Çankaya Köşkü'nün önünde 20 kişi hakkını arıyorsa Cumhurbaşkanı yatağa huzurlu girer, çünkü demokrasi vardır. Millet bir şey söyleyemiyorsa korkmak lazım” diye yanıt verdi.

“İKTİDARIN YERİNE KÖRFEZ’İ TEMİZLEMEK İÇİN BELEDİYE PARA HARCIYOR”

Özel, İzmir Körfezi’ne ilişkin bir soru üzerine de “Körfez’i temizlemek senin işin. Cemil Tugay’ın yerinde olsam ben bunu yapabilir miydim bilmiyorum. Bu kadar para yokluğunda Körfez’i temizlemeye para harcıyor. Yurt dışından fon buluyoruz imzalamıyorsun. Kredi buluyoruz, destek vermiyorsun" dedi.

"YAPTIKLARI MALİ DARBE"

CHP'li belediyelere yönelik İller Bankası payının kesilmesine ilişkin ise Özel, “Finansal toparlanmayı gördükleri için 1,7 milyarla bir saldırıda bulundular. Asker yoluyla hizmet engelleseler askeri darbe olur. Yaptıkları mali darbe. Belediyeye maaş ödettirmemeye çalışıyorlar. Ödeme, öbür taraftan çöp toplanmasın, siyaset yapacaklar. Otobüs çalışmasın siyaset yapacaklar. O yüzden bu ekonomik darbe girişimi ki, askeri darbe girişimi gibi anayasal suç olmasa da vicdanen bence şiddete bulaşmamakla birlikte zihniyet olarak aynı kötücül aklın ürünüdür. Milletin seçtiğine dipçikle, milletin kamu gücünü kullanarak iş yaptırmamak aynı kötülüktür. Seçilmişe değil, onu seçenlere hürmetsizliktir” diye konuştu.

"YAPILACAK İLK SEÇİMLERDE ONLARIN PARTİSİNİ İKTİDAR YAPMAYA SÖZ VERİYORUZ"

Özgür Özel, İzmir’de Birinci İnönü Zaferi yıldönümünde İsmet İnönü'yü Anma Programı'na katılarak İnönü Müze Evi’ni ziyaret etti. Özel anma programında yaptığı konuşmada, şunları söyledi:

* "Son 22-23 yılda her ne kadar başta düşünce, basın, ifade özgürlüğü ve tüm özgürlük alanları daraltmış olsa da bugün burada o alanlar hiç yokken onu var edenlerden birinin doğduğu evin önündeyiz. Atatürk’ten 3 sene sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk Selanik'te, o 1884'de bu evde doğdu. İkisi de çalışkan, prensipli, son derece disiplinli öğrenciler ve sonra subaylar oldu. Yolları kesişti ve sonra bir daha hiç ayrılmadı. Öyle ki zaman zaman farklı düşünceleri oldu ama hep gönülleri bir oldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, vasiyetini yazarken bile İsmet Paşa’nın çocuklarını düşündü her şeyden önce.

* Onlar birlikte dünyayı gördü, tanıdılar. Dünyada gelişen demokratik rejimin nasıl ülkeleri kalkındırdığını gördüler. Bilime inanmanın, matbaanın, kitap okumanın, bilimi desteklemenin ülkeleri nasıl kalkındırdığını gördüler. Doğmanın, tartışmamanın, emirlere uymamanın ülkelere nasıl felaketler getirdiğini gördüler. Matbaanın geç geldiği ve 1200'lerden beri başlayan Meclis çalışmalarının ancak 1800'lerin üçüncü çeyreğinde hayata geçebildiği, sonrasında 33 yıllığına askıya alındığı bu topraklarda hem nasıl yoksulluğun, açlığın, sefaletin, salgın hastalıkların, diğer yandan ne güçlüklerle kazanılmış toprakların tek kurşun atmadan kaybedilmesinin, sadece donanmanın, Haliç'te hapsedilmesi yüzünden Kıbrıs'ı kaybetmenin, 12 adaların elden çıkmasının ne demek olduğunu hep birlikte yaşadılar."

"İSMET İNÖNÜ DEMEK TÜRKİYE VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEMEKTİR"

CHP Genel Başkanı Özel, şunları kaydetti:

* "Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü'ye bir asker olarak inanılmaz güvenir, hatta siz bugün orada sadece düşmanı değil, bu memleketin makus tarihini de yendiniz telgrafını çekerken duygularına hakim olamaz. Sanki İsmet Paşa karşısındaymış gibi telgrafı dikte ettirirken onunla konuşuyormuş gibi gözleri çakmak çakmak olur, gözleri dolar. Bugün Birinci İnönü Zaferi'nin yıl dönümü. İsmet İnönü demek Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti demektir. Savaş meydanlarında kitabı elinden düşürmemek demektir. Memleketin o kadar derdi varken Almanca satranç dergisine abone olmak demektir. Fransızca biliyorken 50 yaşından sonra İngilizceye merak salmak demektir. Çağdaşı Mussolini'ler Hitler'le güçlerine güç, coğrafyalarına savaş, kan ve ihtiras da büyük felaketler getirirken İkinci Dünya Savaşı'nın dışında orduyu tutmak, her ihtimale karşı harp stoğu tuttuğu için ekmeği, şekeri karneye bağlamak demektir.

Özgür Özel'den Cumhurbaşkanı adaylığı sorusuna yanıt - Resim : 1

* Birileri halen daha o karneleri gösterip bunu bizim zayıf yanımızmış gibi göstermeye çalışırken İsmet Paşa o hadsizlere cevabı yıllar öncesinden şöyle verdi; birisi döndü İsmet Paşa'ya dedi ki; bizim çocukları dedi şekersiz bıraktın. O da dedi ki; 'sizin çocuklarınızı şekersiz bıraktım ama onları babasız bırakmadım.' Ve öyle bir strateji, öyle bir üstün akıl demektir. Sonra bütün yetkiler eldeyken parti kurdurmak, parti kurulmasına olanak sağlamak, seçim yapmak, daha sonra kendi kazandığı seçimden sonra muhalefetin sesini duymak, demokratik bir seçim kanunu için başbakanla ana muhalefet liderini bir araya getirmek ve temmuz ayında televizyonlardan, radyolardan okuttuğu hakim gözetiminde yargı teminatında kapalı oy açık tasnife yönelik seçim sistemini ilan ettirerek muhalefete ve oy kullanacaklara 'oyunuz boşa gitmeyecek, emekleriniz boşa gitmeyecek, adil bir seçim olacak, kazanırsanız iktidarı devralabileceksiniz' demektir.

* 14 Mayıs 1950 akşamı 'Paşam herhalde bunlara hükümeti devretmeyi düşünmüyorsun' dediklerinde yaveriyle Demokrat Parti'ye haber gönderip, endişeleri ilk baştan kesip 'Paşa devir teslime hazırdır' diyebilmiştir İsmet Paşa. 10 gün sonra yönetimi devretmek muhalefete geçmek, yurt dışında okuyan oğluna yazdığı mektupta 'Şüphesiz bu benim en büyük yenilgim Erdal ama Türkiye Cumhuriyeti'nin demokrasisinin en büyük zaferidir. Medeni milletler gibi Türkiye'ye ve dünyaya iktidarın seçimle değişebildiğini gösterdik' diyebilmektir. Ve ama muhalefette ama iktidar, demokrasi sınırları içinde kalmak, gücünü mutlaklaştırmamak, asla ve asla basına baskı kurmamak, muhalefeti zindanlara atmamak aksine her şeyin önünü açmak demektir.

"İLK SEÇİMLERDE ONLARIN PARTİSİNİ İKTİDAR YAPMAYA SÖZ VERİYORUZ"

* İsmet Paşa dediğiniz kişi akıldır, cesarettir, bilimdir, fendir, demokrasidir, nezakettir. Atatürk'ün ona verdiği kıymeti bilirim. Atatürk şöyle yazıyor, diyor ki 'memleketin işi çoktur, misafirler gittikten sonra çünkü onlarla her gün temalı toplantılar yapıyorum. Okurum, çalışırım. Sabah olmadan gözüme uyku girmez. Gün doğarken istirahate çekilirim. Gözümü güvenle kaparım bilirim ki İsmet uyanmıştır. Sabah ezanı okurken İsmet Paşa kalkar, Atatürk yatar. Ankara'da bir gün geçmez ki iki kişi birden uykuda olsun. İsmet Paşa'ya emanet etmediği zaman Ankara'yı gözünü yummayan bir Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten, 'ezan okundu Paşa yatıyordur' dediği için ayağa kalkıp memleket işine koşan İsmet Paşa'dan bahsediyoruz. İkisini de rahmetle anıyorum, minnetle anıyorum. Onlara layık olmaya, onların güzel kenti İzmir'e layık olmaya, ilk seçimlerde de onların partisini bu seçimde 47 yıl sonra yerel seçimde birinci parti yaptık, yapılacak ilk seçimlerde onların partisini iktidar yapmaya, onların partisinden birini de cumhurbaşkanı yapmaya söz veriyoruz."

"ÇOK ÖZEL BİR GÜNDEYİZ"

Konak Belediyesi Ayla Ökmen Oyun Evi, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in katılımıyla açıldı. Açılışta konuşan Özel, “Konak’ta Belediye Başkanımız Nilüfer Çınarlı Mutlu’nun hem bir kadın belediye başkanı olarak hem sosyal demokrat belediye başkanlığı anlayışına sahip biri olarak, hepimizin çok önem verdiği hizmetlerinden olan bir çocuk bakımevinin, bir kreşin açılışındayız” diyerek, şunları söyledi:

* "Malum geçtiğimiz aylarda bu çok yapılan bir tartışmaydı. Aklı, fikri gençlerimizi tarikatlara, cemaatlere yönlendirmek olan Milli Eğitim Bakanı, Cumhuriyet Halk Partisi’nin yapmış olduğu kreşlerin, çocuk bakım evlerinin, mevzuata uygun olmadığını, kendileri tarafından açılması, işletilmesi gerektiğini söyleyip, bir yazı yollayarak bunların kapatılmasını isteyen bir adım atmaya kalktılar. Bu adımın karşısına adeta Türkiye dikildi. Çocukların anneleri dikildi; büyük anneleri, dedeleri dikildi. Çünkü kreş demek, öyle herhangi bir hizmet demek değil. Kreş, yoksul çocukları, hele hele böyle tamamen ücretsiz olan ve tamamen ihtiyaç sahibi ailelerin çocuklarının eğitimine ayrılmış bir kreş demek, o çocukların sosyalleşmesini, iyi eğitim almasını, okul öncesi eğitime iyi hazırlanmasını sağlarken; bir yandan iyi beslenmesini, belki evde erişemediği proteine, süte kavuşmasını sağlıyor. Diğer yandan çocuk burada olunca anne istihdamda olabiliyor, çalışabiliyor.

Özgür Özel'den Cumhurbaşkanı adaylığı sorusuna yanıt - Resim : 2

* Bugünkü şartlarda sefalet ücreti verilen asgari ücretlilere bir maaş elbette yetmiyor. Belki ikinci bir maaşla, biri anca kirayı ödese öbür maaş evi geçindirmeye katkı sağlıyor. Sosyal hayatın içine girebiliyor, hayattan tecrit edilmemiş oluyor. Çalışma hayatının içine girebiliyor. Bu açıdan bugün burada yapılan kreş son derece önemli. Tabii bu kreşin binasının İnönü ailesinin de Sayın Gülsüm Bilgehan’ın da çok değer verdiği bir ismin konutunun bağışlanması çok kıymetli. Başka bağışçılar var. Burada biraz önce plaketlerini aldılar. Ben partimiz adına kendilerine teşekkür ediyorum. Tebrik ediyorum. Çok özel bir gündeyiz. İnönü ailesinin dostları var. Bugün İnönü Savaşı’nın yıl dönümü. Biz her yıl İsmet Paşa için Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın verdiği konseri önemsiyoruz. Afrika’daydım Sosyalist Enternasyonal toplantısı için, o yüzden katılamamıştım törene. Ama tam gününde İzmir’de yöneticilerimizle, il başkanımızla, milletvekillerimizle, önceki dönem milletvekillerimizle hep birlikte bu akşam o konsere katılacağız.

“TAYYİP BEY’İN ‘EGE’DE BU BELEDİYE BENİM’ DİYECEĞİ BİR İL, BÜYÜKŞEHİR YOK”

* Yılbaşının ertesi günü ilk konuşmayı Manisa’da yaptık Ferdi Başkan ile birlikte. Bir büyük mücadeleyi başlatacağımızı söyledik. Ardından Ardahan merkezde, Posof’ta, Göle’de, Kars merkezde, Kars’ın ilçelerinde; Susuz’da, Cilavuz Köy Enstitüsü’nün olduğu Susuz’da, ardından Sarıkamış’ta, Erzurum’da eksi 20 derecelerde kalabalıklara seslendik. Evvelki gün Konya’daydık; Cihanbeyli, Ereğli’deydik. Dün Mersin’deydik. Mersin’in değerli, kıymetli ilçelerindeydik. Gittiğimiz her yerde hem 31 Mart’ın büyük başarısını hatırlıyoruz. Çünkü her yerde belediyemiz var. Sayın Erdoğan eskiden ‘Ey CHP, Sivas’ın doğusunda yoksun, Sivas’ın doğusunda olmayan parti mi olur?’ diyordu.

Özgür Özel'den Cumhurbaşkanı adaylığı sorusuna yanıt - Resim : 3

* Şimdi biraz önce saydığım o bütün belediyelerde varız, Sivas’ın doğusunda varız, yedi bölgede varız. Ama yedi bölgede il belediyesi olan tek parti de biziz. Çünkü övünmek gibi olacak ama örneğin Muğla’da, Aydın’da, İzmir’de olduğumuz gibi Balıkesir’de, Denizli’de, Manisa’da da varız. Afyon’da varız, Kütahya’da varız, Uşak’ta varız. O kadar çok yerde varız ki Ege’de bizden başkası olmadığı için örneğin Tayyip Bey’in gelip de ‘Ege’de bu belediye benim’ diyeceği bir il ya da büyükşehir belediyesi yok. Tabii bunun için Ege’ye, 31 aday gösterip 29’unu seçen bilhassa İzmir’e, 9 kadın aday gösterip 8'ini seçen İzmir’e, 14 genç aday gösterip 13’ünü seçen İzmir’e çok şey borçluyuz. Elbette İzmir’e geçen seçimde şunu söylemiştim. ‘İzmir’in sesini duyuyorum, İzmir’in talebini duyuyorum. İzmir’deki büyük değişim talebini duyuyorum’ demiştim.

“691’İNCİ KREŞ, 109’UNCU KENT LOKANTASI…”

* Bugün Ayla Ökmen Mutlu Çocuklar Oyunevi’ni açacağız. Ayla Hanım’a Allah gani gani rahmet eylesin. Kendisi yıllar önce hayatını kaybetti ama aile, İnönü ailesinin dostu, Gülsüm Bilgehan’ın dostu bu ücretsiz çocuklar için oyunevinde yaşayacak, yaşatmaya devam edecek. Yarın haberlere konu olacak. Anneler, babalar ‘Çocuğum Ayla Ökmen’e gidiyor, orada eğitim alıyor’ diyecekler. Bu da kıymetli ailesine yetecek. Biz Cumhuriyet Halk Partili belediyeler olarak Nilüfer Başkan’ın dediği dokuz kreşi Konak’ta şimdi 11’e çıkardık, üçüncüsünü bugün açarak şimdi 12’ye çıkarıyoruz. Üç sınıfında 30 evladımız ücretsiz yararlanacak. Ama Konak’ta 300’ün üzerinde çocuk kreşlerden faydalanıyor. Bugün Konak’ta 691’inci kreşi açıyoruz. İlk hedef 700 demiştik, dokuz kaldı. Bugün birazdan burada da var herhalde açacağımız ya da açılmış kent lokantaları Cumhuriyet Halk Partisi’nin 110’a yaklaşan kent lokantası var ama son 32 gün önce Bilecik’te açtığım kent lokantasının üzerine bugün 109’uncuyu açtık. Yani her gün Türkiye’de bir ya da birden çok kent lokantası açılıyor. Böylelikle sayıları her tarafa yayılıyor. AK Partili bazı belediyeler de Samsun ve Gaziantep gibi adına başka isimler koyarak çaktırmadan bunu yapıyorlar. Biz Tayyip Bey gibi hasetlik yapmıyoruz. Takdir ediyoruz. Yeter ki Türkiye’de insanlar kaliteli ve ucuz yemeğe erişebilsinler. Çünkü çok büyük bir ekonomik sıkıntı ile karşı karşıyayız.

“SEÇİM SONUÇLARINI HAZMEDECEKLER DİYE UMMUŞTUK”

* Şimdi dün yaşananları, geçtiğimiz gülerde yaşananları hep birlikte takip ettik. Ben meselenin özünü, özcesini anlatayım. 31 Mart seçimleri oldu. 412 belediyeyi kazandık. Nüfusun yüzde 65’ine, ekonominin yüzde 80’ine, turistlerin geldiği turizm bölgelerinin yüzde 92’sine Cumhuriyet Halk Partisi hizmet ediyor. 31 Mart’ta böyle ağız dolusu bir tebrik duymamıştık. Ama ilerleyen zamanlarda duyduk. 31 Mart seçimlerinin sonuçları hazmedilecek, yerel yönetimler çalışırken bu konuda yerel yönetimlere destek olunmasa da köstek olunmayacak diye ummuştuk.

* Çünkü şunu biliyorduk. 31 Mart 2019’da İstanbullu’nun verdiği karara saygısızlık edip, YSK’ya yalan dolan bir sürü İstanbul’daki bütün psikiyatri hastalarının raporları, reçeteleri ile başvurup, ‘Efendim şu kadar zihinsel kısıtlı oy kullanmış. Bunlar kanunen işlem yapılmamış. Bu sonuç doğru değildir’ diyecek kadar küçülmüş bir anlayışa, 12 bin olan küçük bir farkı, 40 gün sonra 806 bin olarak İstanbullu göstermişti. Demişti ki ‘Oylar size verildiğinde milli irade, baş tacı, bize verildiğinde alaşağı olmaz. Bu tip davranışlara olumsuz bakarız’ demişti ve cevabını, cezasını sandıkta kesmişti. Bu sefer seçim sonuçlarını hazmedecekler diye ummuştuk. Birkaç ay dayandılar, yaz ortasında bir kıpırdandılar. Milletin tepkisi gelince durdular.

“AK PARTİLİ BELEDİYE ARSA VERİYOR, ONU KABUL EDİYOR”

* Ama birden bir harekete geçtiler. Ne yapmaya başladılar? Belediyelerin SGK’ya olan ve vergi dairesine olan borçlarını. Belediye AK Partili ise arsa veriyor, kabul ediyor. Hatta Balıkesir’de, Tekirdağ’da örnekleri var. Üstünde camisi ile dört arsayı alıp borcu silmiş. O borcun tahsil kabiliyeti var mı? Camiyi yıkıp da arsayı mı satacak? Üstünde camisiyle kiraya mı vereceksin? Yok. AK Parti olunca caminin üstünde cami olan arsayı alıyor borçluluğu düşüyor. Üstünde trafo olan arsayı alıyor, borçtan düşüyor. Cumhuriyet Halk Partisindekiler neleri teklif etse kabul etmiyor. Diyor ya ‘Biraz daha silkele, biraz daha silkele.’ AK Partili belediyeler borç yapmış. Faiz çıkmış. Belediyeler el değiştirmiş. Yıllardır ödemediklerini şimdi bizden istiyorlar. Diyor ki ‘Özgür Bey elinde hesap makinasıyla altın hesabı yapıyor, SGK‘ya olan borçlarının altın hesabını da yapsın.’ SGK‘ya olan borçların altın hesabını yaptım. Alaattin Abi sever benim böyle girişken işler yapmamı. Alaattin Abi toplam SGK borcunu altının kilosuna göre böldük, ton hesabına vurduk.

* SGK‘ya toplam 270 ton altın borcu var bu ülkedeki yapıların. Bunun 240 tonu şirketlerin, 30 tonu belediyelerin. Yani kamyona yüklesen 10 kamyon borç var, 9 kamyonu şirketlerin, 1 kamyonu belediyelerin. 30 ton altın borcu var, bunun 20 tonu muhalefet belediyelerinin, 10 tonu AK Parti’li belediyelerin. Muhalefet belediyelerinin de 20 tonunun da 10 tonu AK Parti’den kalan eski borçlar. Yani SGK borçlarının 10’da biri belediyelerin. Bütün borcun da üçte biri CHP’li belediyelerin. Şimdi ‘Bu parayı ödeyin’ diyor, ‘Silkleyin’ diyor. Ben de şunu soruyorum: SGK kanununda var. Altı ayda bir SGK borcu olan şirketler açıklanacak. Niye açıklamıyorsunuz? Çünkü ben söyleyeyim. İlk 100’de CHP’li belediye göremezsiniz. Ama özellikle ilk 20’de AK Parti’ye yakın, bunların zengin ettiği hangi şirket varsa borçlu orada. Hepsi orada. Beşli çete orada, 40 haramiler orada. 40 Haramiler’i biliyor musunuz? Yol yapıyor, otoyol yapıyor, şehir hastanesi yapıyor, tünel yapıyor. Bütün ihaleleri alan 43 firma var. Bu 43 firmanın 37’si geçen sene sıfır lira vergi ödemiş. Sıfır lira. Bu sıfır lira vergi ödeyenler, SGK‘nın baş borçluları. Şimdi gelecek aftan CHP’li belediyeler, belediye şirketleri yararlanmasın diye bizi silkeliyorlar şimdi.

“BÜYÜKŞEHİR KENDİ BÜTÇESİNDEN MİLYARLAR HARCAYIP KÖRFEZ’İ TEMİZLİYOR”

* Cemil Tugay’ın 1,7 milyarına el koydular. Ne için? İşçinin maaşını ödeyemesin diye. O maaşı ödeyemeyince sendikalar, işçiler harekete geçecek. Çöpleri toplamayacak. Diyecek ki ‘Bak, CHP çöp demek.’ Asfaltı kapatamayacak. ‘Bak, CHP çukur demek.’ Kendisi biliyorsunuz gemileri denetlemiyor. İzin istedik vermiyor. Körfez’i temizleme görevi bakanlıkta, yapmıyor, İzmir’i kokutuyor. Sonra geliyor onun da hesabını Cemil Tugay‘dan soruyor, sormaya kalkıyor. O da belediyenin bütçesinden milyarlar harcayıp Körfez’i temizliyor. Vallahi de billahi de İzmir’deki kokudan, kokuşmuş AK Parti zihniyeti mesuldür. Başkası değil. Ama belediyenin parasıyla Körfez’i temizleyen biziz. Onun aç bıraktığı, yoksul bıraktığı insanlara sosyal yardım yapan biziz.

* Yakacak yardımı yapan biziz. Çocuğunun beslenme çantasını dolduran biziz. Öğrenciye çorbayı veren biziz. Okul Sütü projesini yapan biziz. Hoş geldin bebek diyen biziz. İlacını, mamasını sağlayamayana sağlayan biziz. Bunlar yapılınca CHP’li belediyelerden altı aylık memnuniyet yüzde 58 çıkınca, CHP’li belediyeleri seçildiğinden yukarıda çıkınca ‘Aman bunları durdurun.’ Buradan Tayyip Erdoğan’ı bir kez daha uyarıyorum. Sen 31 Mart‘ta vatandaşın gönlünden düştün. Bu siyasetçinin başına gelebilir. Gönlünden düşersin, çok çalışırsın, sen de kent lokantası yaparsın, sen de hoş geldin bebek yaparsın, sen de anne kart yaparsın, sen de kreş yaparsın, sen de yurt yaparsın vatandaşın gönlüne girersin. Ama bu yaptığınla, yani belediye arabasının tekerine çomak sokarak, arkadan gelip Cemil Tugay’a, CHP’li belediyelere çelme çakarak, hasislikle ve hasetlikle ‘Ben yapamıyorum onlar da yapamasın’ deyince vallahi düştüğün gönüle giremezsin ama vatandaşın gözünden düşersin. Gönülden düşen gönüle girer ama vatandaşın gözünden düşen bir daha gözüne asla ve asla giremez.

Özgür Özel'den Cumhurbaşkanı adaylığı sorusuna yanıt - Resim : 4

“KARŞIYAKA İŞÇİLERİ ÇİÇEKLE KARŞILADI”

* Demokrasi tepki ve protesto rejimidir. Bizden birine bir şey söylüyorsanız, bileyim konuşturayım. Karşıyaka Belediyesi’nin işçileri Menemen‘de karşıma çıktılar, sorunlarını söylediler. ‘Gelin arabaya’ dedim. Aldık arabaya konuştuk. Bugün Kemalpaşa‘da Karşıyaka Belediyesi’nin işçileri çiçek veriyordu. Doğru mu? Çünkü sorunu parçalara ayırmışlar, dinlemişler, kimini çözmüşler, kimini başka tarafta çözmüşler. Bugün çiçeklerle karşıladı. İçinizden iki temsilci benim arabaya gelecek derdinizi anlatacaksınız, çözeceğiz. Hele hele ‘Taşerona hayır’ diyorsunuz, o işler bizim işimiz. Onlara bakarız. Eğer birisi sesini duyuracaksa siyaset duyacak. Tayyip Erdoğan’ı değil bu mesafeden 3 kilometreden protesto edemezsin. Yaka paça alırlar atarlar. Ama Cumhuriyet Halk Partisi öyle bir parti değil. Özgür Özel öyle bir lider değil.

“EMEKÇİ, EMEKLİ BU SEFALET MAAŞINA MAHKUM DEĞİL”

* Son sözüm şu. Bu yapılan hasetlikler, milletin gönlünden dönüyor. Tayyip Bey’in kızdığı altın hesabını hatırlatalım. 2002 yılında bir asgari ücretli tam yedi çeyrek altın alıyordu. Son aldığı asgari ücretle dört çeyrek altın alabiliyordu. Bu yaptıkları zamla da eğer altın artmazsa ocak ayında 4,5 alacak, sonra kademe kademe yine zayıflayacak. Bakın, bir değil her ay emekçinin cebinden 2,5 çeyrek altın düşüp kayboluyor. Bugünkü parayla tam 12 bin 500 lira verdiği paradan fazlası sırf AK Parti iktidarında yıpranmış yok olmuş. En düşük emekli maaşı Tayyip Bey geldiğinde 1,5 asgari ücretti. Yani bugünkü parayla 33 bin lira olması lazım. 12 bin 500 veriyordu, Bakan dedi ki 14 bin 500 olacak.’ Bir kere büyük bir haksızlık, büyük bir hadsizlik. Buna Meclis kararı verecek Bakan söyleyemez. Meclis’e söyledim, ‘Meclis’in haysiyetini koruyacaksak bu 14 bin 500’e uymayacağız, bir asgari ücrete hep birlikte el kaldıracağız’ diye. Buradan bütün emeklilere, bütün emekçilere bir kez daha sesleniyorum, bu sefalet maaşına mahkûm değiliz. Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde çok üstünde var, ama biz her asgari ücretlinin en az şimdilik 30 bin lira almasını, devletin işverenlere 6 bin lira SGK‘lı başına teşvik vermesini, alan için 30 veren için 24’ün makul bir seçim olduğunu söyledik. Söylemeye devam ediyoruz. Bundan sonra bunu savunmaya devam edeceğiz.

“SENİ GÖNDERECEK, HALKIN İKTİDARINI KURACAĞIZ”

* Meclis’te mücadele ederiz ayrı. 2025 yılı büyük bir mücadelenin yılı olacak. Bunu 2025’in ilk Manisa’daki mitinginde başlattık. Biraz önce saydığım illerde yılın ilk haftasında 15’in üzerinde miting yaptık. Nereye gitsek ucu bucağı görünmeyen kalabalıklara konuştuk. kreş açacağız burada bile böyle kıymetli bir kalabalık var. Madem Nilüfer Başkan’ın ilçesindeyiz, önce o kırmızı kartı şuna yapsın. Bir gecede tek başına Hizbullah’a verdiği söz için İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan AK Parti bir kırmızı kart burada. Emekliye ve emekçiye maaşı veren AK Parti‘ye kırmızı kart burada. Çiftçiyi ve esnafı perişan eden AK Parti’ye kırmızı kart burada. Türkiye’de gençleri canından bezdiren, her dört gençten üçüne ‘Yurtdışına gideceğiz’ diye valizleri kafasında toplatan AK Parti‘ye kırmızı kart burada.

* Birileri beğenmemiş, sosyal medyada diyor ki ‘Bunu mu yapacaktınız?’ Bunu yapacağız. AK Parti gitsin diyoruz, bundan güzel muhalefet mi var? Size söz Türkiye’nin 81 ilinde 973 ilçesinde AK Parti’ye bu meydanları da dar edeceğiz, durmadan çalışacağız ve hep birlikte bu iktidarı değiştireceğiz. Bu iktidar gidecek, yerine işçiyi, emekçiyi yerine emekliyi, köylüyü ve esnafı savunan bir iktidar gelecek. Kaldırın kırmızı kartı çekiyoruz, Tayyip Bey’i yolluyoruz. Hep beraber çalışacağız, hep beraber başaracağız. Her emeklinin cebine bu kırmızı kartı sokacağım. Arkasında 2002’nin alım gücü, bugünkü alım gücü, her asgari ücretlinin servislerinde, fabrikalarında bu kırmızı kartı dağıtacağım. Arkasında 2002 ve bugünkü durumu. Tayyip Bey altın hesabını da simit hesabını da dana kıymayı da Türkiye’ye ezberleteceğim. Bu meydanları sana dar edeceğim. Seni göndereceğiz, halkın iktidarını kuracağız. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun.”