TAHSİN DOĞAN / NEFES

KURTULUŞ Savaşı ile yeni bir ülke kurulurken, onun başkenti de yeni bir şehir oldu. Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ve dönemin Dışişleri Bakanı İsmet Paşa’nın verdiği kanunla Ankara, 13 Ekim 1923 tarihinde yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti yapıldı. Atatürk, bunun nedenlerini hem eşsiz eseri Nutuk’ta hem çeşitli röportajlarda hem de özel konuşmalarda dile getirdi. Ankara’nın başkent yapılmasından bir süre sonra sıcak bir akşam Çankaya Köşkü’nün bahçesinde dolaşan Atatürk, yanındakilere “Ankara’yı başkent yapmakla iyi mi ettim?” diye sordu.

Herkes olumlu yanıtlar sıralarken, “Neden?” sorusuna stratejik ve siyasi karşılıklar verdi.

Aldığı yanıtlardan tatmin olmayan Atatürk, Ankara’yı başkent olarak tercihinin en önemli nedenini şöyle açıkladı:

“Şimdi dalkavukluğu bırakın. Ankara’nın hükümet merkezi olmak için saydığınız meziyetleri beni ikna etmeye yetmez. Ben Ankara’yı hükümet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef daha güttüm. Türk’ün imkansızı mümkün kılan kudretini dünyaya bir kere daha göstermek istedim. Bir gün gelecek o çorak tarlalar, yeşil ağaçların çevirdiği villaların arasından uzanan yeşil alanlar asfaltlarla döşenecek. Hem bunu hepimiz göreceğiz. O kadar yakında olacak.”

Nitekim 5 Mayıs 1925’te “Gazi Orman Çiftliği” adı ile kurulan Atatürk Orman Çiftliği, hem Ankara’nın yeşil bir çevreye hem topraklarının verimli tarım arazilerine dönüşmesine öncülük etti. Zaman içinde devam eden gelişmelerle başkent, dünyanın sayılı şehirleri arasına girdi.

Türk’ün kudretini dünyaya gösterdi - Resim : 1

Savaş meydanında bir başkumandan

BÜYÜK Taarruz sırasında Afyonkarahisar’ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal’in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Atatürk’ün doğup büyümüş olduğu Selanik’ten gelmişti. Karşısındaki yüz kendisine yabancı gelmediğinden ve Mustafa Kemal’in üniformasında da hiçbir işaret görmediğinden O’na kim olduğunu ve rütbelerini sormaya başlamıştı.

-Binbaşı mısınız?

- Hayır.

- Albay mı?

- Hayır.

- Korgeneral mi?

- Hayır.

- Peki nesiniz?

- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım!

Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:

- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil.

Türk’ün kudretini dünyaya gösterdi - Resim : 2

Ankara’da askerlerle zaman geçirirken. 4 Aralık 1920

Dahi, ileriyi görendir!

ATATÜRK, genellikle memleket meselelerinin konuşulduğu sofrasına oturanlara çeşitli sorular sorar bazen de onları sınava çekerdi. Bir gün de arkadaşları ortamın neşesinden cesaret alıp Ulu Önder’i sınava çekmeye başlar. Bir arkadaşı “Lütfen cevap verin bakalım; dahi kime derler?”

Atatürk tereddüt etmeden ve kendisinin sınava çekilmesini yadırgamadan, cevap verdi: “Dahi odur ki, ileride herkesin takdir ve kabul edeceği şeyleri ilk ortaya koyduğu vakit herkes onlara ‘delilik’ der.”

Türk’ün kudretini dünyaya gösterdi - Resim : 3

Çanakkale Savaşı’nda kurmayları ile birlikte. 1915

Düşman askerleri için neler söyledi

Birgün Çanakkale’ye giden bakanlardan birine Atatürk şöyle dedi:

“Orada Mehmetçik anıtının başında şehitleri anacaksınız. ‘Siz olmasaydınız, siz göğüslerinizi çelik kalelere karşı siper etmeseydiniz, boğaz elden gider, İstanbul elden giderdi’ diyeceksin.

Bakan, “Evet efendim” diyerek onayladı. Atatürk devam etti:

“Çanakkale’de yalnız bizim şehitlerimiz yok. Bu topraklar üzerinde kanlarını döken insanları da o kahraman düşman savaşçılarını da saygıyla anacaksın.”

Bu sözlerin ardından bakanın ricası üzerine Çanakkale’de söylenecekleri Atatürk’ün kendisi hazırlar. Ulu Önder’in kaleme aldığı metin şöyle:

“Bu memlekette kanlarını döken kahraman, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana koyun koyunasınız.

Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz; evlatlarınız bizim bağrımızdadır, huzur içindedirler. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evladımız olmuşlardır.”

Bu nutku yabancı gazeteler haber aldıktan sonra, haftalarca, aylarca Avusturalya’dan, Yeni Zelanda’dan sevgi minnet mektupları yağmıştı.

Türk’ün kudretini dünyaya gösterdi - Resim : 4

Mustafa Kemal Paşa 18 Haziran 1922’de İzmit’te askeri birlikleri denetleyerek
komutanlara da gerekli talimatları verdi.

Atatürk ile Hacı Abalı

Hacı Abalı, Kastamonu Küre’nin sevilen ve sayılan hazırcevap ihtiyarlarındandı. Kerestecilik ve çiftçilikte uğraşan ihtiyar ağustos sıcağında bunalmış fesini ve takkesini çıkarmış Atatürk’e: “Gazi Paşa, bu sarığı bu fesi kaldıracakmışsın diyorlar, gözünün seveyim şu işi biran evvel yap! Görüyon halimi!” dedi. Bu sözler Mustafa Kemal’in hoşuna gitmişti.

Türk’ün kudretini dünyaya gösterdi - Resim : 5

Samsun’da yanına aldığı ilk er

MUSTAFA Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı zaman, üstü başı yırtık, postalları patlamış, silahsız bir er gördü. Yüzünün rengi bakıra dönmüş, bakımsızlıktan eriyip kemik ve sinir kalmış bu Türk askeri ağlıyordu. Mustafa Kemal “Asker ağlamaz arkadaş. Sen ne ağlıyorsun?” diye sordu. Er irkildi, başını kaldırdı.

Bu sesi tanıyordu ve bu yüz ona yabancı değildi. Hemen doğruldu ve Anafartalar’daki komutanını çelik yay gibi selamladı. Atatürk devam etti: “Söyle; niçin ağlıyorsun?” Asker içini çekti, “Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti. Silahımızı elimizden aldı. Toprağıma giren düşmanı ne ile öldüreceğim?” yanıtını verdi.

Ulu Önder Atatürk, erin omzuna elini koydu, “Üzülme çocuğum… Gel benimle” dedi.

Ve Samsun deposunda giydirilip silahlandırarak yanına aldığı ilk er bu Mehmetçik oldu.

YARIN: Anadolu’nun acınası haline gözyaşı döktü