Prof. Dr. Metin Güçlü, oruç tutması riski gruplar hakkında bilgi verdi.
İlk olarak "Oruç tutulan mevsime göre değişmek üzere bir aylık dönemde her gün 14-18 saat besin ve sıvı alımı kesilmektedir. Bu uzun dönem boyunca vücuttaki tüm metabolik aktiviteler ve sindirim sistemi faaliyetleri belli bir düzeyin altına inerek, üretilen metabolik artıklar temizlenmekte, bedenimizde bir rahatlama ve rejenerasyon süreci başlamaktadır" ifadesini kullanan Güçlü, devamında şunları kaydetti:
- "Bunun yanı sıra kilo kaybı sağlayarak vücut kompozisyonunda iyileşme, kansere karşı koruyuculuk, yaşlanma etkileri, beyin ve ruh sağlığı üzerinde çok sayıda olumlu etkileri olduğu anlaşılmıştır.
Oruç tutmak ayrıca vücudumuzda iltihabi durumların çözülmesine, bağışıklığımızın güçlenmesine, uyku düzeninin sağlanmasına, alkol ve sigara gibi zararlı alışkanlıkların bırakılmasına vesile olmaktadır."
Tip 2 diyabetin tüm dünyada 500 milyon, ülkemizde ise yaklaşık 12 milyon insanı etkileyen çok önemli bir metabolizma hastalığı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Güçlü, şöyle devam etti:
- "Bu hastalarda diyabetin yanı sıra obezite, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve kalp damar hastalıkları gibi çok sayıda hastalık bir arada gelişmektedir.
- Diyabet tedavisinde en önemli adım sağlıklı yaşam tarzı ve tıbbi beslenme tedavisidir. Ramazan orucu veya aralıklı oruç sırasında yukarıda saydığımız sorunların tümünde önemli iyileşmeler sağlanmaktadır.
- Besin alımının kesildiği süre boyunca pankreas insülin salgısı azalmakta, alınan besinlerin sindirimi uzayarak enerji ihtiyacı karşılanmaktadır. Belirli bir süre sonunda vücudumuzda bulunan yağlar enerji tüketimi için kullanılarak dolaşımdaki ve dokulardaki kolesterol ve diğer yağlar azalmaktadır.
- Hem diyabetik hastalarda hem de sağlıklı insanlarda oruç süresince kilo kaybı, vücut kompozisyonunda iyileşme, insülin direncinin kırılması ve kan basıncında düşme olmaktadır."
HER HASTA ORUÇ TUTABİLİR Mİ?
Diyabetin kronik ve ilerleyici komplikasyonlara yol açabilen hastalık olduğunun altını çizen Güçlü, şunları anlattı:
- "Diyabet tanısı konulduktan sonra ağızdan alınan ilaçlarla tedaviye başlanır. Ancak yıllar içinde hastalık ilerleyerek insülin ve diğer tedavilere geçilmesi zorunlu hale gelir.
- Böbrek, kalp damar sistemi ve diğer organlarda komplikasyon gelişerek hastaların tedavisi daha da karmaşık hale gelir.
- Bu nedenle tüm diyabet hastalarının oruç tutabilmesi mümkün değildir. Hastanın yaşına, eşlik eden hastalık durumlarına, oral ilaçların ve insülinin günlük kullanma durumlarına bakılarak hangi diyabetli hastaların oruç tutabileceği, hangilerinin tutamayacağına, kendilerini takip eden hekimler veya aile hekimleri karar vermelidir."
KİMLER YÜKSEK RİSK ALTINDA?
Ramazan ayında oruç tutulan saatlerde sıvı alımı da mümkün olmadığı için, özellikle böbrek ve kalp yetmezliği olan hastaların oruç tutmasının çok riskli olduğunu vurgulayan Güçlü, riskli grupları şöyle sıraladı:
- "Ayrıca yoğun insülin tedavisi kullanırken sık sık ara öğün alması ve şeker ölçümü yapması gereken tip 1, tip 2 ve gebelik diyabeti olan hastaların oruç tutması uygun değildir.
- Kronik karaciğer hastalıkları, kanser nedeniyle tedavi görmekte olan hastalar ve hamile bayanların oruç tutması önerilmemektedir."
Hipoglisemiyi kan şekerinin 70 mg/dl altına düştüğü, kişinin ellerde titreme, terleme, açlık hissi, yemek yeme isteği, huzursuzluk ve bilinç değişiklikleri şeklinde kendini belli eden kan şeker düşüşü durumu olarak açıklayan Prof. Dr. Güçlü, "Bu durum kendiliğinden de ortaya çıkabilir, insülin veya diğer ilaçları kullanan şeker hastalarında tedaviye bağlı olarak da gelişebilir. Eğer ciddi hipoglisemi belirtileri olan bir kişi oruç nedeniyle besin almazsa bu durum hızla ilerleyerek bilinç kaybına ve komaya yol açabilir. Bu nedenle riskli hastaların veya riskli ilaçları kullanan hastaların hekimlere danışmadan oruç tutması doğru değildir" diye konuştu.
'TEDAVİLERİ ORUÇ TUTMAYA BAŞLAMADAN ÖNCE DÜZENLENMELİ'
Güçlü, Ramazan'da oruç tutabilecek durumda olduğu anlaşılan diyabetik hastalarda, hipoglisemi riskini arttıran ilaçların azaltılması veya mümkünse kesilmesinin önerildiğini belirtti:
- "Özellikle insülin ve vücutta insülin salgısını arttıran ilaçları kullanan hastaların tedavileri oruç tutmaya başlamadan önce mutlaka yeniden düzenlenmelidir.
- Ayrıca oruç süresince sıvı alımı da olamayacağı için idrarla şeker atılımını arttıran ilaçlar ve idrar söktürücü diüretik ilaçlar kullanan hastaların çok dikkatli değerlendirilmesi gerekmektedir.
- Oruç tutamayacak veya tutması yüksek riskli hastaların inanç gereği oruç tutmakta ısrar etmesi önemli riskler taşımaktadır. Bedenen ve ruhsal olarak çok sayıda yararı olduğu kanıtlanan oruç bu hastalar için zararlı hale gelebilmektedir."