1913 yılının tozlu sayfalarına kazınan o satırları bir hatırlayalım.
Fenerbahçe'nin Kuşdili Çayırı'nda filizlenip Hamid Hüsnü Bey'in eliyle resmiyet kazanan amacını: "Beden ve fikir eğitimini yaygınlaştırmak, vatan gençlerini hayat mücadelesine, sıkıntılara ve askeri seferlere alıştırmak..."
Ne ulvi bir hedef değil mi?
Diğer yakada, Galatasaray’ın kurucusu Ali Sami Yen’in gözleri parlayan sözlerini hatırlayalım:
"Maksadımız İngilizler gibi toplu bir hâlde oynamak, bir renge ve bir isme mâlik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek."
Bir ülkenin yaralı gururunu, gençliğin deli kanıyla sarmak... İki çınar, köklerini böyle salmış bu topraklara. Şimdi dönüp bakıyoruz, dallar dallara çatılmış; kökler, birbirlerini zehirleyecek kadar kirlenmiş.
Bir zamanlar vatanı savunmaya hazırlayan, fikirle bedeni harmanlayan bu kulüpler, şimdilerde sabah akşam birbirine laf sokmaktan, maç sonrası mikrofon başında efelenmekten başka ne yapıyor?
Fenerbahçe mi, Galatasaray mı? Bu isimlerin önemi kalmadı. Çünkü en makul yöneticiyi bile iki güne kendi suretine bürüyen bir 'yapı' var artık ortada.
Canavarı Besleyen Eller
"Sosyal medya troll’leri..." diyorlar. Hayır, o troll'ler gökten inmedi, ellerinizle beslediniz onları. Bugün sizin için bir kalkan, yarın üzerinize çökecek bir enkaz oldular. Görmüyor musunuz?
"Taraftar böyle istiyor" bahanesi, kanıksadığınız bir kılıf oldu. Ama o "böyle isteyen" taraftarı siz yarattınız. Nefreti meşrulaştırdınız, bir sporun sıcak rekabetini kavgaya çevirdiniz.
Bu ülkenin insanı ekonomik bir cehennemin içinde yanarken, birbirine yan baktığı için sokak ortasında bıçaklanırken, sizin kaldırımına dahi basmadığınız mahallelerde aileler ne yapacaklarını bilemez haldeyken... Siz, futbol üzerinden yeni yangınlar çıkarıyorsunuz.
Bir futbol haberi yazmaya korkar olduk. Çünkü sahadaki futbol yerine, mikrofon başındaki hakaretleri yazıyoruz. Sizinki 'bağıranın haklı göründüğü' bir düzen. Ve evet, bunu getiren sizsiniz. Ahmet değil, Mehmet değil; bizzat siz!
Bir Damla Daha, Taşmaya Yeter
Artık yeter. İnsanların tahammülü kalmadı. Her hakaret, her kışkırtma bir damla daha ekliyor o bardağa. Ve bardak çoktan doldu. Bir damla daha, taşmaya yeter.
Mourinho’nun Çekirgesi
Şimdi, şu birkaç satırı futbola ayıralım da işin asıl tadına bakalım.
Tarih Ocak 2025. Liderle puan farkı 8. Mourinho sahneye çıkıyor ve diyor ki: "Takım istediğim seviyede değil."
E haklı! Sahadaki futbolun ne tadı var, ne tuzu. Bu futbolla çekirge misali bir sıçrarsın, iki sıçrarsın; üçüncüde yere çakılırsın.
Lider olmak, rakibini köşeye sıkıştırmaktır. Fenerbahçe’nin şu an “Önemli olan 3 puandı” cümlesine değil, “Adamlar ne top oynuyor” dedirtmeye ihtiyacı var.
Peki, Galatasaraylı futbolcular Fenerbahçe’yi izlerken ne hissediyor? Endişe mi, korku mu? Yoksa kıkırdamalar mı duyuluyor oradan?
Ateşe Odun Atanlar
Koskoca çınarların dalları birbirine dolanmış, kökleri birbirini sıkmış.
Oysa bu toprakların yeşermesi için gereken şey gölgeydi, nefret değil.
Beyler, bu yangına su dökmek için hala geç değil.
Yoksa tarih sizi hatırladığında, çınar gölgesinden çok, ateşe odun atanlar olarak anacak.