Bir ülke düşünün... Topun yuvarlanmasına bile vicdanı el vermiyor.
Fenerbahçe sahaya çıkmış. Rakip Bodrum. Yüzler soluk, tribünler dolu. Skor tabelası çalışıyor. Ama kalbiniz tabelayı görmüyor. Çünkü o sırada başka bir stadyumda başka bir maç oynanıyor. Tribünü adliye koridorları, hakemi savcı, skor ise: özgürlük : 0, zulüm: 1.
İçim buz. Çayım sıcak, ama içemiyorum.
Çünkü aynı saatlerde bir üniversite öğrencisi, omzuna plastik mermi yemiş.
Çünkü birbirinin aynısı günlerden birinde, bir belediye başkanı, demokrasi sandığından değil, kelepçeli kapıdan içeri alınmış.
İstanbul’un göbeğinde, hukukun şeref tribünü boş kaldı. Ekrem İmamoğlu, halkın oyuyla geldiği makamdan, muktedirlerin eliyle çekildi. Yargı, milletin iradesine kırmızı kart gösterdi. Futbol, o an formasını çıkardı, soyunma odasına döndü.
Top dönerken, adalet dönmüyor bu memlekette.
♦♦♦♦♦
Bir zamanlar çocukken sokağın tozunu ayağa kaldırırdık. Bir kaleye çanta, diğerine taş koyardık. Gol sevincimize aynı anda üç mahalle uyanırdı.
Şimdi uyanan mahalle yok. Uyandırılan var. Şafak operasyonuyla evinden alınan gençler var. Özgürlüğü için sokağa çıkan ama copla tanışan üniversiteliler var. Annesinin yemeği soğurken karakolda bekletilenler var.
Siz hala Bodrum FK-Fenerbahçe maçını mı soruyorsunuz?
Siz hala topun çizgiyi geçip geçmediğini mi tartışıyorsunuz?
Ülkenin çizgisi çoktan aşıldı. Anayasa'nın çizgisi, vicdanın çizgisi, insanlığın çizgisi.
Ben, artık ne gol sevincini hissedebildim, ne de hakemin düdüğünü.
Çünkü adaletin ofsaytta kaldığı bir ülkede, hücumda kalmanın anlamı yok.
Çünkü hakemlerin düdükleri sadece sahada değil, hayatın tam ortasında çalıyor artık.
♦♦♦♦♦
Statların ışıkları yanıyor ama memleket karanlıkta.
Bir takım kazanıyor, bir halk kaybediyor.
Bir zamanlar stadyumlar kaçış yeriydi.
Babam elimden tutar, “gel oğlum, gerçek dünya burada” derdi.
Ama gerçek dünya artık orada değil.
Gerçek dünya, sabaha karşı gözaltına alınan genç kızın bakışında.
Gerçek dünya, sokağın kenarında yüzüstü yatırılmış bir gencin yutkunamayan boğazında.
Ben artık futbol izleyemiyorum.
İçimden forma giymek değil, siyah tişört giymek geçiyor.
Bir pankart açmak.
“Ofsayttan öte dertlerimiz var” yazmak üstüne.
Çünkü bu ülkede artık sadece topa basılmıyor.
Umuda basılıyor.
Özgürlüğe, oy hakkına, gençliğin üzerine basılıyor.
Ben artık gol sevinci yaşayamam.
Bir gözümde maç, ötekinde kelepçeli bir adam varken, tribün gibi gülemem.
Bir ayağım Bodrum’da, öteki ayağım Silivri’nin taşında.
Hakemin düdüğü neyi durdurabilir ki artık?
İnsanlığın dışına çıkmış bir ülkede, hangi VAR odası adaleti geri getirebilir?
♦♦♦♦♦
Bazıları hala "spora siyaset karıştırmayın" diyor.
Oysa TOMA'ların gölgesindeki ülkede futbol sahası çizilmez.
Çocukların feryadı duyulurken, topun sesi boğuk gelir insana.
Süper Lig mi? O lig artık bana süper değil.
Ben artık başka bir maçtayım.
Rakip: Zulüm.
Hakem: Vicdan.
Saha: Bu ülke.
Ve skor mu?
Henüz yazılmadı.
Çünkü henüz direnç bitmedi.