20 Ağustos 2019’da okumuştum kısa portresini. Portrenin başlığı, “Ahmet Türk portresi: Cezaevlerinden çözüm süreci aktörlüğüne siyasi hayatı”ydı ve şu cümleler çarpıcıydı:
“8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın 1993’te soruna demokratik çözüm arayışı içinde mesajını o zaman Lübnan’da Bekaa Vadisi’nde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan’a iletme görevini yerine getirdi. Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında 2009 yılında temelleri atılan çözüm süreci sırasında da etkili aktörler arasında yer aldı. Türk, 3 Ocak 2013’te İmralı’da Öcalan ile görüşmeye giden iki kişiden biriydi. (Euro News)”
Ve sonra bugüne döndüm.
“Her şey bir plan dahilinde yürüyor.” Bu cümleyi Ankara koridorlarını yakından takip eden bir isim, 1 Ekim’de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Meclis’te DEM’lilerle tokalaşmasının ardından başlayan süreçle ilgili kurdu. Ve bana, 11 Ekim’de Ahmet Türk’le yayımlanan röportajımı hatırlattı: “Yılların siyasetçisi Ahmet Türk o röportajda mesajı vermişti. Dün (2 Ocak 2025); Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve Bahçeli’yle yapılan görüşmede neden Türk’ün olduğu sana kurduğu cümlelerde gizli.”
O röportajıma döndüm ve “Ne değersiz görelim ne de abartalım” başlığının altında yazılanları tekrar tekrar okudum. O gün Ahmet Türk, Mardin Belediye Başkanı’ydı ve henüz kayyum atanmamıştı.
Özetleyelim:
Toplum yeni duruma hazırlanmalı: “Yapılan açıklamalara değer veriyoruz. Ortadoğu’nun ateş çemberi içinde olduğu bir dönemde kucaklayıcı bir politika şart. Biz de buna katılıyoruz. Demokratik bir anayasa gerekli! Bu sadece sözde olmaz. Bir tarafta siyasilerin toplumu da hazırlaması lazım. Toplumu, medyasıyla hazırlayamazsınız çözemezsiniz. Samimiyet testinden geçilmesi gerekiyor.”
Ahmet Türk’ün “Toplumu, medyasıyla hazırlayamazsanız çözemezsiniz” cümlesinin altını çizelim.
1 Ekim’den bu yana “kucaklayıcı” bir siyaset ve “toplum/medya hazırlanma” süreci yaşanmadı mı?
Devam edelim…
Kürtler’i kucaklayan siyaset
O söyleşide şu cümleler de dikkat çekiciydi.
Kürtleri kucaklayan siyaset: “Bu dönemde ortak demokratik değerler etrafında toplanmaktan başka çare yok. Silahla bu sorunları çözemezsiniz. Diyalogla olmalı. Gerçekten Kürtler tarihi boyunca Türkler’i arkadan hançerlememiştir. ‘Bunlar bölücüdür’ doğru değil. Diline, kültürüne saygı gösterilmesi gerekiyor. Bugün Suriye’de de Kürt sorunu var. Kürtler’i kucaklayacak bir siyaset izlenseydi Ortadoğu’da en güçlü devlet olurdu. Her kelime her adım bizim için değerlidir. Önemli olan bunun arkasını getirmek gerekiyor.”
Ahmet Türk’ün “Kürtler’i kucaklayan siyaset” cümlesinin altını Bahçeli’nin grup toplantılarında ve yaptığı yazılı açıklamalarda nasıl doldurduğunu görmedik mi?
Bahçeli’ye ulaşan siyasetçiler
Kürtler de silahla çözülemeyeceğini gördü: Ve o röportajda Ahmet Türk’ün kurduğu en kritik tespite gelelim: “Siyasetçilerin birbirleriyle sohbet edeceği bir ortamın olması değerli. Kürtler de bu işin silahla çözülemeyeceğini görmeye başladı. Atılacak doğru adımlar sonucunda sıkıntı da olmaz.”
Bahçeli her konuşmasında ne dedi: “Müzakere yok. Silahlar gömülsün, terör örgütü lağvedilsin.” Bunu en çok isteyen isimlerden birisi de Türk’tü ve kamuoyuna bu açıklamayı da o yaptı.
Ve Ahmet Türk’ün “Neden DEM heyetinde?” sorusuna kendisinin cümleleriyle yanıt verelim: “Ateş çemberinin olduğu Ortadoğu’da iç içe geçmiş halkların daha fazla kenetlenmesi adeta zorunluluktur. Bu zorunluluk bilinciyle hareket ettik ve edeceğiz. (11 Ekim 2024/SÖZCÜ Gazetesi)”
SONUÇ: “DEM’le diyalog” fikri Bahçeli’nin aklına bir anda gelmedi. Mutlaka ve mutlaka Kürt siyasetinden de MHP liderine ulaşanlar oldu. Bunlardan birisi de neden Ahmet Türk olmasın?