Önceki gün İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Nefes Gazetesi’ni ziyaret etti. Dün manşetimizde okudunuz. İmamoğlu, “Cumhurbaşkanını halkla birlikte iftar için İstanbul’da ramazan çadırına davet etmeyi düşünür müsünüz?” sorusunu verdiği yanıtla röportajın manşetini attı: “Manşet yapacaksanız söyleyeyim; davet ediyorum kendisini. Gelsin İstanbul’un en güzel meydanında bir Ramazan çadırında halkla oturalım, iftarımızı edelim. İftardan sonra da istediği yere giderim, çayımızı, kahvemizi içelim. Oturalım memleketin bu trajik sorunlarını konuşalım. Davet ediyorum.”
Röportajda dikkatimi çeken ve bugüne bıraktığım bir bölüm var. Nefes.com.tr’nin Genel Yayın Yönetmeni İsmail Şahin şu soruyu yöneltti: “Erken seçim diyoruz. Bir hazırlık yapmaya başladınız mı? Ekonomistler, işte mimarlar, sosyologlar… Bir ekip oluşturdunuz mu şu anda? Ya da oluşturuyor musunuz?”
İmamoğlu’nun yanıtı önemliydi. Çünkü; dört yıl önce çalışmaya başladıklarını söyledi:
“Dört yıldır çok yoğun bir biçimde çalışıyoruz bu konuda. Çünkü ben ülkesi adına sorumluluk hisseden birisiyim. Benim bu gündemim Beylikdüzü’nden önce de vardı. İstanbul’a hazırlanırken de İstanbul’a göreve başladığım andan itibaren de Türkiye meselelerine çok yoğun eğilen sistemlerimiz, mekanizmalarımız vardı. Başlı başına İstanbul Planlama Ajansı bile yani kendi içerisinde inanılmaz bir zenginliğe kavuştu. Biz ülkemizin meselelerini 20’nin üstünde başlıkta ele alan bir mekanizmaya çalışıyoruz. Ben ne yazık ki üzülerek söylüyorum. 2023 seçimlerinden önce bu birikimlerimizi aktaracak sağlıklı ortam ve zamanı bulamadık.
“Yapılmasını arzu ettiğimiz partimizin parti programı kurultayında bir parti programına dönüşmesiyle ilgili partimizin bünyesine aktardık ki orada da birtakım birikimler var. Buranın harmanından çok güçlü bir parti programı çıkacak. Onun bir temel olacağını düşünüyorum ve onun üzerine inşa edeceğimiz politikaları, Türkiye’nin her meselesi üzerinden en donanımlı, en hazırlıklı Türkiye tahayyülünü ortaya koyacak. “Biz bunu aynı zamanda Türkiye’nin muhalif dinamikleriyle de görüşüyoruz. Zaten masalarımız çok çeşitlilik içeriyor. Hedefimiz 2025 bitmeden özellikle ekim- kasım aylarında Türkiye tahayyülünü çok net biçimiyle, çok net ifadeleriyle anlatacağımız bir paylaşımı yapabilmek.”
SDG’ye giden mektup açıklanmalı
DEM Parti’nin İmralı heyeti 22 Ocak’ta Abdullah Öcalan’la ikinci görüşmeyi yaptı. Kısa bir açıklama yapıldı.
Sekiz gün sonra… İtalyan gazeteciler Chiara Cruciati ile Giansandro Merli, İl Manifesto’da PKK’nın Suriye kolu SDG lideri Mazlum Kobani ile Rojava’da yaptıkları görüşmeyi yazdı. 30 Ocak’ta yayımlanan haberde, İtalyan medyasına göre; Kobani, Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat’ta bir mesaj yayımlayacağını duyurdu. Kobani, mesajın görüntülü de olabileceğini belirterek Öcalan’ın Suriye ve Rojava’dan da bahsedeceğini söyledi.
10 gün sonra… Kulislere bir iddia düştü: “Silah bırakma” çağrısı yapması beklenen Öcalan, PKK’da etkin olan üç farklı noktaya; Kandil’e, Rojava’ya ve Avrupa kanadına iletilmek üzere üç farklı mektup hazırladı. (Serbestiyet)
7 gün sonra… DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, 17 Şubat’ta dedi ki: “Bir bilgi vermek isterim. Günlerdir kamuoyunda tartışılıyor. Öcalan’ın mektubu gitti mi, gitmedi mi diye bir tartışma var. Evet; Öcalan’ın mektubu hem Kandil’e hem Avrupa’ya hem de Kuzey ve Doğu Suriye’deki ilgililere ulaştırılmış. Mektupların nerelere gittiği de soruluyor. Kandil’deki KCK’lı yöneticilere; Kuzeydoğu Suriye’de de SDG’ye; ve Avrupa’da da KCDK-E’ye ve KNK’ye ulaştırılan birer mektup var. Bunun değerlendirilmesiyle ilgili yetkililerin yaptığı açıklamaları biz de medya üzerinden takip ediyoruz.”
10 gün sonra… Abdullah Öcalan’ın mektubu İmralı heyeti tarafından İstanbul’da okundu. Öcalan’ın şu cümlesi üzerine bugün hala tartışma sürüyor: “Varlığı zorla sona erdirilmemiş her çağdaş cemiyet ve partinin gönüllü olarak yapacağı gibi devlet ve toplumla bütünleşme için kongrenizi toplayın ve karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”
Ancak… PKK/YPG’li Mazlum Kobani “tüm grupları silah bıraksın” çağrısını üzerine alınmadı. PKK bağlantılı Kongra-Gel oluşumunun eş başkanı Remzi Kartal BBC Türkçe’ye konuştu ve Öcalan’ın silah bırakma çağrısı yaptığı gruplar arasında Suriye’deki Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) yer almadığını savundu. Hatta; DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğlulları dedi ki “Bu çağrı oldukça açık ve net. Metnin hiçbir yerinde YPG geçmiyor.” Oysa, İmralı heyetinin kritik ismi Sırrı Süreyya Önder, Hatimoğulları’nın konuşma yaptığı akşam başka bir canlı yayında “Öcalan’ın çağrısı ağırlıklı olarak tabii ki PKK’ya. Ana muhatap o. YPG örgütlenmesi de Öcalan’dan ilhamla yapılan bir şeydir. Bir de tarihselliğine bakın. Orada onlar esir pazarına düşürüldüler. Öyle bir mücadeledir. Türkiye ile kıyaslanmayacak kadar ağır bedelle bugüne gelinmiş. Açıklayıcı olan ne; ilkesel olarak bunu artık silah çizgisinden çıkaracağız” ifadelerini kullandı.
Burada merak ettiğim ve açıklanması gerekense; Öcalan’ın SDG’ye yani PKK/YPG’ye yolladığı mektup! Bu mektupta ne var? Ne denildi?