Bugün “Gezi soruşturmasından” gözaltında olan gazeteci İsmail Saymaz, 11 Kasım 2024’te tutuklanan Esenyurt eski Belediye Başkanı Ahmet Özer’in mektubunu yayımlamıştı.

Özer, “İmamoğlu’nu oyun dışı bırakmayı hedefliyorlar” başlıklı mektubunda açık konuşmuştu:

“Esenyurt’ta iki kişiden birinin oyunu alarak seçildim. Hakkımda çok kara propaganda yaptılar, halk itibar etmedi. O zaman seçimle elde edemediklerini yargı yoluyla ele geçirmeye çalışıyorlar, ancak kayyum halk iradesinin gaspıdır. Meselenin ikinci kısmı, buradan sonuç alırlarsa İmamoğlu’nu oyun dışı bırakmayı hedefliyorlar. Üçüncü hedef, partimizin bu operasyonlarla iktidar yolculuğunu engellemek olacak.”

Herkes biliyordu, kimse konuşmuyordu. “Hedefte İmamoğlu var” ve sonrasındaki hedef CHP!

Dün Ahmet Özer iddianamesini yazdım:

“… Esenyurt Belediye Başkanı olan şüpheli Ahmet Özer gibi İstanbul ilinde görevli bir kısım Belediye Başkanı, Başkan Yardımcısı ve Belediye Meclis Üyesi’nin 31/03/2024 yerel seçimler sonrasında terör örgütünce verilen talimatla ‘Kent Uzlaşısı’ faaliyeti kapsamında terör örgütünün uzlaşma sağladığı partiden seçilmeleri sağlanarak görev yapmaya başladıkları ve halen görevli oldukları, yukarıda da izah edildiği üzere özerlik sistemi ve kent uzlaşısı formülünün, DEM Parti üstü bir örgütlenme sistemi olduğu, özellikle örgütlenme konusunda çalışmalar yürüten örgüt bünyesindeki oluşumların (DBP, HDK) örgütün taban (halk) örgütleme sistemini geliştiren ve yöneten esas kurumlar olduğu hususu da nazara alındığında bu şahısların terör örgütünün Kent Uzlaşısı faaliyeti kapsamında faaliyet yürüten örgüt mensuplarından oldukları anlaşılmıştır. (Sayfa 25)”

Bütün bunlara rağmen, “Ben geliyorum” diyen operasyonlara rağmen net bir tepki gelmemişti ana muhalefetten.

Sonra devam etti.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, “yolsuzluk” ve “terör” suçlarından başlattığı iki ayrı soruşturma kapsamında gözaltına alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için “suç örgütü lideri” ifadesini kullandı. Başsavcılıkça yapılan açıklamada, “Suç örgütü lideri şüpheli Ekrem İmamoğlu, Murat Ongun, Tuncay Yılmaz, Fatih Keleş, Ertan Yıldız ve bu şahıslarla bağlantılı 95 şüpheli başta olmak üzere toplam 106 kişi hakkında gözaltı kararı verilmiştir” denildi.

Tarih 15 Mart 2025.

Ekrem İmamoğlu, Ankara’da konuştu:

“Bu hazırlıkların, bu davaların, soruşturmaların hepsi temelsiz, kanıtsız, zorlama iddialar. Tüm uyduruk iddiaları bir araya getirecekler, İmamoğlu’nun etrafında toplanmış çıkar amaçlı bir örgüt icat etme çabasındalar. Hepsi tek tek denetlenmiş göz önündeki ihaleleri bahane ederek yapacaklar, etrafımdaki kişileri de kurdukları kirli hesap düzeniyle onları suçlu ilan etmeye çalışacaklar. Önce ‘23 Mart’ta ön seçim olmadan İmamoğlu’nun işini bitirelim’ derdindeler. ‘Turbun büyüğü’ diyerek heybeden, eskiden yaptıkları gibi, sözüm ona örgüt çıkarmak. İmamoğlu’nu, hapse atmaktan bile bahsediyorlar. Köşe yazılarında bunlar var. İmamoğlu oyun dışı kalacakmış!”

İmamoğlu da belki sonrasında fark etti ve 15 Mart’ta kendisine yönelik operasyonu anlattı.

Peki ya CHP ne yapacak?

Örneğin; Esenyurt’a gelen kayyumdan sonra nöbet mi tutacak ve unutulacak gidecek! İktidara karşı “ben de varım, buradayım” mı diyecek? Ya da İmamoğlu’nun diploması iptal edildikten sonra CHP lideri Özgür Özel’in dediği “İdare mahkemesi var” cümlesini mi kuracak?

Evet… Saraçhane’de karargah kuran CHP liderliği halkı her akşam 20.30’da belediyenin önüne çağırıyor ve operasyonu diri tutmaya çalışıyor. Ancak bir dağınıklık olduğu konuşuluyor. Burada CHP’yi toparlayacak “baba/ağabey” figürüne ihtiyaç olduğu açık ve İmamoğlu gündemiyle birlikte yeni yol haritası için harekete geçmek gerekiyor.

Tam yazıyı bitirirken TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan’ın sol portalda yazısını gördüm. Yazının ana fikri çarpıcı:

“İmamoğlu’na dönük ardı ardına gelen hamlelerin ne beşinci kolla, ne yolsuzlukla, ne sahtecilikle bir ilgisi var. İşin özü, ‘bu kadar seçim bize yeter’ yaklaşımını sevdiler.

Bu anlamda hayatı boyunca müesses nizamı savunmuş bir gelenekten gelen İYİ Parti Genel Başkanı’nın ‘Cumhurbaşkanlığı seçimi boykot edilsin’ açıklaması önemlidir. Bu elbette bir direniş çağrısı değil, sistemin bu şekilde işlemeyeceğine ilişkin ‘içerden’ bir uyarıdır.”