Tarih 20 Ocak 2010…
Taraf Gazetesi, “Fatih Camii bombalanacaktı” manşetiyle kamuoyundaki gerekli algıyı oluşturdu. O manşetin ardından Fatih, Beyazıt, Eyüp ve İsmailağa camilerine eylem yapılması maksadıyla, 2002 yılında istihbarat çalışmalarında bulunulduğuna ilişkin Word dijital verilerinin 2009 yılından sonra maddi gerçeğe aykırı olarak üretildiklerinin bilimsel olarak ispatlanmasına rağmen, FETÖ’cü hakimlerce 16 yıla mahkum olan Tuğgeneral Ali Demir, 3.5 yıl hapis yattı…
15 Temmuz 2016 gecesi…
Fetullahçı darbe girişimi başladı ve Jandarma Genel Komutanlığı Cari Harekat Daire Başkanı Jandarma Kurmay Albay Ali Demir, Jandarma Plan Prensip Başkanı Tuğgeneral Ahmet Hacıoğlu ile Jandarma Kurmay Albay Nurettin Alkan ve Jandarma Kurmay Albay Güven Şağban’ı telefonla arayarak darbe girişiminin olduğunu haber verdi... Jandarma Kurmay Albay Aziz Yılmaz’ın da katılımıyla isimlerini yazdığım komutanlar, Beştepe Jandarma Genel Komutanlığı kışlasını ele geçiren darbecilerle sabaha kadar çatıştılar… Demir, 2016 yılında tuğgeneral oldu ve 2020 yılında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle emekli edildi! Şimdi İYİ Parti’de Genel Başkan Müsavat Dervişoğlu’nun güvenlik danışmanı. Geçen cumartesi günü NEFES’teki köşemde, Ahmet Türk’le yaptığı röportaja itirazı olduğunu söyledi. Neydi o itirazlar? Sözü Ali Demir Paşa’ya bırakıyorum:
Sosyolojik olarak bölünmeyiz
Ahmet Türk; Nefes’te dedi ki: (Bu bir başlangıç adına süreç diyemeyiz. Adı konulmamış, iyi niyetli bir başlangıç. Türk-Kürt halkının tarihten gelen dostluğu var ve bu tekrar inşa edilmeli. Şunu da görüyoruz: Irak’a da gittim, Suriye’ye gittim. Şu anda dışarıya çıkamıyorum. Ama bütün Kürtler’in gözü Türkiye’de. Kendilerini hâlâ Osmanlı’dan bu yana Türkiye’nin bir parçası olarak görüyorlar. Kürtler sadece Türklerle adil bir yaşam sürebilir, özgürleşir. Başka şansları da yok. Türkler’in de Kürtleri dışlayan tavrı doğru değil.)
- PKK/KCK terör örgütünce, 40 yıllık sürede, Kürt halkının ekonomik açıdan bilinçli olarak geri bırakıldığı propagandası yapılmasına rağmen, karayolu inşasında görevli kamu görevlileri, çocuklarımıza ilim ve irfan öğreten öğretmenlerimiz, sağlık hizmeti veren doktor, ebe ve hemşirelerimiz, polis ve askerimiz silahlı eylemler ile hedef alınmıştır. Söz konusu terörist faaliyetlerin yanı sıra terörizm ile mücadele kapsamında ekonomimize 2 trilyon dolar zarar verilmesi nedeniyle bölge vatandaşlarımızın refahına aktarılması gerek kaynağın Kürt vatandaşlarımıza ulaşmasına engel olunmuştur.
- Kürt vatandaşlarımızın yüzde 60’a yakını fiilen Batı illerimizde yaşamaktadır. Kürt vatandaşlarımızın yarısından fazlası PKK/KCK terör örgütü ile iltisak ve irtibat atılı suçlaması ile Anayasa Mahkemesince kapatılan ya da isim değişikliği yaparak siyasi faaliyetine devam eden partiye oy verme yönünde tercihte bulunmamaktadır. Türkler ve Kürt vatandaşlarımız arasında en az 3 milyon evlilik olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’nin bölünmesi sosyolojik olarak olası değildir.
Karayılan’ın köşe yazısına bakın
Ali Demir “itirazlarını” şöyle sürdürdü:
- Türk-Kürt kardeşliğini ve dostluğunu bozan yüce Türk milleti ve kendisini Kürt olarak ifade eden kıymetli vatandaşlarımız değil, FETÖ/PYD terör örgütünün darbeye teşebbüs girişimi başarılı olsun diye idare edildikleri güç merkezlerinden aldıkları talimat gereğince birlik komutanlarının büyük bir çoğunluğunun tutuklandığı hassas bir konjonktürde, 15 Temmuz 2016 Cuma günü saat 19.00 ile -22 Temmuz 2016 tarihleri arasında, Türkiye genelinde 7 gün süresince tek bir terörist eylemi yapmayan emperyalist güçlerin taşeronu ve maşası, bebek katili teröristbaşı ile PKK/KCK terör örgütünün ta kendisidir.
- Yakın zamanda yayımlanan bir köşe yazısında, çözüm süreci döneminde, teröristbaşı Murat Karayılan’ın İmralı-Devlet ve Kandil arasında mesajları getirip götüren heyete iki faks metni göstermeyi müteakip, (Biri CIA’in bizimle ilgili biriminin başındaki yetkiliden geliyor, diğeri ise Türkiye’deki bir gazeteciden geliyor. Ama ikisi de tıpatıp aynı) ifadesini kullanması ve mektupların içeriğini, (CIA yetkilisi de Türkiye’den gönderen gazeteci de aynı şeyi söylüyorlar. Amerika arada olmadan Türkiye ile müzakereleri doğrudan yürütmeyin. Türkiye sizi aldatır. Amerika sizin hukukunuzu korur. O nedenle müzakerelerde Amerika’nın varlığını şart koşun diyorlar) şeklinde açıklamada bulunulması sebebiyle, PKK/KCK/PYD/YPG/SDG terör örgütünün geleceğinin teröristbaşının yapacağı çağrıda değil, ABD’nin vereceği karara bağlı olduğu aşikardır.
- Sonuç olarak; HTŞ kaynaklarına göre PYD/YPG/SDG’li teröristlerin yeni Suriye ordusu içerisinde belirli bir kolordu adı altında yeniden yapılandırılması görüşmelerinin devam ettiği ve ayrıca Ebu Muhammet Colani yeni ismi ile Ahmet el Şaraa’nın YPG/PKK’ya bağlı SDG’nin yeni Suriye ordusuna katılması yönünde çalışmalar yürütüleceğini açıkladığı bir süreçte, teröristbaşı Öcalan’ın PKK‘nın Suriye kolu PYD/YPG/SDG’li teröristlere silah bırakmaları çağrısında bulunmasına hangi gerekçe ile ihtiyaç
duyulmuştur?