TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu (YİK) Başkanı Ömer Aras’ın tartışma yaratan konuşmasına bakalım:
“Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, yerlerine kayyım atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor.
“Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor, sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor.
“Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor.
“Bilirkişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler gözaltına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor…”
TÜSİAD yöneticileri hakkında başlatılan soruşturma ve sonrasında Başkan Orhan Turan ve Ömer Aras için konulan yurt dışı yasağı sürecini takip ettiniz. Peki iktidarı ne/neden öfkelendirdi?
“Kuklacılar” ve “yolsuzluk” vurgusu
Ankara koridorlarında konuşulan şu: “TÜSİAD önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili tarafını açığa vurdu ve Ekrem İmamoğlu’ndan yana inisiyatif aldı.” Aras’ın konuşmasının özellikle İmamoğlu’nu ilgilendiren bölümüne dikkat çekiliyor ve “Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında…” diye başlayan o cümlelerin altı çiziliyor. Diğer tespitlerin de “muhalefetin” öne çıkardığı hususlar olduğuna dikkat çekiliyor. Aslında uzun zamandır Ankara’da konuşulan “Ekrem İmamoğlu’na uluslararası sermaye ve içerideki kadrolarının” verdiği destek.
Bu iddiayı destekleyen de Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki gün grup toplantısında yaptığı konuşma:
“TÜSİAD yönetiminin açıklamaları sonrasında emre amade uşak misali sıraya dizilen muhalefet figürlerini nazarı dikkate almıyoruz. Kraldan çok kralcı davrananların ederi, onlara sahiplerinin biçtiği değer kadardır. Kuklalarla işimiz olmaz, bizim muhatabımız kuklacılardır. (…) Nitekim bu kuruluşun darbeciler, cuntacılar, emperyalistler ve onların etki ajanlarının safında ülkemize ve milletimize karşı sergilediği üstenci, faşizan, nobran tavırlar toplumsal hafıza kayıtlarımızda mahfuzdur. (…) Türkiye’nin terör örgütleriyle iltisaklı veya yolsuzluk batağına saplanmış, kendi ayıbını örtmek için sağa-sola taşan muhterislere teslim olmasını istiyorsanız bilin ki böyle bir şey asla gerçekleşmeyecek.”
Özal’ın TÜSİAD adına yazdığı bildiri
Burada sorun şu:
TÜSİAD sadece ekonomik bir kuruluş değil.
Hayata ekonomi-politik baktığınızda TÜSİAD’ın da nerede ve nasıl durduğunu anlarsınız. 12 Mart 1971 muhtırasından hemen sonra “sola” karşı kurulmuş, 13 Mayıs 1979’da seçilmiş lider Bülent Ecevit hükümetine ‘muhtıra’ veren, NATO’cu 12 Eylül darbesini destekleyen, 1980 sonrası Reagan-Thatcher-Özal çizgisini savunan bir kuruluştan bahsediyorum. Ama TÜSİAD’ın yaptığı politik açıklamaya politik yanıt vermek dururken neden “yargı gücünü” kullanıyorsunuz? O zaman da TÜSİAD’ın 42 sayfalık “Perspektif 2025 Dönüşüm ve Gelecek İçin Yol Haritası/Öneriler” broşüründe 20 ayrı yerde yapılan “hukuk” vurgusunu haklı çıkarıyorsunuz.
Broşürün birinci bölümünde yazanlara bakalım:
“Hukukun üstünlüğü ve demokratik değerlerde yaşanan eksiklikler, toplumsal güveni ve ekonomik istikrarı zayıflatıyor. Hukuka güvenin azalması, yatırım ortamını olumsuz etkiliyor ve bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yönelik belirsizlikler yaratıyor. Hukukun üstünlüğünü güçlendiren, adalete güveni artıran ve demokratik katılımı teşvik eden bir yönetim anlayışı, hem toplumsal barışı hem de ekonomik gelişimi destekleyecektir.”
SON NOT: 13 Mayıs 1979… Sivil toplum kuruşu olan TÜSİAD, Bülent Ecevit Hükümeti’ni düşürmek için gazetelere tam sayfa ilan ermişti. “Ekonomide gerçekçi çıkış yolu” başlıklı ilanla ilgili ekonomist ve Ecevit’in yakın çalışma arkadaşı Bilsay Kuruç, “TÜSİAD’ın hazırladığı” bildirinin arkasındaki isimle ilgili şu iddia da bulunmuştu: “Ben kimin hazırladığını o zaman merak ettim, tabii herkes merak ediyordu. Başbakanın eşi beni aradı bir vesileyle, yani Rahşan Hanım aradı. Onun ifadesiyle ‘Turgut Özal hazırlamış bunu’ dedi. Turgut Özal, o zaman MESS diye bir kuruluş vardı, onun genel sekreteriydi yanılmıyorsam, o hazırlamış. (2 Mayıs 2012’de kurulan TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun tutanaklarından.)”
SORU ŞU: O zaman hep “Turgut Özal çizgisinden gidiyoruz” diyen AKP buna ne diyecek?