DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
İktidarın aylardır diline doladığı “PYD ya silah bırakacak ya da…” söylemi artık “gerçekleştirilemez” hale geldi.
Erdoğan “terörsüz Türkiye” sloganını PYD’ye karşı kullanıyor sürekli.
Ancak PYD’nin arkasında Amerika var ve Erdoğan konuştukça PYD aslında daha da güçleniyor.
Geldiğimiz aşamada ise artık PYD’ye “silah bırakacaksın” çağrısının bir anlamı kalmadı.
Çünkü Suriye’de Amerika’nın desteklediği HTŞ ile PYD anlaştı.
Terör örgütü HTŞ başkanının atadığı enerji bakanı önceki gün PYD ile petrol anlaşması imzalandığını duyurdu.
Buna göre Suriye’deki elektrik santrallerine günlük bir milyon metreküp gazı PYD sağlayacak.
Bunun yanı sıra PYD merkezi Suriye yönetimine günde 15 bin varil petrol taşıyacak.
PYD’nin hakim olduğu bölgeden çıkacak petrolün yüzde 15’ini Suriye yönetimi alacak.
Anlaşmanın sağlanmasından sonra yüzlerce tanker Suriye yönetimine ait bölgelere petrol taşımaya başladı.
Bu arada bir ilginç gelişme daha yaşandı.
Trump’ın “general” diye nitelediği PYD komutanlarından Mazlum Abdi bir açıklama yaparak PYD’nin Suriye ordusu ile 2 yıllık bir süreç içinde entegre olacağını bildirdi.
Böylelikle iktidarın PYD’ye silah bırak çağrısı tümüyle boşa düşmüş oluyor.
ŞAŞIRDIM
Serap Yazıcı hangi garantiyi aldı?
Ergenekon-Balyoz döneminde ekranların etkili isimlerinden Serap Yazıcı’nın Erdoğan’a anayasa konusunda ağır eleştiriler yapmasından sonra ani biçimde Gelecek Partisi’nden istifa etmesi ve AKP yönetimine girmesi büyük yankı yarattı.
Pek çok kişi Yazıcı’nın Erdoğan aleyhine söylediği sözleri dile getirerek, “Bu nasıl iş, Serap Hanım ne aldı?” diye soruyor.
Ben konuya farklı açıdan bakıyorum.
Serap Yazıcı uluslararası alanda “liberal anayasa hukuku” konusunda referans kaynağı isimlerden biri.
Erdoğan sanıyorum yeni anayasa ve parlamenter sisteme dönüş konusunda Serap Yazıcı’ya bir söz verdi.
Yazıcı çok eleştirdiği “tek adam” rejiminin değişmesi ve parlamenter sisteme dönülmesi kaydıyla yeni anayasa konusunda çalışmak sözüyle AKP’ye geçti.
Bu durum Erdoğan’ın kendi anayasa uzmanlarına artık pek güvenmediği gerçeğini de ortaya çıkarıyor.
BUNU YAZMAK GEREK
İntikam amaçlı cezalar bitmeli
Artık yok cumhurbaşkanına hakaret, yok ayırımcılık yapmak, yok halkı kin ve nefrete itmek gibi suçlamalarla insanların gözaltına alınması, adli kontrol uygulanması ya da tutuklanması kabak tadı verdi.
İktidar bu uygulamaları tamamen bir tür intikam ya da “burun sürtme” olarak kullanıyor.
Bu tür suçların cezası hapsi gerektirmiyor genellikle.
İşte son örnek akademisyen Çiğdem Bayraktar Ör’ün durumu.
Ceza alsa bile asla hapis yatmayacak bir suçtan tutuklanan ve 25 gün hapiste yatan Ör dün tahliye edildi.
Yine ceza alsa bile hapis yatması mümkün olmayan Özlem Gürses’e 52 gün ayağında elektronik kelepçe takılarak ev hapsi cezası verildi.
Yine ceza alsa bile hapis yatmayacak olan Halk TV genel yayın müdürü Suat Toktaş 26 gündür hapiste.
Bütün bunlar muhalefete “yargı sopası” kullanılarak gözdağı verilmek, AKP tabanına da “gördünüz değil mi nasıl hesap soruyoruz” demek için yapılıyor.
*
Bİ SOR BAKALIM
Bahçeli Cumhuriyeti neden unuttu?
Halen evinde dinlenen ve sağlık durumu hakkında kamuoyunu tatmin edici hiçbir açıklama yapılmayan MHP genel başkanı Devlet Bahçeli, AKP’nin 8’inci olağan kongresine katılamadığı için bir çiçek göndermiş.
MHP yönetimi gönderilen çiçek aranjmanının anlamlı olduğunu şu bilgiyi vererek anlatmış;
“Bu anlamlı armağan, 1071 adet gülle Malazgirt Zaferi’ni, 1453 adet karanfille İstanbul’un Fethi’ni, Türk bayrağı çerçevesiyle birlik ve dayanışmayı, 23 beyaz orkideyle AK Parti’nin 23 yıllık yönetimini temsil etmektedir. Sayın Genel Başkanımızın bu takdiri, güçlü Türkiye inancımızın ve birlik ruhumuzun en anlamlı ifadesidir.”
Bahçeli’nin çiçeğe yüklediği anlamda Malazgirt var, İstanbul’un fethi var ama bugün asıl dayanağımız olan Cumhuriyet ve 100’üncü yılı yok.
Erdoğan’ı sevindirmek için ikide bir “Türkiye yüzyılı” nutukları atan Bahçeli acaba Cumhuriyeti de sembol olarak kullanmayı neden unuttu?