İRONİ
Her şeye çılgınca zam geliyor.
Genel tuvaletler eksik kalır mı?
Onlar da hayli zamlandı.
Artık sıkıştığınızda imdadınıza yetişecek tuvaletlere giriş parası en az 10 lira oldu.
Ancak tuvalet deyip geçmeyin.
AKP genel başkanı Erdoğan’ın “ekonominin ne kadar iyi olduğunu anlatmak için” kullandığı yerlerden biridir tuvalet.
Ne demişti bir tarihte?
“Tuvalete gitmek eskiden bir milyon liraydı, ama biz ne yaptık, tuvalet ücretini bir liraya düşürdük.”
Hiç unutmuyorum Erdoğan bu açıklamayı yaptığında mitinge katılan binlerce kişi büyük sevinçle alkışlamıştı kendisini.
Tabi Erdoğan bir milyon liradan bir liraya düşürdüğünü söylerken paradan atılan altı sıfırı kastediyordu.
Tuvaletin bir milyon liradan bir liraya düşmesine hayli sevinenlere şunu hatırlatmak istiyorum.
Erdoğan’ın altı sıfır atılmasından sonra yaptığı hesaba göre bugün tuvalete gitmek 10 milyon lira oldu.
Örnekleri çoğaltabiliriz.
Erdoğan iktidara geldiğinde Dolar bir milyon 600 bin liraydı bugün ise 36 milyon 430 bin lira.
Simit bir milyon liraydı bugün 15 milyon lira.
Ama olsun, ekonomi tıkırında.
Yine sıfır atarlar “gördünüz mü nasıl da ucuzlattık her şeyi” derler.
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Hani siz milletin hizmetkârıydınız?
AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın en çok kullandığı ve aşağılamak için söylediği sözlerin başında “haddini bil” gelir.
Erdoğan en son TÜSİAD’a “haddini” bildiren bir konuşma yaptı.
Sonrası biliyorsunuz yargı hemen harekete geçti ve TÜSİAD başkanı ile yüksek istişare kurulu başkanı polis tarafından evlerinden alındılar, “yurtdışı yasağı ve adli kontrol” ile hapse girmekten kurtuldular.
Erdoğan ve yandaşları iktidara yönelik en küçük eleştiriye bile tahammül edemiyor ve hemen “Karşınızda devlet var, önce haddinizi bileceksiniz” söylemine sarılıyor.
Oysa Erdoğan sıra oy toplama gelince ısrarla “Biz milletin hizmetkârıyız, devlet milletin hizmetindedir” diyor.
Ama eleştiri olunca devlet anında asla ses çıkarılamayacak bir güç merkezine dönüşüyor.
İşin şakası, ikide bir “haddini bil” demek hizmetkârın evin sahibine ayar çekmesine benziyor.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Fahrettin Altun’dan intikam itirafı
Sarayın propaganda işlerini yürüten Fahrettin Altun yargının “intikam” amaçlı kullanıldığını itiraf etmiş sanki.
Şöyle demiş TÜİSAD’a yapılanları eleştirenlere karşı;
“Yassıada yargısı rezaletinden beslenenlerin, 12 Eylül ve 28 Şubat yargı sefaletinden medet umanların yargı bağımsızlığından söz etmeleri, darbe yasalarına duydukları özlemin dışa vurmasıdır. Amaçları yargı bağımsızlığı değil, bağımsızlığı hedef alarak yargıyı baskı altına almaktır.”
Sonra da söyle devam etmiş; “Darbe dönemlerinde vesayetçilerin yargıya verdiği brifingleri alkışlayanlar, psikolojik harekât merkezlerinde hazırlanan söylemlerle sivil iradeyi hedef alanlar, özgürlükleri rafa kaldırıp milleti kafese alan yasakları onaylayanların bugün bağımsız yargıdan söz ederek Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alması tek kelimeyle rezalettir; organize kötülüğü ve illegaliteyi meşrulaştırmaya çalışmaktır.”
Geçmişi bilmesek bu cümle anlamlı olabilir.
Ama Fahrettin Altun aslında “Siz zamanında böyle yapmıştınız, şimdi niye kızıyorsunuz?” diyor.
İyi de siz bu günleri bir daha yaşatmamak için iktidara gelmemiş miydiniz?
ÇOK GÜLDÜM
Zamanında biz de aslandık
Pazar günleri fıkrasız olmaz. Tabii Yıldırım Tuna’dan geldi;
Aslan evlenirken düğününde fare çığlık çığlığa bağırarak aslanı kutluyormuş “Tebrik ederim kardeşim.. Şansın bol olsun kardeşim.”
Bu laubaliliğe sinirlenen düğüne davetli başka bir aslan gelip fareyi pençesinin arasına almış “Ne o ?” demiş, “Kimsin sen? Sadece bir faresin.. Aslan nasıl senin kardeşin oluyor bakayım?”
Fare “Yahu eskiden ben de aynı sizler gibi bir aslandım” demiş, “Vallahi, evlendik de böyle olduk!”
HOŞUMA GİDEN ŞEYLER
Önce ameliyat sonra dua
Gazeteci Erdem Beliğ Zaman bu pazar için iki iğneleme göndermiş;
Türkiye’nin en başarılı doktor adaylarının yetiştirildiği Çapa Tıp Fakültesi’nde Kur’an kursu açılacakmış. Cübbeli Ahmet Hoca bile hastalanınca soluğu, dua etmek yerine ameliyat edilmekte bulmuşken şu yöneticilere ne demeli!
***
Muhalefet kodeste,
Gazeteci hapiste,
Geleceğe bak deme;
Ülke kaybolmuş siste!