ANALİZ
Bolu Kartalkaya’daki yangın haberleri için yayın yasağı kondu, kararı mahkeme aldı.
Aynı gün gözaltına alındıktan sonra önce savcıya ifade veren Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ çıkarıldığı mahkemede tutuklandı.
Her ikisi de ilk kez yaşadığımız olaylar değil.
Ancak öncekilerde de bunlarda da yargının iktidar gücüyle kullanıldığına tanık olduk sanki. Bir yangın için neden yayın yasağı konur?
Bir terör eylemi olsa bunu anlamak mümkün, ama tüm ülkeyi acıya boğan bir yangın olayına yayın yasağı koymak ister istemez kuşku yaratıyor.
Acaba o sürede bir şeylerin üzeri mi kapatılmak istendi.
Ya da aynı güne denk gelen AKP Ankara İl Kongresi gölgede kalmasın mı istendi?Mahkeme bağımsız bir karar mı aldı yoksa öyle bir talimat mı geldi?
Yine bir parti başkanını garip bir operasyonla gözaltına alıp sonra tutuklamak demokratik bir ülkeye gölge düşürmez mi?
Ümit Özdağ’ın tutuklanmasına karar veren mahkeme heyeti tamamen hukuki gerekçelere bakarak mı karar verdi yoksa yine bir yerden talimat mı geldi?
Her iki olayda da yargının bağımsız biçimde karar verdiğine inanmak çok güç.
O halde içimizdeki kuşkuya bakarak şunu söylemek yanlış olmayacaktır;
İktidar belli konularda amacına ulaşabilmek için yargıyı “hunharca” kullanmaktan vazgeçmelidir.
ÜZÜLDÜM
Karşılıksız iyilik yapan dostumu kaybettim
Yangın faciasında ölenlerden biri de Nedim Türkmen dostumdu.
30 yılı aşkın süredir tanıdığım hem Sabah hem Sözcü gazetesinde birlikte çalıştığım Nedim Türkmen ne yazık ki ara tatilden yararlanarak gittiği Kartalkaya’da tüm ailesiyle birlikte aramızdan ayrıldı.
Nedim Türkmen çok kısa bir süre önce en sıkıntılı anımda hiçbir karşılık beklemeden çok önemli bir sorunumu çözmüştü.
Haberi telefonla verdiğinde çok sevinmiştim.
Ne yazık ki son 10 gün içinde fırsat bulup yanına gidemedim ve minnettarlığımı yüzüne karşı söyleyemedim. Bu nedenle acım birkaç kat daha arttı.
Ailesiyle birlikte nurlar içinde yatsın mekanı cennet
olsun.
ÇOK GÜLDÜM
Gelir gelmez haddini bildirdiler
Son genel seçimde İyi Parti listesinden seçilen ve bir ara parti sözcülüğü de yapan Kürşat Zorlu partisinden ayrılıp AKP’ye koştu.
Kürşat Zorlu’ya parti rozetini bizzat AKP genel başkanı Erdoğan taktı, bu kişi de yaptığı teşekkür konuşmasında “mukaddes dava yolundan asla sapmayacağına” dair namus sözü verdi.
Kürşat Zorlu’yu AKP’liler ayakta alkışlarken, partinin en meşhur trollerinden biri çok ağır bir twit yayınladı.
Olay şu;
Sarayın meşhur trolü Furkan Bölükbaşı 22 Ekim 2024’te Atatürk’e hakaret eden bir twit atmıştı.
Kürşat Zorlu bu twitin altına “Hoşt köpek” diye bir yorum yazmıştı.
Bunun altında kalmayan AKP trolü dün şu paylaşımı yaptı;
“Gel dedik geldin. Bundan sora kalk dediğimizde kalkacaksın. Otur dediğimizde oturacaksın. Konuş dediğimizde konuşacaksın. Sus dediğimizde susacaksın.”
Kürşat Zorlu bu saray trolünün attığı twitin aslında Erdoğan’ın görüşü olduğunu bilmez mi?
Bilir mutlaka ama, artık hangi amaçla geçtiyse AKP’ye, ağzını bile açamaz gibi geliyor bana.
ŞAŞIRDIM
Aldıkları ceza açıklanamazmış
Bir okurum sahte içki nedeniyle ölümlere neden olanların hangi cezalara çarptırıldığını merak etmiş.
İnternette kendi çapında yaptığı araştırmadan sonuç alamayınca CİMER’e başvurarak “Sahte içki olaylarında kaç fail yakalandı, bunlara hangi cezalar verildi?” diye sormuş.
CİMER’den şöyle bir yanıt almış;
“Sayın 24…….8 Sayılı CİMER Başvuru Sahibi;
CİMER başvurunuzda talep edilen istatistiki verilerin paylaşılamayacağı hususu bilgilerinize sunulur.
Emniyet Genel Müdürlüğü, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığı.”
Neymiş?
Sahte içki üretip satar ve insanların ölümüne neden olabilirsiniz ama aldığınız cezalar açıklanmaz.
Ne güzel dünya bu böyle…