Ünlü Rus Yazar Tolstoy’un “İnsan ne ile yaşar” isimli bir öyküsü var.

Bir Türkçe çevirisinde öykü şöyle başlar:

“Kendine ait ne bir evi ne de bir karış toprağı olan Simon isimli ayakkabıcı, karısı ve çocuklarıyla küçük bir kulübede yaşıyordu ve sadece ayakkabıcılıkla geçiniyordu. Kazancı azdı ve ekmek de pahalıydı. Kazancının tümü ancak boğazına yetiyordu.”

Benim okuduğum İngilizce çevirisinde “kazancı azdı ve ekmek de pahalıydı” ifadesinin yerine “emek ucuzdu, ekmek ise pahalı”
diye çevirebileceğim bir ifade vardı.

Rusça bilmediğim için orijinal cümlenin nasıl olduğunu bilmiyorum.

Ancak “Emek ucuzdu, ekmek ise pahalı” çevirisini çok beğendim.

***

Tolstoy o öyküyü neredeyse 140 yıl önce yazmış ama kurduğu bu
basit cümle, yaptığı basit tespit, bugün Türkiye’de geçerliliğini koruyor.

“Kendine ait ne bir evi ne de bir karış toprağı olan” ifadesi, ülkemizde kim bilir kaç insanı kapsıyor.

Peki “karısı ve çocuklarıyla küçük bir evde oturuyordu” cümlesi? Yazarken dahi aklıma kiraların yüksekliği geldi.

“Kazancı azdı ve ekmek de pahalıydı” ya da “Emek ucuzdu ekmek ise pahalı” tespitini yapmayan var mıdır?

Günde sekiz saat, haftada altı ve ayda 24 gün çalışıyorsunuz ve elinize sadece 17 bin 2 lira geçiyor. Gelecek bir yıl boyunca da. 22 bin 104 lira geçecek.

Emek ne kadar ucuz değil mi?

Peki ya ekmek?

Bir zamanlar bozuk paralarla alabildiğimiz ekmeğin fiyatı artık 10 liradan fazla.

“Kazancının tümü ancak boğazına yetiyordu” demiş ya Tolstoy, bu açlık sınırının asgari ücretten yüksek olduğu bu ülkede emekli ya da asgari ücretlinin öykünün kahramanı Simon gibi uzun zamandır karın tokluğuna yaşadığını kim inkâr edebilir ki?

***

TÜİK diyor ki 2024’te 29 milyon ton tahıl ürünleri üretimi gerçekleşmiş. Bu da bir önceki yıla göre yüzde 7,5 oranında azalma olduğunu gösteriyor.

Buğday üretimi yüzde 5,5, arpa üretimi ise yüzde 12 azalmış. Çavdar üretimindeki azalma yüzde 15,7, yulaf üretimindeki azalma yüzde 5, mısır üretimindeki düşüş ise yüzde 10 oranında.

Böyle giderse 2025’te ne olur?

***

İktidara baksanız, her şey güllük gülistanlık. Türkiye uçuşa geçmiş:

Aya sert iniş yapıyoruz!

Sürekli petrol ve doğalgaz keşfediyoruz!

Suriye’de “Bizim çocuklar” devrim yapıyor!

Savunma sanayimiz uçuşa geçmiş. Yerli ve Milli sanayimizi herkes kıskanıyor!

Bilim ve teknolojideki başarılarımız Teknofest’lere sığmıyor.

TOGG’u durduramayacaklar!

***

İktidarın pembe tablosu göz kamaştırıyor ama
gerçek 1885...

Emek ucuz, ekmek pahalı!

Aya sert iniş yapar mıyız bilmiyorum ama bundan sonra da emek daha ucuzlar, ekmek daha da pahalı hale gelir.

Anlayacağınız, 2025’in gelişi 2024’ün gidişinden belli.

Bu iktidarın emekli, emekçi düşmanı ekonomi politikaları hayatımızı biraz daha zorlaştıracak. Kazançlar belki de boğaz doyurmaya dahi yetmeyecek.

Keşke Tolstoy gibi iyimser olabilsem, “ekmek olmasa da olur İnsan sevgiyle de yaşar” diyebilsem ama maalesef yapamıyorum.

Zaten siyasi kutuplaşma ve siyasilerin bizzat ektiği kin ve nefret tohumları buğday tohumlarından daha verimli olduğundan paylaşacak sevgi de kalmadı.

2025 de 1885 gibi zor geçecek.

En iyisi hazırlıklı olmak!