İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu CHP’nin tek “Cumhurbaşkanı Aday Adayı” oldu.
23 Mart günü tek başına ön seçime gidecek.
İlk bakışta herkes “tek başına aday mı olur” diyebilir.
Bunu söylemek için artık çok geç. Seçim de aday da ilan edildi.
Bundan sonrası için artık CHP’nin önünde büyük bir test var.
***
O seçime bir milyondan fazla CHP’li katılıp oy kullanırsa Türkiye siyaseti için yeni bir dönem açılacak.
O seçime katılım düşük olursa CHP seçmenin artık şikâyet etme hakkı kalmayacak.
“Vay ülke elden gidiyor”, “Vay şeriat geliyor”, “Vay Atatürk’ün adını unutturuyorlar”, “Vay emekli perişan”, “Vay çalışan perişan”, “Vay ekonomi çöktü” gibi yakınmaların da hiçbir anlamı olmayacak.
O nedenle bu seçimlere bir genel seçim, bir Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi sarılmak zorundalar.
***
Bu büyük teste sadece CHP’liler değil Ekrem İmamoğlu da giriyor.
Ancak İmamoğlu, anlatmaya çalıştığım yol ayrımının ve 23 Mart’ta yapılacak seçimin öneminin farkında.
Bir taraftan kendisine yönelik operasyonlarla, soruşturmalarla mücadele ederken, diğer taraftan CHP tabanının üzerindeki ölü toprağını kaldıracak bu yol haritasını sahiplenmiş.
Büyük ihtimalle şehir şehir dolaşıp CHP’lileri sandığa gitmeye ikna edecektir.
Bu gezilerde CHP’de bir ön seçim değil de Türkiye’de genel seçimler yapılıyormuş gibi bir manzara ortaya çıkarsa, yaratılacak sinerji ve kazanılacak moral hem CHP’yi hem İmamoğlu’nu zirveye taşıyacaktır.
***
Büyük teste CHP tabanı, Ekrem İmamoğlu’yla birlikte Genel Başkan Özgür Özel ile CHP yönetimi de giriyor.
CHP yönetiminin bu süreçteki en büyük sorumluluğu, partiyi birlik içinde tutmak olacak.
Görüyorum ki Özgür Özel ve çekirdek ekibi hâlâ kurultay hesaplaşması içinde.
Hâlâ “Kurultayda bizimle değildiniz” diyerek birçok CHP’liyi sistemin dışında tutma çabası içinde.
Sistemin dışında tutulanlar da haliyle yönetimin yanında değil karşısında konumlanmış vaziyette.
İki tarafın da fark etmesi gereken şey şudur:
CHP’ye ve İmamoğlu’na yönelik baskılar, saldırılar topyekûn geliyor.
CHP bunlarla ancak birlik olup, topyekûn mücadele edebilir.
CHP yönetimi, (kendi kişisel hırslarıyla yola çıkıp partiye “Ya benimdir ya kara toprağın” diye bakanlar dışında) partideki bütün gruplarla ortak bir zemin yaratmak zorundadır.
***
İktidar büyük kurultayını yaptı. Bazı isimler yer değiştirdi, bazıları devre dışı kaldı, bazı yeni isimleri sisteme dahil oldu. Ancak tek gerçek değişmedi:
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde ülke saraydan ve Recep Tayyip Erdoğan tarafından yönetiliyor ve AK Parti yönetim süreçlerinde neredeyse tamamen devre dışı.
AK Parti’de olduğu iddia edilen değişim, Türkiye’nin yaşadığı tıkanıklığı giderecek boyutta değil. Olması da beklenmiyordu zaten.
Baskıcı yönetim tarzı geçmişte de ülke ekonomisinin düzelmesini engelliyordu bugün de engelliyor.
AK Parti kurultayından ne yazık ki ekonominin, özgürlüklerin, hukuk devletinin, demokrasinin güçleneceği bir Türkiye’nin inşa edileceği değil, daha baskıcı bir ortamın yaşatılacağı müjdelendi.
***
CHP’nin tabanıyla, yönetimiyle, aday adayıyla 23 Mart’ta vereceği sınav, AK Parti’nin içinde bulunduğu bu durum nedeniyle de büyük önem taşıyor.
Türkiye bu patinajdan kurtulmalı ve mevcut yönetim bunu başaramıyor.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu da dahil her CHP’li 23 Mart ön seçimine bu bilinçle bakmak zorundadır.