İktidar mensuplarının “eski Türkiye” diye lanetledikleri bir ülke vardı hatırlar mısınız?

* Orada aileler büyük sofralar kurardı (büyük dediysem mükellef demedim, yanlış anlaşılmasın. Bir kazan bulgur pilavıyla bir kazan kuru fasulyenin, belki biraz da kuru soğan ve turşunun olduğu sade sofralar. Büyüklüğü üstündeki yemek çeşidinden değil, etrafında oturanların sayısından gelen...).

* Orada dayanışma, paylaşma vardı. Tuz istenen komşuya, çorba gönderilen mahalleler bir de...

* Orada neşe vardı. Kahvelerde, mahalle bakkallarında sohbet eden insanların şen kahkahasıyla büyüyen, çoğalan...

* Orada siyaset insanları bölmezdi. Herkes kendi partisine oy verirdi ama seçimler bittikten sonra kimse kimseye farklı partiye oy verdin diye kin gütmez, düşman olmazdı.

* Orada dedeler, nineler vardı çocuklarına bayram harçlığı veren. Anneler babalar vardı, bayramlık alan. Bayram için alınan elbiselerinizi yatağınızın başına koyup bir an önce sabah olsun diye uykusuz kaldığınız arife gecelerini anımsar mısınız?

***

Övündükleri yeni Türkiye’de maalesef çoğunu kaybettik.

* İnsanlar doğdukları yerde doyamadığından dört bir yana dağıldı. Büyük sofralar hayal oldu.

* Komşu komşunun külüne muhtaç ama paylaşma, dayanışma hak getire.

* Neşe bu toprakları terk edeli çok oldu. Ülkeyi yönetenlerin yüzüne asılmış asık suratlar hepimizin maskesine dönmüş vaziyette. Metrolarda, sokaklarda istemsizce taşıyoruz yüzümüzde. Mahalle kahveleri, bakkalları da yok zaten.

* Siyaset yüzünden kanlı bıçaklı olduk. Yankı odalarında kendi sesimizi duya duya başka seslere tahammülümüz kalmadı. Seçimden bir gün sonra kaybeden taraf resmen yas tutar hale geldi.

* Dedelerin nenelerin torunlara harçlık verdiği günler de geride kaldı. Anneler babalar bayramlarda seyranlarda kara kara düşünüyor artık.

***

Bu bayram da dedeler neneler torunlarına harçlık veremeyecek maalesef.

Zira ikramiyelerine yapılan 1000 lira açıkları kapatmaya dahi yetmeyecek.

Belki de 500 liraya bir kilo kıyma alınacak. 250 liraya bayram şekeri. Bir de 300 liraya yarım kilo kalitesiz baklava konulacak sepete.

Etti mi size 1000 lira.

Harçlık için elde var sıfır.

Yurt gezilerinde otobüsün önüne oturup çocuklara 200’er lira ya da 250 liraya satılan oyuncak dağıtan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 14 bin 439 lira maaş alan bir emekli olduğunu varsayın. Her torununa 200 lira harçlık verse bin 600 lira dağıtması gerekir. Alacağı 1000 liralık ikramiye farkı buna dahi yetmez.

***

Diyeceksiniz ki “Erdoğan koskoca Cumhurbaşkanı. 14 bin 439 lira kazanan emekliyle bir tutulur mu?”

Elbette tutulmaz.

Ancak ben iflah olmaz bir iyimser olarak bu örneği veriyorum ki bir yandan da “beki bir yerden duyar empati yaparlar” diyorum.

Altı üstü empati işte.

Sonucu değiştirmez ama biraz karşı tarafın yaşadığı duyguyu hissettirir, olaya biraz vicdan katar, biraz da uyku kaçırır.

***

Görüyorsunuz ya insana “empati yaparlar belki” diye hayal dahi kurdurtmuyorlar.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, emekli ikramiyesinin yetersiz olduğuna dair şikayetleri soran gazeteciye “Kızım sen beni dolduruşa mı getiriyorsun? 3 bin liradan 4 bin liraya çıktı. Daha ne olacak?” dedi ya...

Ben de iyimserlik halimden çıkıverdim.

Sonra kibar çalışma ve sosyal güvenlik bakanımız da emekli ikramiyelerinin düşük olduğunu soran gazeteciye “O sizin yorumunuz. Bizim bu disiplin içinde gerçekleştirdiğimiz iyi bir oran” deyiverdi.

***

Ey emekliler, siz bırakın benim gibi iflah olmaz iyimserleri. Gerçeği duymak istiyorsanız, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile kibar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızın söylediklerine bakın.

Ne diyor onlar?

Hepimizin anlayacağı dilden mealini yazayım:

“Daha ne istiyonuz? Bu disiplin (kriz) ortamında çok bile...”