Bugün yine ağır sıkıcı siyasi konuları yazacaktım:

NEFES’in dünkü manşetinde yansıttığı “CHP’ye kıskaç” haberi,

Üç tutuklu belediye başkanı (Esenyurt, Beşiktaş, Beykoz),

Gazetecilerin yargılandığı davadaki trajikomik durumlar,

Sevgili Suat Toktaş’ın 34 gününü boşu boşuna 10 metrekarelik bir hücrede geçirmesi...

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bir ayda üçüncü defa mahkeme huzuruna çıkıp trajikomik sorulara yanıt vermek zorunda kalması…

Düşük maaşlı halkımızın karşısında bir tarafta zam zulmü, bir tarafta vergi kıskacı ve bütün bunlar yaşanırken DEM’lilerin iktidarla “Demokratik toplum oyunu” oynaması...

***

Ancak sosyal medyada dolaşırken önüme eski Amerikan başkanlarından Ronald Reagan’ın 1980’lerde İbn Haldun’dan yaptığı bir alıntı düştü.

Reagan o alıntıda gençliğinde ekonomi okuduğuna dikkat çekip, İbn Haldun’un “İmparatorlukların başında gelirler yüksek vergiler düşüktür, imparatorluklar çökerken ise gelirler düşer vergiler artar” sözlerini anımsatıyor.

İbn Haldun 14. yüzyılın sonunda yaşamış ve gerçekten de sosyoloji, ekonomi ve tarih gibi alanlarda çok önemli bir düşünür haline gelmiş.

Batının en çok referans gösterdiği Doğulu düşünürlerden biri olmuş.

***

İbn Haldun’un vergi konusundaki sözleri size de tanıdık gelmiyor mu?

AK Parti iktidarının 22. yılında AK Parti’nin oyları her geçen gün düşerken gelirlerimiz düşüyor ve vergilerimiz artıyor.

İbn Haldun’un tespitleri vergiyle sınırlı kalmıyor. Devletler (o dönemde beylikler, imparatorluklar) konusunda da önemli tespitler yapıyor.

Sıkılmazsanız eğer, devletin beş aşamasına dair yazdıklarını özetlemek isterim:

- Birinci aşama: Fetih ve kuruluş aşaması. Bu aşamada devlet/iktidar alınır. Siyasi sosyal yol arkadaşlarıyla bir düzen kurulur. Lider eşitlerin birincisi gibi öne çıkar.

- İkinci aşama: Hükümdar, iktidarı tekeline almaya başlar. Kendisini başa getiren doğal dayanışmayı, gücü paylaştığı kişi ve grupları tasfiye eder. Siyasi sosyal yol arkadaşları yerine doğrudan kendisine bağlı asker ve bürokratlardan oluşan bir yönetici eliti yaratır. Bir de bilginlerden (akademisyenlerden) danışmanlar temin eder.

- Üçüncü aşama: Ekonomik refahın arttığı, kültürel unsurların geliştiği bir yükseliş ya da lüks ve debdebe aşamasıdır. Bu aşamada hükümdar gelirini artırmak, tebaasının vergilerini azaltarak devletin mali kaynaklarını artırmak, kentleri güzelleştirmek için uğraşır. Geride güzel mimari eserler bırakma çabasına girer.

- Dördüncü aşama: Doyum, tatmin ve kendini beğenme aşaması. İstikrarın egemen olduğu, yönetimde yenilikçi hiçbir girişimin olmadığı, eski yönetimlerin taklit edildiği ve bundan ayrılmanın devleti yıkacağına inanılan (beka öncelikli) bir aşama. Hem yönetenler hem yönetilenler bu istikrar ve refahın ebediyen devam edeceğine inanırlar. Ancak bu aşama içinde farkına varılmadan gerileme ve çözülme başlamış ve devlet son aşaması olan sefahat ve israf aşamasına geçmektedir.

- Son aşama: Sefahat, israf ve çöküş aşaması. Bu aşamada hükümdarın ekonomik ve toplumsal olayları kişisel arzularına göre yönetmeye çalışmasıyla, devlette iyileşmesi olanaklı olmayan hastalıklar ortaya çıkar. Hükümdarın kontrol altına aldığı askeri ve sivil bürokrasi yani devlet varlığını sürdürmek için vergileri artırmak zorunda kalır. Artan vergi oranları ekonomik faaliyetlerin azalmasına neden olur ve hükümdarın amacının tersine devlet gelirleri azalır. Yönetilenlerin devletten beklentileri zayıflar ve umutsuzluk yayılır. Ekonomik faaliyetler duraklar, insanlar uzun vadeli planlar yapamaz olurlar. Devlet/İktidar çözülmeye başlar.

***

İbn Haldun bunları 14. yüzyılın sonlarına doğru yazmış ama eminim okuduğunuzda birçoğunuz güncelle benzerlikler kurmuşsunuzdur.

Benim kurduğum benzerlik özellikle de vergiler ve gelirlerle ilgili olan durum.

Ülkede yaşayanların geliri düşüyor ve vergiler sürekli artıyor.

Yedi asır sonra İbn Haldun’un devlet teorisinin testini yapmak da bize düştü.

Bakalım Cumhuriyet çağında vergilerin arttığı ücretlerin azaldığı bu dönem ilk seçimlerde iktidar açısından nasıl bir sonuç doğuracak?