Müflis tüccar eski defterleri karıştırırmış ya...
Bizimki de o misal.
Sürekli eski dosyalar karıştırılıyor.
Ülke film setine döndü.
Menajer Ayşe Barım’ın başına gelenler de kötü bir Yeşilçam filmi gibi.
Öyle Hulisi Kentmen’in babacan hâkimi oynadığı, Kemal Sunal’ın mahallelinin sevgilisi olarak sanık kürsüsünde yer aldığı bir komedi filmi değil.
Mesajlarıyla düşündüren, düşündürürken hüzünlendiren ödüllük bir dram da değil.
Peki türü ne bu filmin?
***
Çok merak ediyorum AK Parti Genel Başkan Vekili Efkan Ala izliyor mu bu filmi?
Ya (Sırrı Sakık’tan sonraki ikinci) Milano vekili Ömer Çelik?
Peki “hukukçular” Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı, AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, Grup Başkanvekili Abdulhamit Gül ya da Adalet Bakanımız Yılmaz Tunç?
Ya “akademisyen” Yalçın Akdoğan?
Arada sırada partinin vicdanı olmaya soyunan Bülent Arınç?
Bir de Cemil Çiçek vardı. Konuştuğunda tam konuşan. Taşı gediğine koyan. Acaba o izliyor mu bu filmi?
(Bu arada AK Parti’nin kendini “demokrat” sayan mensuplarını saymaya çalıştıkça sayılarının gün geçtikçe azaldığını fark ettim. Yakında bu isimleri de listeye koyamayacağız.)
***
İzledilerse acaba onlar hangi türe soktu bu filmi?
“Ya Reis ne yapmaya çalışıyor?” diye mi soruyorlar?
Yoksa “Reisin haberi dahi yoktur, burada başka bir film çevriliyor” mu diyorlar?
Bu sorularıma yanıt veremeyeceklerini çok iyi biliyorum.
Bildiğim tek şey var:
Bundan sonra en ufak bir “demokrat takılma” girişimlerinde, (Gezi zamanında yaygın kullanıldığı gibi) “Yav he he” deyip geçeceğimdir.
***
Eski demokratlar, koltuklarını korumak için bütün bu olup bitenlere seyirci kalıyorlar. Biri de çıkıp “biz ne zaman böyle şeyler yapar, böyle şeyleri onaylar olduk” diye sormuyor.
Evet izlediğimiz film bir “komedi” değil, zira komik değil!
“Dram” hiç değil.
“Trajedi” deseniz kısmen.
Türkiye büyük bir film setine döndü. Biz de hep birlikte -maalesef- “distopik bir gerilim” filminin figüranlarına dönüştük.
Bir labirentin içinde sağa sola koşup duvara tosluyoruz.
Allah bizim de güzel ülkemizin de sonunu hayretsin...
Açılım ne oldu şimdi?
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MHP lideri Bahçeli’nin dünkü TBMM Grup Toplantısı öncesinde çıkıp “Ziyaret trafiği tamamlandı. Bundan sonra beklenen terör örgütünün tasfiye edilmesiyle ilgili çağrının ortaya çıkmasıdır” deyiverdi.
İmralı ziyaretlerinin tamamlandığını DEM Parti ve MHP kanadından da doğruladım.
MHP ve AK Parti tarafı “Top artık Öcalan’da. Biz 15 Şubat’a kadar örgütü lağvetme çağrısı bekliyoruz ya bu çağrıyı yapacak ve yeni bir süreç başlatacak ya da Türkiye gereğini yapacak” noktasında.
İktidar artık Öcalan’ın kayıtsız şartsız örgütü dağıtmasını istiyor ve bu yönde bir çağrı bekliyor.
DEM Parti ve Öcalan tarafıysa “ortaklaşma” ile “demokrasi ve hukuk zemini” aradığını ortaya koyuyor.
AK Parti ve MHP ile Öcalan ve DAM Parti hangi noktada ortaklaşabilir çok merak ediyorum.
Ayrıca, işi aktris ve aktörleri sektörde pazarlamak olan bir menajeri dahi 12 yıllık eskimiş iddialarla tutuklayan bir sistemden demokrasi ve hukuk zemini nasıl çıkar onu da merak ediyorum.
Eeee...
Bu durumda açılım ne oldu dersiniz?
CHP yine tuzağa düşüyor
İktidar CHP içindeki fay hatlarına oynuyor. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’yla ilgili “istifa et, aday ol” çağrısı da bu stratejinin bir parçası. İktidarın Tayyip Erdoğan kanadının da desteklediği bu stratejinin diğer ayağı da İmamoğlu ve belediye başkanlarına yönelik soruşturma sağanağı. Bu ayağın hedefi de CHP’yi fiili olarak parçalara ayırmak.
CHP de bu oyuna sürekli geliyor. Daha ortada seçim yok. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan mevcut koşullarda aday olamıyor. Bu TBMM aritmetiğinde olabilmesi de zor görünüyor. Ancak biz “AK Parti’nin adayı kim olacak” sorusunu değil CHP’nin adayını konuşuyoruz.
CHP liderinin bu konuda şimdiden yol haritası açıklaması, adaylık sandığı kurması, İmamoğlu’nun adeta kampanya başlatması CHP’nin iktidarın oyununa geldiğinin en güzel göstergesi. Yakında Mansur Yavaş ya da başka başkanlar bu olup bitene isyan ederse şaşırmam.
Bu arada CHP bunlarla uğraşırken, sahipsiz kalmış yoksul kesimler, emekliler, memurlar, asgari ücretliler düşük ücret ve yüksek fiyat cenderesinde limon gibi sıkılıyor.
Farkında mısınız?
Çok derinleşmesine, sokağı kavurmasına rağmen geçim sıkıntısını konuşan kimse yok!