Bugün, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin inisiyatifiyle başlayan “Terörsüz Türkiye” sürecinde iktidar cenahı muhalefeti topyekûn “süreci sabote etmekle” suçluyor.

Zaman zaman biz gazeteciler de sürece karşı gösteriliyoruz.

Ancak bu doğru değil.

Bu ülkede PKK’nın kendini lağvetmesine, teröristlerin silah bırakmasına kim karşı çıkar ki?

Bu ülkede terörün sonsuza kadar tarih olmasına kim karşı çıkar ki?

Hiç kimse...

***

Sürece kategorik olarak karşı çıkan sadece İYİ Parti gibi milliyetçi partiler var. Bunların dışındaki partiler, CHP de dahil, sürece destek olmakla birlikte çok haklı kaygılara sahipler.

Bu kaygıları besleyen tespitler yapıp, onlarca soru sorabiliriz.

Gelin lafı dolandırmadan kitabın ortasından birkaç soru soralım:

- PKK’nın kendini lağvetmesi için Abdullah Öcalan’ın “kurucu önder”, “kurucu irade” gibi sıfatlarla anılması, hatta daha da ileri gidilerek bu Cumhuriyet’in kurucu önderiyle karşılaştırılması şart mıdır? Yıllardır Öcalan’a “bölücübaşı”, “bebek katili” gibi sıfatlar kullananların, bu sıfatları kullanmayanları “hain” ilan edenlerin bugün “kurucu önder”, “kurucu irade” deme aşamasına gelmesi, Öcalan’ın “silah bırakma çağrısı” yapmasının şartı mıdır?

- PKK’nın kendini lağvetmesi için Suriye’deki uzantısı YPG/PYD ve çatı örgütü SDG’nin yeni Suriye devletinin kurucu ortağı olması kabulleniliyor mu? Daha da açık sormak gerekirse: PKK kendini lağvederse, YPG’nin varlığını bir devlet çatısı altında sürdürmesini kabullenecek miyiz?

- PKK’nın kendini lağvetmesi için (artık PKK diye bir örgüt kalmayacağından) örgüt davaları düşecek mi? Bu suçlamalarla cezaevlerinde bulunanlar serbest kalacak mı?

- PKK’nın kendini
lağvetmesi halinde DEM Parti (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesini sağlayacak) olası bir “seçimlerin yenilenmesi” ya da “Anayasa değişikliği” çalışmasında Cumhur İttifakı’na mı destek verecek (ya da katılacak)?

***

İktidar mensupları ve DEM Partililer, muhalefeti kategorik olarak “süreci sabote etmekle” suçlayacaklarına, bu basit sorulara anlaşılır yanıtlar vermelidir.

Kimse barışla sonuçlanacak bir sürece karşı çıkmaz.

Kimse sonunda PKK’nın kendini lağvedeceği, terörün tarih olacağı bir sürece karşı çıkmaz.

Ancak kaygı üreten gerçekler ortadayken, insanların kafasında oluşan soru işaretleri de meşrudur.

***

İşin bir başka boyutu daha var:

Demokratikleşme...

DEM Partililer bu sürecin aynı zamanda bir demokratikleşme süreci olduğunu iddia ediyor.

Bizzat Öcalan’ın “sabotaj” olarak nitelediği bu baskılar, soruşturmalar, gözaltılar, tutuklamalar, yurt dışı yasakları ortadayken, DEM Partililer bize açıklayabilir mi acaba bu nasıl bir “demokratikleşme” sürecidir?

Hadi Ekrem İmamoğlu’na kefil olamıyorsunuz. O nedenle İmamoğlu’na açılan soruşturmalar konusunda dut yemiş bülbülü oynuyorsunuz.

Peki ya aydınlar, gazeteciler, akademisyenler?

Bakın son olarak Gazeteci İsmail Saymaz yurt dışına çıkarken engellendi.

Hakkında yurtdışına çıkış yasağı konulduğunu bildirip pasaportuna el koydular.

Kendilerine sormak lazım:

Şu medyada DEM Parti’ye öcü parti muamelesi yapılırken, parti “terör uzantısı” diye anılırken partinin yakınından geçenler iltisaklı ilan edilirken kaç gazeteci vardı hakkınızı hukukunuzu savunan?

Bir elin parmaklarını geçmezdi değil mi?

Şimdi aynı gazeteciler, aydınlar karakolları adliyeleri su yolu etmişken söyleyecek bir çift sözünüz de yok mu?

Nevşin Mengü, Salih Müslüm’le röportaj yaptı diye hapis cezası aldı, farkında mısınız?

Öcalan’ın özgürleşmesini isterken, Osman Kavala’nın, Can Atalay’ın, Tayfun Karaman’ın, Çiğdem Mater’in adlarını niye unutuverdiniz? Dokuz yıldır cezaevinde tutulan Selahattin Demirtaş’ın suçu günahı neydi?

***

Ez cümle,

Adını dahi doğru dürüst koyamadığınız bu sürece insanların gözü kapalı destek olmasını bekliyorsanız yanılıyorsunuz.

Önce güven aşılamanız gerekiyordu.

Bunun için de şeffaflık şart.

Demokratlık şart.

Ancak ikisi de ortada yok. Ne iktidarda var ne DEM Parti’de.

Terörsüz Türkiye’ye kimse karşı değil.

İnsanların karşı durduğu, eleştirdiği “iç politik” çıkarlarınızı öncelediğiniz, sonu meçhul yol ve yöntemleriniz, büyük çelişkileriniz.