Türkiye son dönemlerin en zorlu yıllarını geçiriyor.

İktidar bütün zorluklar karşısında vatandaştan sabır beklemenin ötesine geçemiyor. Millet olarak top yekûn bir sabır mevsimine girdik.

- İlk sabır başlığı hepinizin malumu: Ekonomik kriz.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yaşanan ekonomik sorunlar konusunda yıllardır sabır istiyor. Ekonomi konusundaki sabır mevsimi erken gelmişti zaten.

14 bin 439 lira en düşük emekli aylığına ve 22 bin 104 lira asgari ücret alan milyonlar, hayat pahalılığının yarattığı maliyetlere karşı yaşam mücadelesi veriyor.

Ramazan ayında da mücadele daha da derinleşecek gibi görünüyor.

Size kötü bir haberim var. Ekonomideki sabır mevsimi AK Parti iktidarda kaldığı sürece bitecek gibi görünmüyor.

- İkinci sabır başlığı yolda: Öcalan sahnede

Mart ayına giriyoruz ya...

Mart ayı Nevruz ayı.

Gelecek haftadan itibaren hareketli gündemlerle karşılaşacağız. Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan beklenen açıklamasını kısa bir süre içinde yapacak.

İşler planlandığı gibi giderse terör örgütüne Türkiye topraklarındaki silahlı mücadelenin bittiğini duyuracak ve silahların bırakılmasını isteyecek.

Peşi sıra “talepler” sıralanacak. Onlar aksini iddia etse de yeni bir “süreç” başlayacak. Millet bir süre “biz bu filmi izlemiştik” hissine kapılacak.

Sorular birbirini izleyecek:

- Silahlar nereye bırakılacak?

- Silah bırakanlar nereye gidecek?

- Örgüt yöneticileri ne olacak?

- Öcalan umut hakkından yararlanacak mı?

- PKK tarafından oluşturulmuş Suriye’deki fiili devlet ne olacak?

Ancak bunlar olurken ülkeyi yönetenler yine “sabır” dileyecek.

Milletten, içindeki “Öcalan öfkesi”ni bastırması için sabırlı olması beklenecek.

Çocuklarını terörle mücadelede kaybetmiş ailelerden, mücadele sırasında gazi olmuş insanlardan, (Öcalan başta olmak üzere terör unsurlarının ön sayfalarda boy gösterdiği bir dönemde) bir defa daha “vatan sağ olsun” demeleri arzu edilecek.

Sonuçta 40 yıllık terör belası bitecekse, sabrın sonu selamet olacaksa hepimiz sabrederiz.

Ancak milletten “vatan sağ olsun” demesini bekleyen “devlet aklı” şunu unutmamalı:

Önceki deneyimlerin yarattığı güvensizlik, çözüme dair umutsuzluk, iktidardakilerin fırsatçılık kokan siyasi gündemi, bir milli meselede olması gereken milli mutabakatın aranmaması/umursanmaması, bu başlığın da ekonomi başlığı gibi sonuçlanacağı endişesini besliyor.

- Üçüncü sabır başlığı tartışmaya açıldı: Cezaevlerini boşaltacak “kısmi af”.

Daha 2023’te çok sayıda suçlu, infaz indiriminden yararlanıp aramıza dönmüştü. Ne yazık ki o da işe yaramadı ve cezaevinde bulunan insan sayısı bir rekor kırdı.

2023’te 261 bin olan mahkûm sayısı 2024’te 392 bine çıktı. Hali hazırda cezaevi kapasitesinden 92 bin fazla mahkûm olması işi iyice zorlaştırdı.

Gazetecileri, siyasetçileri, akademisyenleri, sivil toplum kuruluşlarında çalışanları, menajerleri, astrologları içeri atmakta zerre tereddüt etmeyen iktidar bileşenleri, şimdi bu fazla sayıyı eritmek istiyor.

Bir defa daha kısmi af planları yapılıyor.

“Devlet sadece kendine karşı işlenen suçları affeder, vatandaşa karşı işlenmiş suçların faillerini cezalarını çekmeden salamayız” diyen bir siyasi anlayışın ikide bir infaz düzenlemeleriyle vatandaşa karşı suç işlemiş katilleri, hırsızları, dolandırıcıları aramıza salması karşında bizlerin bir defa daha sabretmemiz beklenecek.

Sabır mevsiminde bir de aramıza dönen kriminal tipler için sabredeceğiz!

***

Memlekette Anayasa’nın işletilmemesi, yasaların uygulanmaması, hukuk devletinin sürekli yara alması, özgürlüklerimizin, temel haklarımızın sürekli gasp edilmesi karşısında zaten sabretmekten başka yapacak bir şeyimiz yok.

Şimdi bir de takvimlerimize hiç bitmeyen bir “Sabır Mevsimi” eklememiz bekleniyor.

Geçinemiyor musun?

Sabret.

Öcalan’ın adını duymaya, fotoğrafını görmeye katlanamıyor musun?

Sabret.

Bir katil, bir hırsız, bir üçkağıtçı, bir uyuşturucu satıcısı sokağa mı salındı?

Sabret...

Ya sabır,

Ya sabır..!