Şöyleydi o stadyumda okunan ant:

“Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin BAĞIMSIZLIĞINA...

Ülkenin bölünmez BÜTÜNLÜĞÜNE...

Yüce Türk ulusunun NAMUS ve ŞEREFİNE...

Aziz vatanın BİR KARIŞ TOPRAĞINA...

UZANACAK ELLER KARŞISINDA BİZİ BULACAK VE KILIÇLARIMIZ DAİMA KESKİN VE HAZIR OLACAKTIR.

Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız.

Şerefimizle doğduk, şerefimize yaşayacağız.

Ne mutlu Türküm diyene...

MUSTAFA KEMAL’İN ASKERLERİYİZ!”

***

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, başta kayıtsız kaldı bu yemine. Bazı kurmayları tepki göstermek bir yana, olumlu karşıladı.

Ancak daha sonra “mahallenin radikalleri” ses yükseltti.

On yıllardır her mezuniyet töreninde okunan bu andı “darbecilik” göstergesi ilan ettiler.

Birden hava döndü.

Erdoğan ve ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli teğmenleri hedef tahtasına koydu.

Savunma Bakanı Yaşar Güler, yeni girdiği siyasetin sunduğu koltukla, 40 yıldan fazla üstelik aynı yemini ederken giydiği o üniforma arasında sıkışıp kaldı.

Ancak siyaset bu. Koltuk kıymetli.

Beş teğmeni feda etmeyi seçti.

***

Erdoğan, “O kılıçları kime çekiyorsunuz” diye sormuştu.

Sorunun cevabı yemin metninde var zaten.

Ben büyük harfle ve altını çizerek tek tek sıraladım.

Bir defa daha yazayım:

LAİK DEMOKRATİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN BAĞIMSIZLIĞI’NA,

ÜLKENİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNE,

MİLLETİN NAMUS VE ŞEREFİNE,

VATANIN BİR KARIŞ TOPRAĞINA UZANACAK ELLERE ÇEKİLMİŞ O KILIÇLAR...

Gayet açık değil mi?

Bu yemin nedeniyle teğmenleri feda etmek isteyen Cumhurbaşkanı’na, MHP liderine ve Milli Savunma Bakanı’na sormak lazım:

Nesine karşısınız?

***

O yemin törenine yüzlerce subay katılmıştı. Bu yemini tören sırasında okumak istediklerinden, komutanlığa dilekçe veren, o dilekçeleri takip eden (aralarında dönem birincisinin de bulunduğu) beş teğmen kurban seçildi.

Teğmenler törende yemin etmek istemiş, komutanlık reddetmiş.

Teğmenler de “Tören bitmiştir komutanım, arz ederim” komutu verildikten, yani tören bittikten sonra sahaya koşmuş.

Emir törende ve tören alanında kalmış.

Teğmenler tören alanının dışında yemin etmiş.

Olmayan emre itaatsizlik olur mu hiç?

***

O hareketi tören sırasında yapsalardı “disiplinsizlik” olurdu.

Olurdu ama onun cezası da ordudan ihraç olmazdı.

Yüksek Disiplin Kurulu dün toplandı.

Savunma vermeye gelen beş teğmeni arabadan inip Bakanlık nizamiyesine kadar yürürken izledik.

Beşi de çakı gibiydi.

Harp Okullarımızın nasıl subaylar yetiştirdiğini bu vesileyle bir daha görmüş olduk.

Beşi de -bir nevi- Türk Silahlı Kuvvetleri’nin vitriniydi.

Ben onları izlerken şahsen gurur duydum.

Disiplin soruşturmasıyla işi bu aşamaya getirenlerin hangi akla hizmet ettiklerini gerçekten anlamadım.

***

Eğer Yüksek Disiplin Kurulu “ihraç” kararı verirse, o süreci başlatan Savunma Bakanı da o kararı veren YDK üyeleri de büyük bir vebal altına girer.

İktidar cenahı kendilerini takdir eder, sırtlarını sıvazlar, belki koltuğu da korurlar ama bu halk onlara hakkını helal etmez.

Tarih, hiçbirini affetmez.

Koltuk gittiğinde, sokağa çıktıklarında ülkeye, millete, Cumhuriyet’e ve Atatürk’e bağlılık yemini eden subayları ordudan atanlara hangi muamele yapılması gerekiyorsa o muameleyi görürler.

Benden söylemesi.

Numan Bey bu komediye son verin artık!

Sürekli okuyucularım bilir. Bizim mahallede “Meclis Parkı” dediğimiz bir park var. Uzun adı Milli Egemenlik Parkı.

Bu ismi de duvarlarında yazan “Tek kuvvet vardır, millettir”, “Tek güç milli egemenliktir”, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” gibi vecizelerden alıyor.

Gelin görün ki o parkta artık tek güç var o da Polis!

Parkı aylar önce “eylem yapılmasın” diye çitlerle çevirip kapattılar.

Parkın esas bölümü aylardır kapalı unutuldu.

Hani Nazım Hikmet, Gülhane’deki ceviz ağacı için yazmış ya...

“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda, ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında...”

Bizim parkta da durum aynı:

Ben bir parkım Meclis’in yanında ne Meclis bunun farkında ne de (beni kapatan) polis farkında...

Sayın TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, azıcık inisiyatif alın, azıcık dirayetli olun ve bu komediye son verin lütfen.

Yoksa siz de tarihe “durduk yerde park kapatan polise söz geçiremeyen TBMM Başkanı” diye geçeceksiniz.

Benden söylemesi!