Yıl 1978 olmalı…

Genel müdürü olduğum şirketin Yönetim Kurulu Başkanı ve en büyük hissedarı Ali Ellialtıoğlu ile genelde hemen her akşamüzeri olduğu gibi, Elmadağ Divan Oteli’nin barında atıştırıyorduk…

O gün bir de konuğumuz olacaktı: Ayhan Işık...

***

Ali Bey, Ayhan Işık’la delikanlılık yıllarından arkadaştı… Işık’ın (Asıl soyadı Işıyan’mış) sadece yakışıklı bir aktör değil aynı zamanda, çok ilkeli ve dürüst bir insan olduğunu anlatırdı…

Bu arada unutmadan; bu satırları okuyup da Ali Bey’i tanıyanlar, Ayhan Işık’ın sarı saçlı mavi gözlüsü (İkisi de 1929 doğumlu ikisi de 1.80 boyunda idiler) olduğunu hatırlayacaklardır…

İşte o gün, temiz yüzlü, gözlerinin içi gülen saygılı bir genç geldi Ayhan Bey’in yanına… Eğildi, Ayhan Bey’in elini öpmek istedi… Ayhan Bey çevik bir hareketle ayağa kalktı, elini öptürmedi ama kendisi o genç adamı yanaklarından öptü…

Karşılıklı olarak hâl hatır soruldu ve genç adam aynı saygısıyla yürüdü gitti…

“Ferdi Tayfur” dedi Ayhan Bey… “Çok saygılı bir çocuk, çok da aklı başında, şiir yazıyor, beste yapıyor ve kendisi söylüyor; sinema için de ideal bir yüzü ve fiziği var sanırım prodüktörler de benim gördüğümü görüyorlardır…”.

KEFENİN CEBİ YOK

O günden sonra Ferdi Tayfur’u bir daha hiç görmedim… Hiçbir filmini izlemedim… Canlı performansını hiç dinlemedim ama dinleyenler yere göğe sığdıramıyorlardı… Dünkü NEFES’te, servetinin önemli bir kısmını: TSK, LÖSEV ve Darüşşafaka’ya bağışladığını okuyunca; Ayhan Işık’ın onunla ilgili övgü dolu sözleri geldi aklıma…

***

Ölüm, evrendeki en gerçek ve her canlının tadacağı en değişmez son…

Kimi o ömrü, ihtiraslarıyla insanlığın felâketi, kendisinin ise kişisel çıkarları için harcarken…

Kimileriyse, “kefenin cebi yok” diyerek bıraktığı servetin önemli bir kısmını, insanlığın ve ülkesinin hizmetine hediye ediyor…

Allah, varsa bütün günahlarını affetsin Ferdi kardeşim…

Yattığın yer nur olsun…

TRUMP BU ABİ

Trump, Beyaz Saray’da konuk ettiği insan kasabı Netanyahu’nun sandalyesini, Saray hizmetlilerinden biri gibi tutuyordu, otursun diye…

O andaki Trump’ın yüzünü defalarca izledim… Yüzünde ve bakışlarında bir devlet insanı değil… Aldığı ballı börekli ihalelerden sonra, başarısını (!) arkadaşıyla: “Milletin anasının çamlıbeline koduk” özlü sözüyle paylaşan iş adamı ifadesi vardı…

“Bana benim istediğimi ver, uğruna saçımı süpürge yapayım…”

***

Bu Trump her şeyi yapar kardeşim… Meselâ Putin’le buluşur:

“Sen şu, geri zekâlı palyaçoyu (Zelenski) bana bırak… Şuralarda ufacık tavizler ver gerisini ben hallederim” der…

Zelenski’yi konuk ettiğindeyse:

“Hey adamım, sen çok değerli bir devlet adamısın, o at hırsızı kılıklı Çar bozuntusunu ciddiye alma, şu konularda biraz taviz ver, gerisini bana bırak” diyecektir…

***

Trump bu abi; beklenmeyeni bekle asla güvenme…