TL, 1 Ocak 2024 ile 1 Ocak 2025 arasında dolar karşısında yüzde 18,90 değer kaybetti…

1 Ocak 2024 ile 31 Aralık 2024 arasındaki enflasyon oranı, %44,38

2025 yılı 1 Ocak’tan 1 Nisan’a kadar TL’nin dolar karşısındaki değer kaybı, %7

İlk üç aylık enflasyon oranı ise (Ocak %5,03, Şubat %2,27, Mart %3,79) %11.09…

***

Bu demektir ki ihracatçının kur baskısından dolayı son 15 aylık gelir kaybı yaklaşık %35

Yani, enflasyon maliyetleri artırırken kurun bu maliyet artışına ayak uyduramaması, Türk mallarının rekabet gücünü zayıflattı…

15 ayda %35’e yakın gelir kaybına en güçlü şirket bile dayanamaz…

Ve buna bir de ithalatın görece ucuz kaldığını ekleyin, göreceksiniz ki önünde sonunda cari açık da artacaktır...

***

O halde sorayım:

Siz ihracatçı olsanız bu kurlarla ihracat yapmaya devam eder misiniz?..

Sizce bu ekonomi kısa vadede sağlıklı bir yapıya kavuşur mu?..

DAHA FAZLA DAYANILAMAZ

“Devalüasyon yapılsın” demiyorum...

Devalüasyona ya da 1 doların kaç TL olması gerekeceğine piyasa karar vermeli…

Yani MB kura müdahaleden vazgeçmeli ve kuru dalgalanmaya bırakmalı…

Zira:

1958, 1970, 1980, 1994 ve 2001 krizleri; kuru dalgalanmaya bırakmak yerine sürekli değerli tutma sevdası yüzünden…

Yani, birikmiş devalüasyon yüzünden yaşandı…

***

Demek istemem o ki; “Arttır faizi, baskıla kuru”, bir ekonomi politikası (Tedavi) değil, hastaya ağrı kesici vermektir…

İhracatçı sanayici/üretici bu duruma daha fazla dayanamaz...

SÜRÜNÜYORLAR

2. Dünya Savaşı sonrası Almanya Başbakanı olan Conrad Adenaur, Hitler’in hem Almanya’yı hem tüm Avrupa’yı perişan etmesi üzerine şöyle dedi:

“Umarım bir daha İsa bile gelse tüm yetkiyi tek kişiye verecek kadar aptal olmayız…”.

***

Almanların bir daha asla yapmamaya karar verdiği aptallığı 80 sene sonra yapan milletler, sürünüyor…

CHP’Lİ Mİ NE?..

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş boykotla ilgili demiş ki:

“Bir Müslüman boykota uymuyorsa, imanını sorgulasın…”.

***

Demek ki Ali Efendi bazen CHP’li bile oluyormuş…

GÜNÜN SÖZÜ

“İnsan ulaşamadığı her şeyin delisi, ulaştığı her şeyin ise nankörüdür…” Pablo Neruda…